Oluşturulma Tarihi: Ekim 29, 2005 00:00
Biyoetik, özellikle de genetik biliminde yaşanan gelişmelerle birlikte sık sık anılır oldu. Mesela embriyonik kök hücreleriyle araştırma yapmak kimi bilim adamları ve siyasetçiler tarafından etik bulunmamakta. Biyoetikten ne anlıyoruz? Biyoetik varsa, biyoahlaktan da söz edebilir miyiz?
Etik nedir?
Etik, pratik felsefenin bir konusudur. Pratik, çünkü insanların ne şekilde davranmaları gerektiğiyle ilgili somut ve kanıtsal bilgiler sunar. İyi ve kötü davranış nedir? İyi veya kötü nedir? Bu sorular kulağa biraz teorik gelebilir ama sık sık karar vermek zorunda kaldığımız durumlarla karşılaşırız, değil mi? Yolda bulduğumuz bir cüzdan bizde kalabilir mi, yoksa kayıp bürosu veya karakola mı bırakmalıyız? İzin almadan arkadaşımızın kalemini kullanabilir miyiz?
Etik ve ahlak arasındaki fark nedir?
Ahlak, içinde yaşadığımız topluma göre değişir ve genelde çoğunluk tarafından herhangi bir gerekçe gösterilemeden doğru kabul edilen değerlerin ve düşüncelerin toplamıdır. "Doğru" olduğu hissedilenler ahlaka uygun olarak kabul edilir. Ve bu durum toplumdan topluma farklılık gösterir. Buna karşılık etik, kuralları mantıklı olarak yorumlamaya çalışır. Etiği, ahlakın üzerinde yeniden düşünme olarak tanımlamak da mümkün. Bilimde ve hukuk sisteminde sadece mantıklı açıklamalar bulunduğu için de biyoahlak değil sadece biyoetik vardır.
Biyoetik terimini anlamak zordur. Fakat tedavisi bulunmayan bir hastalığa yakalananlar biyoetikle karşı karşıya gelebilirler. Doktorlar, iyileşme sağlayabilecek bir yöntemi denemeliler mi? Ya da yaşı ilerlemiş bir kadın yapay döllenmeyle çocuk sahibi olmalı mı? Ve insan, bitkileri ve hayvanları genetiğin yardımıyla ekonomik ihtiyaçlarına göre ne kadar değiştirmeli ya da değiştirmeli mi?
Yasaları hazırlayanlar uygun kuralları koyabilmek için konuyu enine boyuna tartışmak zorundalar. Kurallar çok katı olursa bilim adamları araştırmalarını sürdürmekte zorluk çekebilirler. Mesela ülkemizde kısa bir süre önce embriyonik kök hücreleriyle araştırmanın yasak olduğu açıklandı.
Fakat İngiltere’de örneğin belli kurallara uyulduğu müddetçe buna izin var. Aynı yasakla karşı karşıya kalan diğer bazı ülkelerin bilim adamları, araştırmalarına son mu veriyorlar? Hayır, bu uygulamanın serbest olduğu ülkelere giderek araştırmalarını oralarda sürdürüyorlar.
Tabii kuralları çok fazla gevşek tutmak da pek doğru olmasa gerek. Örneğin kopyalama tekniğinin uzun vadede ne gibi olumsuzlukları beraberinde getireceği henüz kesinleşmemişken insan embriyosu kopyalamak elbette ki sakıncalıdır. Ya da insan ömrünün ortalama olarak yetmiş yıl olduğu bir dünyada 60 yaşında bir kadının yapay döllenmeyle anne olması doğru mu?
Neyin doğru veya yanlış olduğuna kim karar veriyor?
İnsanlar eskiden toplumsal değerler ve doğru davranışlarla ilgili soruları yanıtlamak için genelde din kitaplarına başvuruyorlardı. Fakat özellikle de Batı ülkelerinde Immanuel Kant ve aydınlanma devrinden sonra insan bu tür soruları aklı ve zekasıyla yanıtlamaya başladı. Fakat insanların ilgi alanları ve fikirler farklı olduğu için herkesin kabul ettiği değerler aynı değildir.
Bu konuda ekonomik, bilimsel veya kişisel çıkarlar önemli bir rol oynar. İşte biyoetik konusu bu nedenle günümüzde filozoflar ve bilim insanları tarafından hararetle tartışılmakta. Tabii biyoetik hakkında kararlar vermek çok zordur.
Toplumsal değerlerin ve fikirlerin temeli genelde dine uzanmaktadır ve bunların birçoğu modern tekniğin olanaklarına ters düşmekte. Sonuçta insan, genetik sayesinde ilk kez yaşamın temelini değiştirebilecek duruma gelmiştir. Ve bu durumda da biyoetik yasaların herkesi memnun etmesi zor olacaktır.