Güncelleme Tarihi:
Beş ay süren bir pijama partisi... Bir üniversite yurdu... İçe dönük bir insanın cehennemi... Bunlar dünyanın en soğuk ve en gizemli kıtası Antarktika'da yaşayanların hayatlarını tarif etmek için kullandıkları kelimelerden sadece birkaçı.
1959 yılında aralarında Şili, Japonya, Avustralya ve ABD'nin de bulunduğu 12 ülke, Antarktika Antlaşması'nı imzaladı. Türkiye'nin de 1995 yılında imza koyduğu Antarktika Antlaşması, yedinci kıtanın "sadece barışçıl amaçlarla" kullanılacağı sözünü veriyor. Bu nedenle Antarktika'da herhangi bir ülkenin askeri üssü bulunmuyor. Ancak askeri uçaklar ve gemiler, kıtaya insan ve malzeme getirebiliyor.
Bu durum, dünya üzerinde "Antarktika'da yaşadım" diyebilen insan sayısının sadece birkaç binle sınırlı olması anlamına geliyor. Üstelik bu kişiler, ranzalarını hiç tanımadıkları kişilerle paylaşmak, duş sürelerini 90 saniyeyle sınırlı tutmak ve 1 dakika bile yalnız kalamamak gibi oldukça zor koşullara katlanmak zorunda kalıyor. Yine de kıtada yaşama şansını elde eden gezginler, tüm bu zorluklara değdiği görüşünde.
Keri Nelson da onlardan biri.
Bu gönderiyi Instagram'da gör
ABD'nin Minnesota eyaletinde doğup büyüyen Nelson, CNN Travel'a yaptığı açıklamada, Beyaz Kıta'ya ilk kez 2007 yılında ayak bastığını söyledi. Nelson, o dönemde, ABD'nin kıtadaki üç yerleşkesinden biri olan McMurdo Üssü'nde hizmetli olarak iş bulmuştu. O günden bu yana Antarktika'da 16 mevsim geçiren Nelson, en büyük ve en hareketli ABD yerleşkesi olan McMurdo'nun yanı sıra coğrafi güney kutbundaki Amundsen-Scott İstasyonu'nda ve Antarktika yarımadasının kuzeyindeki Palmer İstasyonu'nda da görev yaptı.
Nelson, "Müzik türlerine benzetecek olursam McMurdo kusurlu bluegrass, Güney Kutbu senfonik müzik, Palmer ise gerçekten eğlenceli pop müzik gibiydi" diye konuştu.
HER ŞEYİYLE EKSİKSİZ BİR KASABA
Ekimden marta kadar devam eden yaz aylarında, McMurdo Üssü bin kadar kişiyi ağırlıyor. Bunlar arasında bilim insanları olduğu gibi marangozlar ya da bulaşıkçılar da var. Destek ekiplerinde görev alan kişilerin birçoğu aynı anda birden fazla iş yapıyor.
Örneğin Antarktika bayrağının yaratıcısı Evan Townsend, burada geçirdiği sürede mutfakta çalışmanın yanı sıra barmenlik yapıyor ve el sanatları odasını ifade ediyordu.
Nelson, McMurdo için "Her şeyiyle eksiksiz bir kasaba burası. Mevsimin başından sonuna kadar kalsanız da asla çok fazla insanla tanışmayabilirsiniz. Bu istasyonlar çok hareketli oluyor. Herkes sürekli koşturup duruyor" dedi.
Bunun en büyük sebebi McMurdo'nun en büyük üs olması elbette ancak personel rotasyonu da önemli bir faktör. İnsanlar mevsim boyunca sık sık istasyonlar arasında yer değiştiriyor veya tesislerin dışına çıkıp keşif ya da araştırma gezileri gerçekleştiriyor.
DVD izleme odası, el işleri odası, spor salonu gibi bazı modern tesisler barındırsa da üssün kulüp evi havası, sosyalleşmek için birçok fırsat sağlıyor. Nelson burada kurduğu podyumda defileler organize ettiğini ve mevsimin başında kurulup sonunda dağılan "buz grupları" ile konserler verdiğini söyledi.
"HIPHOP DANSINI VE TAYLAND MASAJINI BURADA ÖĞRENDİM"
McMurdo'dan 3.000 kilometre uzakta, Yeni Zelanda'nın Scott Üssü bulunuyor. Bu üsteki görevliler bazen Ross Adası'nı aşıp ABD'li meslektaşlarını ziyaret ediyor; konserlere, kitap kulübü toplantılarına ve film gösterimlerine katılıyor. Yoga, yabancı dil gibi çeşitli becerileri öğretmek için gönüllü dersler verenler de var.
Örneğin Chris Long, "Ben hiphop dansını ve Tayland masajını Antarktika'da öğrendim" diye konuştu.
"Yeni Zelanda'nın en uzakta yaşayan ailesi"nin bir üyesi olduğunu iddia eden Long, hayatının önemli bir kısmını dünyadan uzakta geçirdiğini belirtti.
Henüz 19 yaşındayken bir son dakika kararıyla, Antarktika'ya giden Rusya bandıralı bir buzkıran gemisinin mutfağında çalışmaya başlayan Long, "İşten kesinlikle nefret ettim ama bu sayede hayattaki amacımı buldum" dedi.
Güney Okyanusu'nun gemiyi 45 derece yana yatıran tavizsiz sularında geçen felaket gibi birkaç aydan sonra Long, Scott Üssü'ndeki bilim insanlarının lojistik ihtiyaçlarını idare edeceği yeni bir iş buldu. Long halen Antarktika'ya gemiyle gelen gezginlere destek veren personelin bir parçası.
Bu oldukça sıra dışı bir hayat. Long, yılın yarısını Güney Amerika'ya gidip gelerek geçiriyor. Drake Geçidi'nin kaosuyla ünlü sularını defalarca aşan Long, başka bir hayatı tahayyül bile edemeyeceğini söyledi.
PENGUEN POSTANESİNDE HAYAT
Laura Bullesbach, Antarktika'da geçirdiği sürede ne kitap kulüplerine ne de defilelere katıldı. Bir mevsim kıtada kalan ve Mart 2024'te geri dönen Bullesbach, dünyanın en güneyindeki postane olan Birleşik Krallık idaresindeki Port Lockroy'da çalışan altı kişiden biriydi.
Burada çok daha sakin zamanlar geçirdiklerini belirten Bullesbach, "Ada bir futbol sahası kadar, yani çok küçük. Hep birlikte iki odalı bir kulübede yaşıyorsunuz. Çeşmelerden su akmıyor, dolayısıyla duş yapmak ya da sifon çekmek yok. Her zaman üst üstesiniz. Havaalanında iş arkadaşlarımdan birine veda ettiğimde, gemide duş yaptığımız zamanlar dışında birbirimizden ayrı kalmadığımızı fark ettim. Orada aynı anda hem yakın dost hem oda arkadaşı hem de iş arkadaşı olmanız gerekiyor" diye konuştu.
Bullesbach, böylesine uzak bir yerde yaşamanın sıkıcı olabileceği gibi yanlış bir kanı bulunduğunu da belirtti. Aksine Port Lockroy'da herkesi meşgul eden yemek pişirmek, kıyıya vurmuş plastik olup olmadığını kontrol etmek ve adadaki penguenleri saymak gibi birçok günlük iş bulunuyor.
Üstelik bir de işin eğitim boyutu var. Port Lockroy, Birleşik Krallık'ın Antarktika'da kurduğu ilk bilim üssü. Bu nedenle Bullesbach ve diğer çalışanlar, adayı ziyaret eden özel, bilimsel veya ticari gemilere gidip konferanslar veriyor, hatıra eşyaları satıyor ve kendilerine gelen postaları alıyor. Tabii gemiye çıkmanın faydalı yanları da var. Port Lockroy çalışanları bu sayede duş alabiliyor, sürekli tükettikleri konserve ve kurtulmuş gıdaların yanı sıra taze sebze ve meyve yeme fırsatını elde ediyor.
McMurdo Üssü
"BUGÜNE KADAR TEMİZLEDİĞİN EN İĞRENÇ ŞEY NEDİR?"
Eğer belli bir alanda uzmanlaşmış bir bilim insanı değilseniz, Antarktika'da yaşamanızın yolu, istasyonlardan birinde destek ekiplerinde yer almaktan geçiyor.
Nelson, Beyaz Kıta'ya gitme fikrine Denver'da katıldığı McMurdo kariyer fuarından sonra kapıldığını belirtti. Başlangıçta bulaşıkçılığa başvuran ancak reddedilen Nelson, hizmetli pozisyonuna kabul edilmesini sağlayan şey hemşirelik eğitimi aldığını söylemesi oldu.
Nelson'a mülakatta sorulan sorulardan biri, "Bugüne kadar temizlediğin en iğrenç şey nedir?" şeklindeydi. Bu soruya cevap olarak hemşirelik yaptığını söylediğinde kabul alan Nelson, o günden bu yana birçok işte çalıştı ve istasyon yöneticiliğine kadar yükseldi.
Ücretler çok yüksek değildi ancak Nelson bunu umursamıyordu. Onun amacı Antarktika'da yaşama deneyimini yaşamaktı. Zaten kıtada kaldığı sürede tüm yemek, barınma ve ulaşım giderleri karşılandığı için maaşın düşük olması önemli de değildi.
EN UZMAN SİZ OLSANIZ DA KARAKTERİNİZ UYMUYORSA OLMUYOR
Ancak Antarktika'da iş bulmak için sadece doğru özgeçmişe sahip olmak yetmiyor. Uzun süre boyunca kapalı alanlarda yaşayabilmek belli karakter özellikleri gerektiriyor.
Long, "İnanılmaz bir mühendis ya da bilim insanı olabilirsiniz ancak yaz boyunca küçük bir kulübede ya da istasyonda 3 kişiyle veya büyük bir istasyonda 40 kişiyle birlikte yaşayamıyorsanız, siz bu işe göre değilsiniz. İşinizde ne kadar iyi olduğunuzun önemi yok. En önemli şey ekibin bir parçası olabilmek. Böyle bir ortamda düşman edinmek istemezsiniz" ifadelerini kullandı.
Bu gönderiyi Instagram'da gör
Bullesbach ise Port Lockroy mülakatlarında son aşamaya geldiklerinde kırsal bir bölgeye "seçme kampı"na götürüldüklerini söyledi. Kampta çeşitli gruplara ayrılan adaylara, gözleri bağlıyken çadır kurmak gibi görevler verildi. Bu çalışmanın iki amacı vardı: Birincisi herkesin pratik becerilerini ve yeteneklerini ölçmek, ikincisi de sorun çözme ve diğerleriyle birlikte çalışma konusunda ne kadar iyi olduklarını görmek.
Antarktika'da iş bulma noktasında kişinin hangi ülkeden geldiği ve bu ülkenin kıtada üssü olup olmadığı soruları da önem taşıyor. Bullesbach, Birleşik Krallık'ta çalışma izni olan bir Almanya vatandaşı olarak Port Lockroy'da çalışma şansı elde ettiğini belirtti. Ancak Antarktika programı olmayan ülkelerin vatandaşları da turizm sektöründe çalışarak kıtada vakit geçirme şansını elde edebiliyor.
Long ve Nelson, Antarktika virüsü bir kez insanın kanına girdikten sonra kurtulmanın çok zor olduğunu belirtti. Kıtaya kabul edilmek en başta oldukça zor ancak dünya üzerinde çok az insanın Antarktika iş tecrübesi olduğu için, birkaç mevsimi burada geçirdikten sonra geri dönmek kolaylaşıyor. Örneğin Bullesbach, ekibinden Clare Ballantyne'ın daha önce Port Lockroy'da bir mevsim geçirdiği ve ilk kez gelenlere akıl hocalığı yapma görevini üstlendiğini ifade etti.
Long şunları söyledi: "Benim uzmanlığım, Dünya üzerindeki en insansız yerlerde yaşamak ve çalışmak. Bir bilim insanı, çok zeki bir kişi olabilirsiniz; uzmanlık alanınızda çok şey biliyor olabilirsiniz. Ancak bu kişiyi Antarktika'ya gönderirseniz yarın ölürler. O yüzden insanlara göz kulak olacak ve o ortamda yaşamayı öğretecek birilerine ihtiyacınız var."
ÜÇ KAZAK, İKİ PANTOLON, BOLCA ÇORAP
Antarktika'ya taşınanlara en çok sorulan soruların başında, "Valize ne koyuyorsunuz?" geliyor.
Bullesbach, bu soruya "Çok fazla şey koymuyoruz" diye yanıt verdi ve Port Lockroy'da çalışanların kişi başı iki çanta sınırı olduğunu söyledi.
Bullesbach, "Üç kazağınız, iki pantolonunuz ve bolca çorabınızın olması yeterli. Ayrıca bir kutu da kişisel eşya gönderebildik. İhtiyacımız olacak her türlü hijyen ürününü önden yollamamız gerekti. Son olarak herkes bir-iki tane kutu oyunu ya da akşamları iyi vakit geçirmemiz sağlayacak bir şeyler getirdi" diye konuştu.
Bu gönderiyi Instagram'da gör
Daha büyük ve gelişmiş kamplarda yaşayanlar, kendilerinden önce orada olanların bıraktığı eşyaları da kullanabiliyor. Nelson McMurdo'da bir kütüphane ve DVD'lerin yanı sıra ekipman, giysiler ve diğer işe yarar ıvır zıvır bulunduğunu belirtti. Bunun yanı sıra sargı bezinden defibrilatöre çeşitli sağlık malzemeleri de üste yer alıyor.
Dünyanın sonuna giderken, elektronik eşyalar da faydalı oluyor. Örneğin Bullesbach, yerden tasarruf için e-kitap okuyucusuna yüzlerce kitap doldurduğunu ve güneş panelleri sayesinde hiç şarjsız kalmadığını belirtti. Dahası Starlink sayesinde Port Lockroy'da internet de bulunuyor. Ancak Bullesbach ekip olarak yemek saatlerinde telefona dokunmama kararı aldıklarını söyledi.
Long da çok fazla eşya götürmediğini, daha önceki seferlerden edindiği tecrübelerle valiz hazırlığını bir bilim haline getirdiğini belirtti ve ekledi:
"Şu an sevdiğim ekipmana sahibim, o yüzden çok fazla şey almaya ihtiyaç duymuyorum. Sevdiğim bir salopetim, bir montum ve bir şapkam var. Ekipmanınızı ne kadar iyi tanırsanız kendinizi o kadar az düşünüyor ve işinizi o kadar iyi yapabilir hale geliyorsunuz."
"EN YAŞANMAYACAK YER"
Yine de Long'un tabiriyle Dünya'daki en yaşanmayacak yerde yaşamayı ve çalışmayı seçmenin bazı riskleri var.
McMurdo gibi daha büyük kamplarda birçok işlemi yapabilen sağlık profesyonelleri bulunuyor. Ancak ciddi ameliyatlara ya da acil müdahalelere gerek duyulan durumlarda hastanın kendisini en yakındaki şehre götürecek bir gemi ya da tekneye binebilmek için 2 ila 10 gün beklemesi gerekebiliyor.
Long, Antarktika'da meydana gelen ciddi sakatlıklar konusunda birçok örnek aktardı. Bir keresinde bir kruvaziyer gemisi yolcusunun buza düşüp kolunu kırdığını belirten Long, "Neyse ki gemideki doktor kolunu alçıya alabildi ve yolcu seyahatine planlandığı şekilde iki hafta daha devam edebildi" dedi. Daha ciddi bir vakada kendisi de tıp doktoru olan bir Rus bilim insanının, apandisinin patladığını fark edip kendi kendini ameliyat ettiğini söyleyen Long, "Ne yaptığını biliyordu; kendisini ameliyat etmezse öleceğini de biliyordu. Bu yüzden denedi, başardı ve hayatta kaldı. Başka seçenek olmadığında yapacağınız şey budur" diye konuştu.
Antarktika'nın ziyaretçileri üzerinde çok güçlü bir büyüsü var. Hem Nelson hem de Long, burada yaşamadıkları bir hayatı hayal bile edemediklerini söyledi. Bullebach ise evine döndükten bir hafta sonra ikinci Antarktika seferi için başvuru yaptığını anlattı. Öte yandan Nelson, "Antarctica Did That For Me" ismiyle bir podcast'i hayata geçirdi.
"ANTARKTİKA'DAN SÜREKLİ BİR ŞEYLER ALINIYOR"
Hızla küreselleşen bir dünyada ve herkesin sürekli telefonlarıyla yaşadığı bir çağda, Antarktika farklı bir hayat yaşamak için nadir bir fırsat sunuyor. Ancak iklim değişikliği yedinci kıtayı da etkisi altına aldı. Bunun tek sonucu buzdağlarının erimesi değil. Gezegenimiz ısındıkça Antarktik Antlaşması'nın tarafı olmayan Çin gibi ülkeler de kıtada hak iddia etmeye başlıyor.
Nelson, "Yapılan antlaşmayla Antarktika bilim, barış ve insanlığa faydalı projeler için ayrılmış durumda. Benim bu programda çalışmayı sevmemin sebeplerinden biri de bu. Ben bu yüzden Antarktika'ya bu kadar bağlıyım" dedi.
Londra Üniversitesi'nde jeopolitik alanında dersler veren Dr. Klaus Dodds, 2021 yılında CNN'e yaptığı açıklamada, "Antarktika'dan sürekli bir şeyler alınıyor: Bilgi, buz, foklar ve balinalar ve balıklar gibi kaynaklar. Bence Antarktika'nın kırılganlığı gezegenin geri kalanının kırılganlığını temsil ediyor. Bence Antarktika özünde sadece antlaşmanın temsil ettiği idealizmi değil aynı zamanda insanlığın çelişkili doğasını da yansıtıyor" diye konuşmuştu.
Nelson da Antarktika'nın kendisine dünyanın başka hiçbir yerinde yaşayamadığı bir huzur hissi verdiğini belirterek, "Orada olduğum zaman kendimi tam olarak evrende kapladığım yer kadar hissediyorum; daha küçük değil ama daha büyük de değil" ifadelerini kullandı.
CNN Travel'ın "What it’s really like to live in Antarctica" başlıklı haberinden derlenmiştir.