Paylaş
Geçen hafta bir arkadaşımın tavsiyesiyle Kaz Dağları’ndaki İda Blue Hotel’e gittim. Edremit Havaalanı’ndan otele kadar olan 40 dakikalık yolculuk sahilleri nasıl beton yığınına çevirdiğimizi gözler önüne seriyordu. 30 yıl öncesine kadar tek bir caddeden oluşan Akçay artık apartmanlarla dolu bir şehir olmuş. Büyük şehirlerde her köşeyi kaplayan AVM’ler yol boyunca kasabalarda da arz-ı endam etmeye başlamış. Kaz Dağları ve Edremit Körfezi manzarasına hâkim bir konumda bulunan Adatepe, SİT alanı içinde bulunduğundan Türkiye’nin en iyi korunmuş köylerinden biri. Göz kirliliğine sebep olur diye binalarda klima ünitesine bile izin verilmiyor. Burası adeta kurtarılmış bir bölge, çoğu Rumlardan kalan 550 evin büyük bir kısmı restore edilmiş. Küçükkuyu’dan tepeye iki kilometrelik bir yolu çıktığınızda İsviçre Alpleri ile birlikte dünyanın oksijen oranı en yüksek yerine gelmiş bulunuyorsunuz. Adeta bir açık hava müzesi gibi olan köyün girişinde Zeus Altarı’nı göreceksiniz. 750 metrelik yolu yürüdüğünüzde olağanüstü bir manzaraya sahip bir tepede kendinizi dünyanın hâkimi gibi hissedeceksiniz.
ORGANİK KAHVALTI VE ENFES DONDURMA
İda Blue Hotel
Meydandaki asırlık çınar altındaki kahveler sizi nostaljik bir yolculuğa çıkartacak. Adını köyün efsanevi güzelinden alan Refika en iyi kafe. Edremit Körfezi manzarasına, organik ürünlerden oluşan bir kahvaltı, limonata, köy yoğurdundan yapılma ayran ve son zamanlarda yediğim en güzel dondurma eşlik ediyor. Köy meydanının yanında eskiden kilise varmış. Rumlar mübadelede gidince taşlarından Taş Mektep’i (0 286 752 59 99, www.tasmektep.com) yapmışlar. Burada kişisel gelişim için çok sıra dışı atölyeler ve seminerler düzenleniyor. Zeytinyağının yolculuğuna tanıklık etmek için Küçükkuyu’da bulunan Adatepe Zeytin Yağı Müzesi’ne de uğrayın. (0286 752 1303, www.adatepe.com)
VAHA GİBİ
Adatepe
İda Blue Hotel (0286 752 01 45, www.idablue.com.tr) bu keyifli bölgeyi her yönüyle size yaşatabilecek bir tesis. Otelin mavi kapısından adım attığınız andan itibaren huzur dolu bir vaha sizi karşılıyor. Koca bir bahçede ağaçların arasına 100 civarında farklı Ege bitkisi dikilmiş. Otel üç ev ve dokuz odadan oluşuyor. İster oda, ister ev olarak kiralıyorsunuz. Her evin çok şık döşenmiş salonları var. İç mimari Jeffry Tucker ve Alba Lingardi’ye teslim edilmiş.
Yöredeki eski mobilyalar ve eserler alınıp elden geçirilmiş, Osmanlı parçalarıyla uyum içindeki el yapımı mobilyalarla sade şıklık sağlanmış. İnce bir zevk her tarafa hâkim, fonda hafif bir müzik çalıyor. Kendinizi çimenlere bırakıp hayallere dalıyorsunuz. Kahvaltı müthiş bir şölen, lezzetler parmak yedirten cinsten. Servisteki personelin güler yüzleri harika bir evde ağırlandığınız hissini uyandırıyor. Lezzetli yemekler tatilinize ayrı bir keyif katıyor. Yemeklerin bazı malzemeleri bahçeden toplanıyor. Otelin tanıtımı için pek çaba sarf etmiyorlar, memnun kalanlar dostlarına söylüyor. Dolayısıyla şimdiden toplumun tanıdık isimlerinin gizli mekânı gibi olmuş. Burası aşağıdaki sahildeki karmaşadan çok uzak bir mabet, dolayısıyla içeri girdikten sonra dışarıya çıkmak istemiyorsunuz. Ayrıldığınızda yüreğinizde çalan şarkı “Kalbim Ege’de kaldı” oluyor.
0’DAN 1726'YA SARIKIZ ZİRVESİ
Edremit körfezi manzarası
İlkbahar ve sonbahar, Kazdağları’nda yürüyüş yapmak, göletleri ve şelaleleri keşfetmek için en güzel zaman. 12 ay açık olan otelin dünya tatlısı rehberi Oğuz ile deniz seviyesinden başlayıp 1726 rakımında bulunan Sarıkız’a kadar yürümek ve ondan Sarıkız efsanesi dışında yolda gördüğünüz flora ve fauna hakkında bilgi almak çok ilginç. İda Blue’nun en sıra dışı servislerinden biri de dileyen misafirlere motor yatlarıyla Ayvalık ve Cunda’nın tertemiz sularında serinleme imkânı vermesi. Aynı tekneyle Midilli Adası’na gitmek de mümkün. Teomida (0266 426 11 61, www.teomidahotel.com) ve İda Costa (0286 764 00 10, www.idacosta.com) bu bölgede kaldığım ve beğendiğim diğer iki otel. Onları da bir inceleyin derim. İyi balık yemek için ise Gulet ve Hasanaki restoranlarını tavsiye ederim.
KUŞ YATAĞI BÖRDÜBET
Datça’ya giderken yolun sağında Gökova Körfezi’nde, Bördübet isimli bir cennet var. İngilizler bakmışlar etraf kuş dolu, buraya Bird Bed yani kuş yatağı demişler. Dilimiz dönmeyince İyon’u Yunan yapmamız misali buna da Bördübet demişiz! Bu yaz Adatepe gibi en çarpıldığım yerlerden biri oldu Bördübet. Doğası müthiş. Ben Golden Key Hotel’de (0252 436 92 30, www.goldenkeyhotels.com) kaldım. Ormanın içinde bir dere düşünün, etrafta da doğayı bozmayan küçük evler. Gözünüzü yeşilden alamıyorsunuz. Etrafta kuğular, tavşanlar ve kazlar dolaşıyor. Bir sandala biniyorsunuz, sizi dereden Ege Denizi’ne çıkartıyor ve bir adaya götürüyor. Orada denize giriyorsunuz. Yemekler muhteşem, hele bir lahmacun var ki dillere destan. İyi giyinip kendimi göstereyim derseniz, çok mutsuz olacağınız bir yer Bördübet. Herkes kendi havasında. O yüzden de yanınızda eski bir başbakanın eşi ya da ünlü bir işadamının karısı güneşleniyor ama kimsenin umurunda bile değil. Mekânın büyülü havası kişisel gelişim ve nefes terapileri için ideal. Zeki Doğulu, Özlem Oskay ve Steven Comer gibi uzmanlar atölyeler düzenliyorlar. Otelin 360 derecelik bir seyir terası var ki günbatımında ideal. Aklınızda bulunsun, bu terasta Gökova Körfezi manzarası eşliğinde gün batırırken kimi evlilik teklif ediyor kimi sevdiğine aryalar söylüyormuş. Yaratıcılıkta sınır yok, bakalım siz ne yapacaksınız? Bütçeniz kısıtlıysa Golden Key’den sonraki koyda Amazon isimli bir kamp yeri de bulunuyor.
Paylaş