Nijerya, Kamerun, Kongo, Tanzanya, Fildişi Sahili, Gana, Güney Afrika Cumhuriyeti, Uganda, Etiyopya, Senegal, Gabon, Siera Leone ve Gine gibi ülke takımlarından oluşan “Afrika Kupası Turnuvası”, Afrikalı futbolcuların büyük kulüplere açılan kapısı...
Ülkelerindeki sosyal karışıklık ve ekonomik sıkıntılardan uzaklaşmak isteyip Türkiye'ye göçen genç oyuncular,
futbol sevgilerini bu takımlarda birleştirdi.
Kendi aralarında başlayan futbol serüveni “Afrika Kupası Turnuvası”na, ardından profesyonel kulüp menajerlerinin izlediği bir futbolcu pazarına dönüştü. Futbolcuların tek hayali, Türkiye'de büyük kulüplerde daha önce oynamış ve halen oynayan Afrikalı futbolcular gibi profesyonel olup, Avrupa kulüplerine gidebilmek.
Yedi yaşından bu yana futbol oynayan 18 yaşındaki Ganalı Majid Salis Jara'nın Türkiye'deki hayatı, Bucaspor'un seçmeleri için Türkiye'ye gelmesiyle başlıyor. Şu an kendisine bir kulüp arayan Majid, İstanbul Kurtuluş'ta, kendisiyle aynı hayali kuran arkadaşlarıyla beraber yaşıyor ve Feriköy Stadı'nda onlarla birlikte ter döküyor.
Kurtuluş, Dolapdere, Aksaray gibi semtlerde, kötü koşullardaki evlerde, gündüzleri duvara dayadıkları ikinci el yer yataklarını, geceleri yere sererek daha fazla kişinin aynı odada uyuyabilmesini sağlıyorlar. Pek çok eksiğin bulunduğu evlerinde, her zaman görebileceğiniz tek şey ise futbol...
“İstanbul'a ilk geldiğimde kalacağım yerdeki 2 odada, benim gibi gelen 16-17 kişi olduğunu gördüm. Oldukça kötüydü... Herkesin ortak bir rüyası vardı: 'Futbol Oynamak'. Fakat bu oldukça zordu. Bu gibi durumlar insanı gerginleştiriyor. Her an içinde bulunduğun durumu ve geleceğini düşünüyorsun, uyuyamıyorsun bile... Hayallerimin gerçek olması mümkün mü?” diyor Majid.
Kaderlerini, evlerinde de paylaşan oyuncular, en ucuz yerlerden ortak yaptıkları alışverişi, ortak sofralarında paylaşıyorlar.
"Mutlu olmak değil ama güçlü olmak zorundayız ki, oyunumuza iyi konsantre olabilelim”
“Afrika Turnuvası”nın Gana takımına seçilmesinin ve ailesinin şansını Türkiye'de deneyebileceğini önermesinin ardından, şansını burada denemeye karar verdiğini anlatan Majid, 2,5 aydır hayallerine dair hiçbir gelişme olmadığını, bir kulüpte oynamadan İstanbul'da yaşamanın kolay olmadığını söylüyor.
Majid, umudunu nasıl yitirmediğini ise şu sözlerle anlatıyor: “Bu hayatta eğer kendinize umut vermezseniz, kendinizi motive etmezseniz, sizi kimse motive etmez. Yaşadıklarınızı unutmanız gerekiyor. Eskiden çok düşünürdüm. Şimdi düşünmeden ilerlemeye çalışıyorum. Çünkü düşünmediğim zaman kendimi oyuna daha iyi konsantre oluyorum. Top bana geldiğinde, kafamda '
Transfer olabilecek miyim? Hayatımı kurtarabilecek miyim?' gibi düşünceler varsa, oyuna adapte olmak çok zor. Türkiye'de kalma sürem kısaldığı için bir an önce transfer olmam gerekiyor. Türkiye'de oturma izni almak için transfer dışında, birisiyle evlenmek de bir yol. Ancak sevmeden ve hiçbir şeye sahip olmadan nasıl evlenebilirim ki?”
Her türlü imkansızlığa rağmen gülümsemelerini kaybetmeyen Afrikalı futbolcular, her şeyin onlar için de bir gün düzeleceğine inanıyor.
Ülkelerinde birçok sıkıntı bulunduğunu belirten Majid, “Evimizden uzakta yaşarken mutlu olmaya çalışmak zorundayız. Dans etmek, müzik dinlemek, bizi düşüncelerden uzak tutuyor. Bu zor zamanlarda camiye gittiğimizde, evimizde Allah'a dua ediyoruz ki, iyi bir gelişme olsun. İşte bu yüzden sürekli gülümsüyoruz, mutlu olmaya çalışıyoruz. Bizi gülümserken gördüğünüzde mutlu olduğumuzu düşünebilirsiniz. Ama unutmak için gülümsüyoruz. İçimizden gelmese bile elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz” diyor.
Günde çift idman, gece-gündüz futbol, her an dua
Futbolcular, transfer arifesine denk getirdikleri turnuva dönemi öncesi performanslarını profesyonel kulüplerin menajerlerine gösterebilmek için uzun hazırlıklar yapıyor.
Tıpkı büyük kulüplerin çalışma biçimleri gibi günde çift idmanla kondisyonlarını yüksek tutmaya çalışırken, turnuva zamanı geldiğinde, kendi ülke takımlarının kadrolarına girebilmek için dua ediyorlar. Kadroya girdiklerinde ise maç öncesinde, gol sevincinde ve maç sonrasında çoğunluğu Müslüman ve Hristiyan olan futbolcular, kendi inançlarına göre dua ediyorlar. Çünkü bu, onların, hayallerine ulaşma yolundaki tek şansları...
Sahaya çıktıkları her zaman bir menajer tarafından izleniyormuşçasına futbol oynayan Afrikalıların maçları, bu yüzden çok çekişmeli ve sert geçiyor. Akıllarının bir ucunda tribünden izlenme olasılığı olsa da, oyundayken gözlerini bir an bile toptan ayırmıyorlar. Çünkü topu aldıkları anda attıkları her çalımın, kötü kaderlerine attıkları bir çalım olduğuna inanıyorlar. Bu yüzdendir ki, ufacık bir semtte yapılan turnuvadaki bir maçı kaybettiklerinde gözyaşlarına boğulurken, kazandıklarında ise dünya kupasını kazanmışçasına sevinebiliyorlar.
“5 yıl sonra kendimi Beşiktaş'ta görüyorum”
Majid, Afrika'da her yerde futbol oynayan insanlar görebileceğinizi, hatta futbolun bir yaşam biçimi olduğunu söylerken, Afrika'da ekonomik sıkıntılardan dolayı futbol oynayarak para kazanmanın çok zor olduğunu dile getiriyor. Afrikalı futbolcuların bu nedenlerle başka ülkelerde şansını denediğini ifade eden Majid, “Hep Avrupa'da top koşturmak istedim” diyor.
Şansını artık Türkiye'de deneyip, başarılı olması gerektiğine inanan Majid, örnek aldığı Zidane, Iniesta, Messi, Ronaldinho gibi futbolcuların özelliklerini kendisinde harmanlayıp çok iyi bir futbolcu olabileceğini düşünüyor ve bunun için sürekli antrenman yapıyor.
Beş yıl sonra kendisini Real Madrid, Milan, Inter, Beşiktaş gibi büyük takımlarda oynarken gören Majid, ekliyor: “Bunu sadece kendim için değil, ailem için de yapmak zorundayım. Onlara hayal kırıklığı yaşatmak istemiyorum. Onları hayal kırıklığına uğratmayacağım.”