Paylaş
Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde, Fransa Provence’den daha yakın Isparta Kuyucak’ta mor bir kraliçe yaşarmış. Arsızmış, ruhumdaki hayata bağlılık gibi. Kapıdan kovsanız bacadan girermiş, mevsimli mevsimsiz yeşeren umutlarım gibi. Tarlasına karşı büyülenmiş bir ressam misali, kendi mutluluğumu çizdiğim, cennetten bir köşeymiş, Kuyucak lavanta tarlaları. “Yürüyebilme umuduyla hayatın yakasına bu kadar yapışılır mı?” diye soruyorlardı bana. Eğer bu umut ve cesaret özgür ruhumun diğer adıysa evet yapışılır. Eğer bu umut, hayata karşı kızgınlıklarımı hafifletip sevgimi daha çok biriktiriyorsa, içimdeki yaşama sevinci için bir sığınaksa evet yapışılır.
Umutlarımın üstüne eğreti duracak hüzünlü anları beslemek yerine bir kaya olup çatlaklarımdan serin sular misali, umutlarımı güneşe çıkartmayı tercih ettim. Ama lügatımda bu duygumu dile getirebileceğim bir sözcüğüm yok. Bu duyguyu somutlaştırabileceğim bir eylemim var; Yürümek…
Kuyucaklılar da susuz ve çorak topraklarından dolayı umutsuzluğa düşmek yerine, var olan göç olgusunu tersine çevirmek için, hayata hüzünlü bir pencereden bakmayı değil, hayatın penceresinden mor umutlara bakmayı tercih etmişler. “Bir çiçekle bahar olur mu?” diyenlere en güzel cevaplarını yine bir çiçekle vermişler.
Ve demişler ki; Bakmayın siz onun öyle narin kırılgan duruşuna. Toprağından çekilip koparıldığında bile sitem etmeyen güzel, güçlü başarılı; hayatın peşinden koşmayan ama hayatı peşinden sürükleyen bir güzelliktir lavanta. Lavanta ise bu umut ve özverili Kuyucaklılara minnet borcunu; “Evet bir çiçekle bahar olur” dedirtip köylüyü tekrar toprağına geri döndürmek olmuş. Zaman zaman maviye ama en çokta mor renkte arz-ı endam etmesini bilen müjdeleyici bir haber gibi…
Anadolu halkı tarafından yabanisi yıllarca ‘karabaş otu’ olarak kullanılan lavanta, koca bir kayanın ağırlığı altında ezilmekten yorulmuş olacak ki, kibarlığın, nezaketin, saygının hatta sevecenliğin bileşimi olan zarafetle, toprak yönünden seçici özelliğini bir kenara bırakıp, kurak topraklarda insanlara umut olmuş, yarınlar olmuş… Fiziksel güzelliğinin yanında yatıştırıcı, şifa verici, dileklerin gerçekleşmesi ve koruyuculuğuyla; yazan, okuyan ve öğreten, üreten bir kadının ince ruhunda kendini gösteriyor lavanta. Kah sakinleştirip dinlendiriyor kah damla damla akıtılıp acılara derman oluyor.
Ve tüm bu özelliklerinden dolayı kendine sonsuz ve haklı bir güvenle beyninize; “evet ben bir daha buraya gelmeliyim” fikrini empoze ettiriyor.
Paylaş