Paylaş
Teşvikten şikeye kadar bütün illegal yolları açıkça tanımlayıp verilmesi gereken cezayı da ayan beyan ilan ediyordu bu talimat. Talimat berraktı da kafalar değildi. Kimin? Futbolu yönetenlerin!.. TFF’nin yasaları çerçevesinde gerektiği gibi hareket edilseydi 3 Temmuz süreci sportif açıdan çoktan kapanmıştı; ama mahkumiyetle ama beraatle...
ÖYLE ‘BEN YAPTIM OLDU’ OLMUYORMUŞ!
Fakat Türkiye Futbol Federasyonu’nun oluşma biçimi ne yayıncı kuruluşa ne de yargılanan kulüplere değil yaptırım, normal prosedürü uygulama gücü dahi vermiyor. Dolayısıyla 3 Temmuz sürecinde TFF’nin bağımsız bir şekilde hareket edip karar oluşturmasını beklemek hayaldi. Zaten TFF de enerjisini kurullarını işletip karar oluşturmak yerine ‘sanık’ pozisyonundaki kulüplerle ‘asgari zarar’la işin içinden çıkmak için harcadı. Kulüpler ise bir koldan ‘müzakereci’ görünürken diğer koldan yüzde yüz ‘redci’ydi. Mehmet Ali Aydınlar’ın ‘elbirliği’yle karar almak için genel kurulu toplayıp disiplin talimatının 58. maddesini değiştirme arzusu gerçekleşmeyince TFF çöktü. Çöken aynı zamanda UEFA ile eşgüdümlü oluşturulmaya çalışılan karardı. Aydınlar sonrası Yıldırım Demirören ise UEFA’yı dışlayıcı, “Ben yaptım oldu” mantığıyla sadece sanık kulüplerin menfaatine -ki geldiğimiz noktada tam aksi bir duruma mahal verdikleri görülüyor- hareket etti. Son bir yılda UEFA’nın hiçbir şekilde mevzuya müdahil olmayacağı yolunda dezenformasyon “Bu iş bitti”, “Bize teşekkür edilmeli” denilerek...
PLATINI Mi CEZA iSTiYOR DENiLiR Mi?
TFF ve kulüpler içeride buldukları çözümle çuvalladıkları gibi UEFA’daki yargılama sürecinde de yanlış taktikler izlendi. “Bu kadar ceza verilmesini Platini mi istiyor” lafıyla UEFA’da savunma yapmak hiç akılcı değildi mesela... Beşiktaş’ın seçtiği yabancı hukukçuların CV’sine bakıyorsunuz esasen ticaret hukukçuları.. Ancak bütün bunlar artık teferruat. Mesele UEFA’nın verdiği cezaların haklı veya haksız olması filan değil. Sorun, gerek Aydınlar gerekse Demirören TFF’sinin sağlıklı bir sportif yargılama yapmamış olmasıdır. Daha doğrusu yargılamadan kaçmalarıdır. TFF, asla talimat değişikliğine gitmeden ve de ceza yargısına kendisini endekslemeden fezleke ve iddianameyi eline alıp adı geçen herkesin de savunmasını alarak bir karar oluştursaydı bugün çok daha farklı bir noktada olurduk. Ne Aydınlar’ın kulüpleri bir formüle ikna etmesine gerek vardı ne de Demirören’in talimatı değiştirmesine. Çünkü bu girişimler yargılanan kulüpleri kamuoyu nezdinde daha yargılanmadan zaten mahkum etmiş oldu. Sözün özü TFF kulüpleri kendince kurtarmak isterken cezalandırdı. Teşekkürler(!)..
ESKi YÖNETiCiLER TANIKLIK YAPMALI
Önce mali sonra sportif şikeden iki sezon Avrupa’dan men edilen Beşiktaş’a bu cefayı yaşatanların heykeli dikilsin ki bu utanç unutulmasın. Fenerbahçe dosyasında kafaların netleşmesi için Mehmet Ali Aydınlar’ın konuşması gerekiyorsa Beşiktaş için de dönemin yönetim kurulu üyeleri konuşmalı. Mesela Yıldırım Demirören mahkemede İbrahim Akın ve İskender Alın transferlerinden bihaber olduğunu, bu konunun yönetimden konuşulup konuşulmadığını hatırlamadığını söyledi. Serdal Adalı ise konuyu yönetime taşıdığını söylüyor. Çözüm basit: O günkü yöneticilerden birisi çıkıp tanıklık yapacak. İşin doğrusu bunun mahkemede yapılmasıydı. Ceza yargısında siyah beyazın mahkum olmasındaki en büyük etken bu “Hatırlamıyorum” ifadesiydi!..
SİYAH: Avrupa kupalarından ikinci kez men cezasının alınması.
BEYAZ: Lig maçlarının Kasımpaşa Stadı’nda oynanacak olması.
Paylaş