Paylaş
Antik Çağ’da Ege Denizi’nin bir körfezi olan Bafa, Menderes Nehri’nin yüzyıllarca biriktirdiği alüvyonlar nedeniyle, bugün denizden 17 kilometre içeride bir göle dönüşmüş durumda. 40-50 yıl önce derinliği 70 metreleri bulurken, bugün en derin yeri 21 metreye indi. Uzaktan bakınca gökyüzünün yansımasıyla masmavi görünse de artık suları kahverengi...
İnsan kaynaklı bu bozulmanın temel nedenleri Menderes Nehri’yle taşınan sanayi atıkları ve göl çevresinde tarımsal amaçlı kullanılan kimyasallar... Bafa’yı besleyen Menderes’ten tarım amaçlı aşırı su kullanımına bir de kuraklık eklenince Bafa’nın değil 50 yıl, 10 yıl sonra bile ne olacağı büyük bir muamma. Bir yıl önceki su hizasını gösteren çizgiler de bunun en büyük göstergesi.
Ülkenin kültür turizmi alanında bilinçli yabancı turist çekme konusunda en zengin yerlerinden biri olması hiç tesadüfi değil. Çünkü Bafa Gölü, bu kadar tahribata rağmen, hem doğal hem de tarihi zenginliğiyle görenleri nefessiz kılan bir coğrafya.
Her yıl ekim ayıyla birlikte Bafa’ya göç eden flamingo sürülerinin yarattığı pembe tablo, onların uçak mühendislerine ilham kaynağı olan kanatlanma hareketleri, gölün küçük taş adacıklarına tünemiş simsiyah ve bembeyaz balıkçıllar sadece kuş gözlemcilerini değil, doğayı seven herkesi büyüleyecek tablolar çiziyor önünüzde.
Kıyılarda teftiş edercesine gezinen horozlar, sesleri her ne hikmetse geceleri daha da gür çıkan eşekler, köyün besili ve özgür dolaşan inekleri.... Sırf onlar mı? Gölde tutulan balıklar, hele de battal boy levrekler... Tam bir cennet... Akşamları yaşamı zindan eden, görüntüleri küçük peygamberböceklerini andıran minicik sivrisinekler de ne yazık ki bu cennetin bir parçası...
İSTEYENE GÖLDE KAYIKLI TUR
İSTEYENE LATMOS'TA TREKKING
M.Ö. 8’inci yüzyıla tarihlendirilen Heraklia antik kentinin görkemli kalıntıları üzerinde yükselen günümüz Bafa’sı, bu cenneti uzun uzun deneyimlemek isteyenler için pansiyonlarla dolu. Bilinçli işletmecilerin elindeki bu pansiyonlar, doğadan ve tarihten geri kalanı korumak konusunda çok titiz ve bu bilinci gelen turistlere aşılamak konusunda da çok mahirler. Dileyenlere gölde sabahın erken saatlerinde kayık turları düzenliyor, gölün ortasındaki adalarda inziva amaçlı kurulmuş manastırları gezdiriyor; dileyenlere Bafa’nın arkasında yükselen kutsal Latmos Dağı’na safari ve trekking turları düzenliyorlar.
Kayık turlarında kuşların izinden gitmenin, manastır kalıntıları arasında dolaşmanın keyfini çıkarıyor, trekkingdeyse fıstıkçamlarının ve sarp kayaların çizdiği büyüleyici tablonun şaşkınlığı içinde tepelere kurulmuş şehirlerin kalıntılarını, M.Ö. 7’nci yüzyıla kadar geri giden kaya resimlerini keşfediyorsunuz. “Şöyle bir soluklanayım” derseniz, gölün kenarındaki mütevazı çay bahçesinde doktor olma hayalleri kuran minik kız çocuğunun servis ettiği ev yapımı leziz ayranlar ya da köy kahvesinde yaşlıların askerlik anılarını dinleyerek yudumlayacağınız kor ateşinde pişmiş demli çay imdadınıza yetişecektir.
İyisi mi siz, sonbahar bitmeden Bafa Gölü’nün yolunu tutun. Kim bilir, belki gelecek sonbahara geriye bugünden de azı kalmış olabilir...
Paylaş