Bakmayın ufak tefek olduğuna

Güncelleme Tarihi:

Bakmayın ufak tefek olduğuna
Oluşturulma Tarihi: Kasım 19, 2006 00:00

Tenis dünyası bir haftadır Justine Henin-Hardenne’i alkışlıyor. Belçikalı tenisçi geçen pazar İspanya’nın başkenti Madrid’deki WTA Şampiyonası’nı kazanarak 2006 sezonunu dünya sıralamasında bir numarada bitirdi. Sadece bu kadar değil, Henin-Hardenne bu yıl dört büyük turnuva olan grand slamlerin her birinde finale yükseldi.

Belki sadece birinde şampiyon oldu ama ocak ayından kasıma kadar istikrarını korudu. 12 yaşında kanserden ölen annesi için tüm şampiyonluk kupalarını feda etmeye razı bu büyük şampiyon, ufak tefek fiziği ve zorluklarla dolu yaşamı nedeniyle de sempati topluyor.

ANNESİNİ KAYBETTİ

Justine Henin, 1 Haziran 1982’de belki de bir tesadüf eseri Roland Garros çeyrek finalleri sırasında Belçika’nın Liege şehrinde dünyaya geldi. Çocukluğunda ve gençliğinde üzüntülü, inişli ve çıkışlı günler yaşadı. İki yaşında tenisle tanıştı. Ailesi Belçika’nın Fransızca konuşulan Namur bölgesine bağlı 12 bin nüfuslu Rochefort ilçesine taşındı. Ama Fransız-Flaman ayrılığı yaşamı boyunca onu takip edecekti. Namur’da evlerinin birkaç adım ilerisinde küçük bir tenis kulübü vardı. Beş yaşında, yaz tatilinde bütün gününü kortlarda geçiriyordu. Akşamları yorgun argın eve gelip, yemeğini yiyip hemen uyuyordu. Teniste çabuk gelişti. Futbolda da kabiliyetliydi ama küçük Justine tenisi seçti.

12 yaşındayken, öğretmen annesini kanser nedeniyle kaybettiğinde çok sarsıldı. Tenis bile oynamak istemedi. Kısa bir süre sonra bugün halen beraber olduğu koçu Carlos Rodriguez ile tanıştı. Tekrar tenise konsantre olmayı başardı. 15 yaşında ABD’de Orange Bowl turnuvasını ve Fransa Açık’ta gençler şampiyonluğunu kazandı. Okulu bıraktı ve profesyonel tenis kariyerine başladı. Profesyonellik ailede para konularını gündeme getirdi. Babası her şeyi kendisine mal etmek isteyince tartışmalar başladı. Henin, 17 yaşında cebinde 10 Belçika Frangı ile evden ayrıldı. Bu süreçte Koçu Rodriguez, Henin’e inanılmaz destek verdi.

EVLİLİK ONA YARADI

Henin, 1998’de tenis antrenörü Pierre Yves-Hardenne ile tanıştı. Birbirlerine aşık oldular ve 2002’de evlendiler. Genelde profesyonel tenisçilere evlilik pek yaramaz. Ancak Henin, Pierre’in verdiği motivasyonla zirveyi zorlamaya başladı. 2003’te vatandaşı Kim Clijsters ile oynadığı Fransa Açık final maçı sayesinde teniste başarılı bir geçmişi olmayan Belçika’yı televizyon başına kitledi. 6-4 ve 6-0’lık iki setle kazandığı maçla Belçika’ya tarihindeki ilk kez Grand Slam turnuvası şampiyonluğunu armağan etti. Bu maçtan sonra şöyle diyordu: "Annemin ölümünden sonra tenis oynamak bana anlam vermedi. Ona tekrar kavuşabilmek için bütün kupaları ve kazandığım paraları iade etmeye hazırım." Bu finalden sonra Belçika’nın Flaman Bölgesi medyası Henin’in şampiyonluğuna şüpheyle yaklaştı. Hatta doping imasında bile bulundular. Henin’in antrenörü Rodriguez bu iddiaları tümüyle reddetti. Henin’in 2004’ün eylül ayından 2005’in mart ayına kadar diz sakatlığını ve bir virüsü öne sürerek katılmaması bu iddiaların tekrar gündeme gelmesine neden oldu.

2006’DA DÖRT GRAND SLAM FİNALİ OYNADI

Bu sezon kariyerinin en başarılı dönemini geçirdi. Sezon boyunca oynadığı 68 maçın 60’ını kazandı. Dört Grand Slam turnuvasında da final oynadı. Avustralya ve Wimbledon’da Fransız Amelie Mauresmo’ya, ABD Açık’ta ise Rus Maria Şarapova’ya finalde yenildi. Fransa Açık’ta ise şampiyon oldu. Böylece kariyerindeki toplam grand slam birincilik kupalarını beşe çıkardı. Geçen hafta Madrid’de yılın en iyi 8 kadın tenisçisinin katıldığı Sony Ericsson Şampiyonası’nda bir kez daha zirvedeydi. Önce yarı finalde formunun zirvesindeki Şarapova’yı eledi. Grup maçında Mauresmo’yu finalde iki sette yenerek turnuvayı kazanmakla kalmadı. Bu sezonu dünya klasmanında bir numarada bitirdi.

Henin-Hardenne’in öncelikle tek eliyle vurduğu backhand tekniği mükemmel. Backhand’iyle her türlü vuruşu yapabiliyor. Geçen pazar günü Masters turnuvası finalinde de kendi gibi tek el backhand kullanan rakibi Amelie Mauresmo’yu yendi. Ayrıca, tekniği sayesinde fizik dezavantajını çok iyi kapatıyor. 1.67 metrelik boyuyla kendisinden 15-20 cm daha uzun Şarapova ve Mauresmo gibi rakiplerine kök söktürüyor. Bacakları süratli ve güçlü. Örneğin İspanyol Rafael Nadal gibi zemin ayrımı yapmıyor. Toprak, çim veya sert zeminlerde aynı performansı gösteriyor. Bu yıl dört ayrı tür kortta oynanan dört Grand Slam turnuvasında final oynaması da bunun bir göstergesi. Her tür vuruşu yapabiliyor. Forehand ve backhand topları rakip sahaya saatte ortalama 135-140 kilometre hızla sekiyor. Zeki ve akılcı oyun tarzıyla her oyuncuya karşı taktik uygulayabiliyor. Rakiplerinin Justine’i yenebilmesi için yüzde 100’ün üzerinde performans göstermesi gerekiyor. Buna karşılık oyununda birkaç dezavantajı var: Maç boyunca istikrarlı olamıyor, zaman zaman konsantrasyon bozukluğu çekiyor ve servis yüzdesi bu klasta bir oyuncu için yeterli değil.

KARİYERİNDEN NOTLAR

En önemli hobileri Celine Dion dinlemek ve Anderlecht futbol takımını desteklemek.

Maç sırasında sayı aralarında kort çizgilerine basmamak gibi bir batıl inancı var.

Sadece turnuvalardan 13.5 milyon dolar para ödülü kazandı.

Monte Carlo’da yaşıyor. 2007 hedefi Wimbledon’ı kazanmak.

2003’ten beri turnuva için gittiği şehirlerde kanserli çocuklarla buluşuyor ve onlara manevi destek veriyordu. 2004’te kurduğu "Les 20 coeurs de Justine" (Justine’in 20 Kalbi) isimli vakıf bünyesinde bu faaliyetini sürdürüyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!