Marco Polo yoksa büyük bir palavracı mıydı?

Güncelleme Tarihi:

Marco Polo yoksa büyük bir palavracı mıydı
Oluşturulma Tarihi: Mart 19, 2005 22:22

Venedikli Marco Polo’nun İstanbul üzerinden Asya ve uzak Çin’e kadar uzanan gezileri kuşaklar boyu büyük bir hayranlıkla okundu. Peki ünlü gezgin bu bölgelere gerçekten gitti mi? Marco Polo’nun gezileri bilim dünyasında hálá tartışılan bir konu. Kimisi onu büyük bir palavracı olarak görüyor ve yazılarını oturduğu yerden yazdığını belirtiyor.

Babası Nicolao ve amcası Maffeo 1269 yılında, onları ülkelerinden on yıl kadar uzaklaştıran gezilerinden döndüklerinde Marco Polo on beş yaşındaydı. Aslında sıradan bir iş gezisi planlayan Venedikli kardeşler (baba ve amca), Adria denizinden, Ege’ye buradan Kostantinopel’e (İstanbul) ve daha sonra ise Karadeniz’i aşarak Kırım’a varmıştı. Rusya ve Asya arasındaki ticaretin merkezi olan ülkede Poloların İstanbul’dan sonra ikinci bir şirketleri bulunuyordu.

Fakat kürklerin, kölelerin, ipek ve değerli porselenlerin ayaklarına getirilmesini beklemek yerine baba ve amca bu sefer macera yaşamayı seçtiler. Böylece en hafif ticaret ürünü olan bir kese değerli taşlarla birlikte doğuya açılarak, Volga’da Altınordu hükümdarı Berke Han’a gittiler. Berke Han onları memnuniyetle karşıladı ve işler gayet iyi gittiği için de yüzde yüzlük kazanç elde edildi; o halde Polo kardeşler hemen geri dönebilirlerdi.

Ama ne var ki savaş çıktı ve yollar kapandı. Böylece Polo kardeşlere, doğan güneşe sırtlarını dönerek büyük bir kervan kenti olan Buhara’ya gitmekten başka çare kalmadı.

İpekyolu üzerinde yüzlerce kilometre kat ederek Moğol imparatorluğun başkenti Karakurum’a ulaştılar, burada Büyük Han Kubilay tarafından ağırlandılar.

Papaya mesaj

Baba ve amca kardeşler Venedik’e döndüklerinde meraklı dinleyicilere Büyük Han’ın kendilerini elçi olarak seçtiğini ve papaya bir mesaj gönderdiğini anlattılar.

Büyük Han Hıristiyanlığı öğrenmek için yüz rahip ve kurtarıcılarının mezarını aydınlatan meşaleler için de yağ istiyordu. Ve hükümdarın kendilerine vermiş olduğu altın hizmet cetveli gösterdiler. En yüksek imtiyaz sahibinin kimliği olan bu belge 55 yıl sonra Marco Polo’nun mezarında bulunmuştur.

Fakat ne var ki Kubilay’ın isteği yerine getirilebilecek gibi değildi. Papa ölmüştü ve yeni papa da henüz seçilmemişti.

Polo kardeşler 1271 yılında yeni bir Doğu gezisine çıktılar, ama bu sefer yanlarına Marco’yu da alarak.

Marco da gidiyor

"Tatarların" Ğ Moğollara öyle deniyordu- Avrupa’yı talan etmelerinden bu yana henüz otuz yıl geçmişti. Ama şoktan sonra İtalyan liman kentleri, özellikle de Venedik ve Cenova toparlanarak, Kuzey Çin’den Mezopotamya’ya kadar uzanan tarihin en büyük ülkesindeki olanakları araştırmaya başladılar.

‘Pax Mongolica’ sayesinde Kırım’daki işler çok iyi gidiyordu. Çünkü Karadeniz üzerindeki yeni rotada Araplarla yapılan ticaretlerle Moğol tüccarlar ceplerini dolduruyordu.

Polo ailesi Kubilay Han’ın istediği yağı alabilmek için ilk önce Kutsal Ülke’ye gitti. Buradan ise İran, Afganistan, Pamir dağları ve Taklamakan Çölü üzerinden Pekin’e uzanan güney İpekyolu rotasını tercih etti. 1275 yılında nihayet Kubilay’ın huzuruna çıktıklarında Marco Polo artık 21 yaşındaydı ve17 yıl devam edecek olan gezilerine başlar. Marco Polo bu süre içinde genelde Çin ve güneydoğu Asya’ya geziler yapar.

Mitler ve gerçekler

Anlaşıldığı üzere Marco Polo, Se-mu-jen sınıfındandı. Bu paye Moğollar tarafından, fethedilmiş ülkelerin kurucuları olarak kabul edilen yabancı memurlara (genelde Müslüman olan) verilmekteydi. Bu memurların ortak dilleri Farsça idi. Polo ailesinin gezi notlarında Çin’deki yer isimlerinin de Farsça’ya çevrilmiş olması rastlantı olmasa gerek.

Mitler bunlardan ibaret.

Ancak, sinologların ve Moğolların tüm çabalarına rağmen, oralarda Polo isminin geçtiği tek bir kaynak bile bulunamadı. Gerçi Marco üç yıl boyu bir Çin kentinin valisi olduğuyla övünmüştü, ama bilim, bunun yazıyı temize çeken memurun bir hatası olarak yorumlamakta.

Ayrıca Marco Polo’nun anlatımları arasında Xiangyang kentinin alınmasında Kubilay’a fikir verdiği de yer alıyor, fakat bilindiği üzere kent Polo ailesinin Çin’e ayak basmasından iki yıl önce düşmüştü.

Yine kendi anlatımına göre Marco Polo, Büyük Han için vazgeçilmez bir kişilik haline gelmiştir. Eve dönüş yolculuğunda (1292) ise İl Han’ın eşi Moğol prensesiyle bir kaçamak yaptığından da söz eder.

Güney Çin denizinden başlayarak Hindistan sahilleri boyunca İran körfezine kadar uzanan yolculuk gerçi Çin belgelerinde yer edinmiştir, ama bu belgelerde Polo adı ne "Çin yelkenlisinin kaptanı" ne de elçi olarak geçiyor.

Dilenci paltosu gibi

1295 yılında Marco yeniden Venedik’tedir. İlk biyografi yazarı Giovanni Ramusio, üç Polo’yu gezi dönüşünde yırtık pırtık giysileriyle tanıyamadığından söz eder. Ta ki paltolarının dikişlerini söküp değerli taşları etrafa saçana dek. Marco Polo yoksul bir adam olarak geri dönmediğine göre öykü doğru olabilir.

Ve beş yıl sonra da "kendi seviyesindeki" soylu bir ailenin damadı olur ki, bu da belli bir servete sahip olmadan mümkün olmazdı.

Bundan kısa bir süre önce 1294 yılında Cenova ve Venedik arasında bir ticaret savaşı başlamıştı. Marco Polo 1298 yılında savaş mahkumu olarak Cenova’da tutuklanmıştı.

Ama bu 19.yy’ın romantik anlatımlarında sözü edilen küf kokulu hapishanelerde yaşanan bir tutukluluk değil, bir olasılıkla sadece kefaleti ödenene kadar süren kısa süreli bir hapis idi.

19.yy’ın anlatımlarında, gezileri o tarihe kadar kimsenin ilgisini çekmeyen Venedikli tacir, "tüm zamanların en büyük gezginine" dönüşür (Alexander von Humboldt).

Yazılar Marco’nun değil

Çünkü hapishanede, öykülerini değerli hale getirecek biriyle tanışır. Rustichello, Marco Polo’nun gezi notlarını fantezileriyle süsleyerek zenginleştiren "Ghostwriter"i yani "Hayalet yazarı" olmuştur.

Pisalı adam dünyayı tanıyordu ve daha önce de Artus romancısı olarak tecrübe edinmişti. Kutsal Ülke’yi görmüş, iyi bir edebiyat bilgisine sahipti ve insanların ne okumak istediklerini de çok iyi biliyordu.

Batının hasret kaldığı her şeye sahip olan Doğu Dünyası- ipek ve bunun gibi değerli kumaşlar, altın, mücevherler ve pahalı baharatlar- insanları sihirli bir şekilde çekiyordu.

Üstelik antik eserlerde ve hatta İncil’de bile bunlardan söz edilmiyordu. Sadece ve sadece Marco Polo’nun Rustichello’ya dikte etmiş olduğu Harikalar Kitabı’nda okurlar, kağıt paranın, dev kentlerin, taş kömürün ve pirinç şarabının ne olduğunu öğrenmişlerdir.

Sanki erotik cennet

Yazar, her ülkenin özelliklerini, Tibetlilerin büyüleri, yüz yıldan fazla yaşayan Hintli Yogi’ler, bilinmeyen ülkeler, bitkiler ve hayvanlar hakkında bilgi sahibiydi. Rustichello kendi bilgilerini, Alexander’ın romanı ve Aziz Yohannes, Dağların ihtiyarı, Coromandel sahilindeki Havari Thomas’ın mezarı gibi Doğ’nun bilinen efsaneleriyle harmanlayarak insanları büyüleyen müthiş öyküler yaratıyordu.

Ayrıca bu egzotik diyarlar tutuklular için adeta erotik bir cennete de dönüşüyordu. Bir misafir üç gün boyunca, ev sahibinin eşine kendi eşiymiş gibi davranabilirdi, Tibetli kızlar yattıkları erkek sayısı sayesinde potansiyel eş olarak değerlerini arttırıyorlardı. Ve Zanzibar adasındaki kadınların memeleri dört misli büyüktü.

Marco Polo’nun gezi notları, Moğolların ve yabancı dinlerin olumlu tanıtımı büyük bir yenilik idi.

Yazmadıkları var

Hıristiyan misyonerler, Han’ları insanlığın yüzkarası, halklarını da Tanrının cezası olarak anlatırken, Marco Polo, Kubilay’ı en adil insan ve dünyanın en büyük hükümdarı olarak tanıtmıştır.

Buda, ‘dinsizlerin’ arasında gördüğü en mükemmel insandır. Hintli Brahmaları tamamen önyargısız yaklaşır. Sadece Haçlı Seferlerinin baş düşmanı olan İslam imajını düzeltememiştir gezgin.

Peki ama çay içmek, yemek çubukları veya Çin yazısı gibi kültürel özellikler niçin dikkatini çekmemişti? Kadınların sarılı ayakları ve bugüne dek dünyanın en büyük yapısı olma özelliğini koruyan Çin Seddi’ne bile çok az değinilmiş. Moğolların başkenti Cambaluc (Pekin) aslına uygun bir şekilde anlatılmasına rağmen yollar genelde hatalıdır.

Yazihanesinde oturdu

Eleştirmenler bu nedenle de Pekin veya Karakurum’u gezinin en uzak noktaları olarak kabul ediyorlar. Bu konuda İngiliz tarihçi Frances Wood ve Alman coğrafyacı Dietmar Henze, kıyasıya tartışıyorlar.

Bu araştırmacılar Marco Polo’nun Kırım üzerinden yolculuk etmediğini, bu bilgileri Fars ve Arap gezi belgelerinden aldığını savunuyorlar. Marco Polo, dünyayı dolaşmak yerine yazıhanesinde oturmuş ve Venedik-Cenova savaşının bitmesini beklemişti.

Hatta bilim Marco Polo’nun spagettiyi Çin’den getirdiğini bile kabul etmiyor. İtalyan hamuru ‘Pasta’ ve Çin makarnası birbirinden bağımsız olarak gelişmişti. Bunlar varlıklarını Arapların (Marco Polo’dan çok önce) Sicilya ve orta Asya üzerinden getirdikleri makarnalık sert buğdaya borçluydular.

Hiç görülmemiş olanların anlatımı Harikalar Kitabı buna rağmen müthiş bir başarı yakalayarak tüm Batı dillerine çevrilmiştir. Hatta coğrafi eser, tarihi belge veya tarih kitabı olarak bile okunabilmekte. Kolomb bile bu kitaptan edinmişti.

Die Zeit’in bilim sayflarından aldığımız ve Ralf-Peter Maertin imzalı bu ilginç yazı şöyle sona eriyor: Kaşifi özellikle de Cipangu’nun (Japonya’nın eski adı, Marco Polo buraya asla gitmemişti) altın damları büyülemişti. Ve kitabın doğruluğundan hiçbir zaman kuşku duymayan Kolomb, Cipangu’yu bir an önce bulabilmek için Karayipler’de bir adadan diğerine koşmuştu!

Marco Polo’nun yaşam öyküsü

1254 Marco Polo, Venedik’te dünyaya geldi

1271 Babası Nicolao ve amcası Maffeo ile doğuya Küdüs’e doğru yolculuğa çıktı

1275 Çin’e varış tarihi

1295 Venedik’e dönüş

1298 Venedik- Cenova savaşında tutuklandı. Hapishane arkadaşı Rustichello’ya "Harikalar Kitabı"nı dikte etti

1299 evlendi, üç kızı oldu

1324 yılında Venedik’te öldü.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!