Güncelleme Tarihi:
Türkiye'de amatör radyo yayıncılığı Ankara ve İstanbul'da devletçe kurulan iki küçük vericiyle başladı. 1938'de Ankara'da kurulan orta güçte iki verici ve 1949'da İstanbul'daki vericinin gücünün arttırılmasıyla ilk ilerlemeler sağlandı. İTÜ de 1945 yılında kurduğu ve düzenli yayına geçtiği radyo ile bu gelişmeye katkı sağladı.
Ama üniversite, televizyon alanında devletten daha hızlı davrandı. 1952'de İTÜ televizyonu haftada bir gün düzenli yayına başladı. Yaygın televizyon yayıncılığına ise 1964'te TRT'nin kurulmasıyla geçilebildi. İTÜ-TV bir çok önemli televizyoncuya okul olduğu gibi, TRT'nin ilk yayınları da İTÜ'den yapıldı.
Halit Kıvanç İTÜ'nün kuruluş öyküsünü ve İTÜ-TV günlerini şöyle anlatıyor:
‘‘İTÜ'nün hocalarından Prof. Mustafa Santur, 1938 Berlin Sergsi'nde televizyonla tanışır. Daha sonraki gezilerinde de bu yeni buluşun Avrupa'da çabuk yayıldığını görür. 1951'de bir iç yazışmayla, 'TV alanındaki tedrisatımızı geliştirmek ve eleman yetiştirmek için yüksek frekans laboratuarında küçük bir tecrübe televizyonu tesisi kurmak için' 36 bin lira tahsisat ister. Öneri kabul edilir. Bu arada Doçent Dr. Adnan Ataman da Amerika'daki ihtisasını tamamlayıp yurda dönmüştür. Prof. Santur, İTÜ'de deneme televizyonu kurulması görevini, TV konusunda çalışan Ataman'a verir.
Ve sonuçta 1952 Mart'ında bir profesörle, bir doçent, kimseye el sürdürmeden Hollanda'dan gelen TV kutularını açarlar; montajını kendileri yaparak ilk Türk televizyonunu işler hale getirirler. Ancak o tarihte Türkiye'de 'TV antencisi' diye bir meslek yoktur. Düşünülür ve bir minare tamircisi bulunur. İTÜ binasının damına anten yerleştirilir. TV çalışmaya başlar da alıcı yoktur. Bu girişimi duyan bir kaç kişinin çabasıyla alıcılar da gelmeye başlar. Öğrencileri için mükemmel bir deneme TV'si kurulmuş olur...
HEPSİ CANLI YAYIN
Yavaş yavaş bizim ilk televizyonumuz İTÜ-TV, duyulmaya, izlenmeye başlanır. Hatta bir küçük açılış bile yapılır. İlk konuşmayı gazeteci-yazar Burhan Felek yapar. Derken Adnan Ataman profesör olur ve tüm hayatını televizyona vakfeder. Amatör gençler, İTÜ öğrencileri, asistanlar, ardından bazı sanatçılar sunucular Ataman Hoca'yı yalnız bırakmazlar ve İTÜ-TV haftanın bir günü düzenli yayına başlar.
Konuşmaları müzik izler, sanatçılar gelir, çalar, söylerler. Ardından ekranda ilk tiyatro oynanır. Bu oyundaki başrollerden birini rahmetli Nisa Serezli oynar. Yine saygıyla andığımız Ali Esin ilk meteoroloji konuşmasını yapar. Anısını yaşattığımız sevgili Fecri Ebcioğlu ve Altan Erbulak da İTÜ-TV'nin ilk televizyoncularındandır.
Hatta Fecri bir yayında mikrofunu tutunca kablodaki kaçak yüzünden cereyan çarpmış, mikrofonu elinden zor atmıştı. Fatih Pasiner de ilk spikerdi.
NAKLEN MAÇ YAYINI
1964'te İngiltere'den bir yıl çalıştığım BBC'den döndükten sonra, İTÜ-TV'de uzun süre program yaptım. Hepsi canlı yayındı. Spor, magazin, hatta yarışma programları yaptım. Ödül olarak Kanaryasevenler Derneği'nden aldığım kuşları verdik. O günün asistanı, şu anda TRT Genel Müdür Yardımcısı olan Vural Tekeli ile birlikte liseler arası yarışma yaptık. Mini-gol futbol yarışmasıyla, bir deliğe şut çekme yarışması da bir başkaydı. Daha sonra İTÜ-TV'de dama konan kamera ile Türkiye-Rusya maçı naklen yayınlandı. O gün radyoda spiker bendim. Sesimi radyodan alıp TV'den vermişlerdi. Daha sonra ilk canlı, naklen maç yayınını da İTÜ-TV yaptı. İnönü stadına konan kamera ile 1966'daki Fenerbahçe-Beşiktaş maçı verildi.
İTÜ-TV pek çok televizyoncu için ilk deneme olanağı yarattı, ben de dahil, çoğumuzun ilk televizyon okulu oldu. TRT televizyonu başladıktan sonra, TRT de bir süre İTÜ-TV stüdyolarından yararlanmış, bazı programlar burada çekilmişti.’’
İTÜ, 1952'de Hollanda'dan televizyon cihazları getirtti. Maçka'daki binadan canlı yayın başladı. Zamanın ünlüleri ekrana çıktılar: İlk piyeste Nisa Serezli oynadı. Fecri Ebcioğlu ve Altan Erbulak program yaptı. Ali Esin hava durumunu verdi. Halit Kıvanç maç anlattı. Kanaryasevenler Derneği ilk sponsorluğu üstlendi..
ÜNLÜ İTÜ'LÜLER
MİMARLAR
Emin Onat, Behruz Çinici, Aydın Boysan, Vedat Dalokay, Sami Sisa, Doğan Tekeli, Hayati Tabanlıoğlu.
SANATÇILAR
Oğuz Atay (yazar), Ergun Köknar (oyuncu), Çoşkun Demir (şarkıcı), Atilla Manizade (opera sanatçısı), Erdoğan Berker (Türk sanat müziği bestecisi), Nafiz Çamlıbel (ressam).
ÜST DÜZEY YÖNETİCİLER
Rüştü Özal, Yusuf Bolayırlı, Zafer İncecik, Ferruh Tanay, Lütfü Yenel, Necati Arıkan, Prof. Dr. Yiğit Gülöksüz, Mehmet İbrahimiye, Temel Atay, Refik Üreyen, Ayduk Çelenk, Gönül Palu, Vural Tekeli.
Bir basketbol okulu
İTÜ'den sadece politikacılar, mühendisler, mimarlar değil sporcular da çıktı. İTÜ'lüler ilk yıllarda voleybol daha sonra basketbola büyük ilgi duydu. Gümüşsuyu binasının arkasındaki spor salonu yıllarca Türk basketbolunun beşiği oldu.
İTÜ öğrencileri arasında Fenerbahçe ve Galatasaray futbol takımlarında oynayan Daniş Türkmen, Yaşar Alpaslan, Naim Şukal, Ayduk Koray, Haşim Tankut, Sadi Gülçelik, Güney Ülmen, Yüksel Alkan, Muammer Tunçman, Fuat Köseoğlu, Muvaffak Gözüaydın, İstanbulspor forması altında ise Şarık Tara, Afşin Baysal, Şeref Sanal, Ergun Çağlar, Erdoğan Yalkın, Enis Günişar vardı. Ayrıca voleybolde Orhan Bilgin, Semih Aygün, atletizmde Ulvi Alacakaptan gibi sporcular sayılabilir.
1953 yılında kurulan İTÜ Spor Kulubü'nün, atletizm, basketbol, voleybol, boks, denizcilik, futbol, güreş, masa tenisi dallarında faaliyete geçmesiyle İTÜ'de spor giderek canlandı.
Futbolda tamamen üniversite öğrencilerinden kurulu İTÜ takımı 1975'te İstanbul Grup şampiyonu oldu.
İTÜ basketbol takımı 1960'dan itibaren parladı. 197O yılına kadar iki şampiyonluk, 4 ikincilik kazandı. 1970 ve 73 yıllarında Türkiye şampiyonu İTÜ'ydü. 1972-73 sezonunda Yıldız, Genç ve A takımı, liglerini şampiyon olarak tamamladılar. Kadrosundan 12 basketbolcu çeşitli tarihlerde milli oldu.
İTÜ Türkiye'de ilk kez genç, yıldız ve minik kategorilerinde yaz kampı açarak diğer kulüplere örnek oldu.
Prof. Dr. Doğan Kuban İTÜ'nün altın yılları
Prof. Dr. Doğan Kuban İTÜ Mimarlık Fakültesi'nde Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü'nün ilk başkanıydı. 1973-76 arasında Mimarlık Fakültesi dekanı oldu. ‘‘Sinan'ın Sanatı ve Selimiye’’ başlıklı çalışması ile 1998 Aydın Doğan Ödülü'nü aldı. Kuban İTÜ'nün akademik gelişimini şöyle değerlendiriyor:
‘‘İTÜ'de üniversite statüsüne geçildikten sonra, 1958'den sonra mezun olanlar 1975'e kadar gerçekten bir akademik kadro oluşturdular. Akademik seviyenin yüksek olması için biz doçent olduğumuzda bile ders veremezdik. Kimsenin dışarıda iş yapmasına da izin verilmezdi. 70'lere kadar akademisyen yetiştirmek için müthiş bir çaba oldu.
Amerika ve İngiltere'yle ilişkiler arttı. Eskiden sadece Almanya ile ilişkimiz vardı. Gençlerimiz anglosakson dünyasına gidip gelmeye başladılar.
Herkesin doktora, doçentlik, profesörlük tezleri bastırılırdı okul tarafından. Ancak son 20 yılda, Türkiye'nin sanayileşmesine ve müthiş bir inşaat faaliyetine paralel olarak bu gelenek zayıfladı. Başka etkenler de var: Öğrenci sayısı arttı, dünya pratiğe yöneldi. Bu yüzden akademik personel dışarıda çalışmaya başladı. Ama başka üniversi-telerle karşılaş-tırılınca hala iyi durumda sayılabilir. O o büyük konsantrasyon 70'lere kadar sürdü.
Belli ideallerin olduğu bir dönemde büyüdük, bizim için ümitsizlik yoktu. Bu da 70'lerden sonra değişti. Üniversite içindeki politikleşme, çatışmalar herşeyi değiştirdi. Ben bu dönemin en kötü zamanında 74-77 arasında dekanlık yaptım. O devir bırakın araştırmaya, öğretim yapmaya bile elverişli değildi.
Okulun kapısından sağ çıkıp çıkmayacağımızı bilemezdik. 80'den sonra her yerde bir tırpan oldu. Sonra öyle bir dünya görüşü geldi oturdu ki, gençleri akademik bir gelenek içinde idealizmle geliştirme olanağı olmadı. Araştırma açısından hiçbir zaman üniversitelerin çok parası olmadı.
Şimdi daha çok paramız var, endüstri ile ilişkiliyiz ama o heyecan ve ortam kalmadı. Bu dünyada da böyle oldu.’’