Paylaş
Artık seyahatlerimizi kendimiz organize etmeyi tercih ettiğimiz için dilini bilmediğimiz, elektriğin bile daha ancak 2003’te geldiği bu bölgeye yolculuk yapmak için yerel bir planlama desteği almamız gerektiğini biliyorduk. Tripadvisor üzerinden bulduğumuz, hakkında çok olumlu yorumlar olan ‘Baikal Explorers’ isimli bir yerel organizasyon şirketiyle temasa geçip, onlardan yol yordam konusunda destek aldık. İstesek seyahatimizin tüm etaplarını onlarla yapabilirdik ama biz biraz da macera boyutu kalsın diyerek, diğer organizasyonları kendimiz planladık.
Baykal Gölü dediğimiz yer Doğu Sibirya... Git git bitmeyen bir yol bizler için... Önce Moskova’ya, oradan da yine uçakla Irkutsk’a gitmek gerekiyor. Toplamda bekleme süreleri hariç 11 saatlik bir uçuştan bahsediyoruz. Özellikle kışın gidildiğinde kar fırtınası, uçağın de-icing işlemleri gibi nedenlerle bol rötarların yaşandığı bir uçuş…
Biz hem çok ciddi boyuttaki fiyat avantajı açısından, hem de tüm uçuşları aynı havayolu ile yaptığımız için ‘Aeroflot’ ile seyahat etmeyi tercih ettik. Yola çıkmadan önce bu havayolu hakkında epey olumsuz şeyler okumuştuk. Açıkçası hem servis, hem temizlik, hem uçuş kalitesi itibariyle Aeroflot’dan çok memnun kaldık. Uçuş görevlileri pek İngilizce konuşamıyordu ama zaten tüm seyahatimiz boyunca İngilizce konuşabilen çok az kişiyle karşılaştık. Doğu Sibirya’da iletişim, eğer Rusça bilmiyorsanız, biraz Tarzanca yürüyor.
Sibirya’nın Paris’i
Irkutsk, Sibirya’nın Paris’i olarak adlandırılan büyük bir şehir. Bu ününü, Çar 1. Nikolay zamanında yaşanan ihtilale karıştıkları için buraya sürgüne gönderilen ‘Decembrists’ yani ‘Aralıkçılar’ ya da ‘Dekabristler’ diye adlandırılan soyluların, sanatçıların ve bilim insanlarının şehre kazandırdıkları hayat anlayışına borçlu olan Irkutsk, o günlerden kalan mimari ve sanatsal üstünlüğünü hâlâ koruyor. Bugün ise ünlü Karl Marx ve Lenin caddeleri, Max Mara’dan Cartier’ye, Lacoste’tan Paul & Shark’a lüks markaların mağazalarıyla dolu bir tezatlar şehri ve adeta bir Paris olmuş...
Buralara kadar gelmişken Irkustk’u da biraz keşfetmekte fayda var. Turistler için yapılmış Kvartal 130 diye bilinen bölge pek tavsiye edilse de kafeler ve restoranlar dışında pek bir albenisi olmayan bir yer. Bu nedenle bence hiç gitmeye değmez. Esas şehrin karla kaplı ara sokaklarında dolaşmak, eski ahşap evlerin o güzel mimarisini keşfetmek, kaydırağı bile buzdan yapılmış oyun parklarında oynayan çocukları seyretmek, soğan kubbeli büyüklü küçüklü kiliseleri gezmek, onlarca müzesinden ilgili alanına hitap edenleri ziyaret etmek çok daha zevkli. Hele her gün açık olan bir ‘merkez pazar’ var ki, tavukların ve balıkların donmuş bir şekilde açıkta satılması, bizim gibi farklı coğrafyalardan gelenler için çok ilginç bir deneyim oluyor. Ben en çok orada eğlendim. Irkustk’ta yerel yemekleri de farklı mutfakları da tadabileceğiniz çok sayıda restoran var. Ama bu şehirde ben esas ‘Kamçatka kral yengeci’ yeme imkanını sevdim. Başka yerde kolay kolay bulamayacağınız bu iki kiloluk yengeç, tam bir şölen…
Aktivite cenneti
Biz Baykal Gölü’nün ünlü Olkhon Adası’na gitmeden önce, bizim buraların Abant’ı diye tanımlayabileceğim Listvyanka kasabasında da iki gün geçirdik. Burası tam bir turistik belde… Köpeklerle kızak gezisinden, donmuş gölde hovercraft gezisine, kar motosikleti safarisinden, telesiyejle manzara zirvesine çıkmaya, limnoloji yani göl bilim müzesinden, demir ustasıyla kolye yapmaya kadar envai çeşit aktivite bu kasabada sizi bekliyor. Üstelik dünyanın başka bölgelerinde bulamayacağınız kadar düşük bedele… Örnek vermek gerekirse, biz Lapland’da bir saat süren köpekli kızak gezisine verdiğimiz paranın üçte birine, yarım gün süren ve orman içinde kamp ateşinde öğle yemeği de içeren bir kızak gezisi yaptık. Bu kasabadaki en unutulmaz anımız buydu…
Elektriğin 2003’de geldiği bakir ada. Ama tabii ki, gezimizin en etkileyici ayağı Okhon Adası oldu. Doğa karşısında kendimizden geçtiğimiz, tabiat anayı hayret ve hayranlıkla seyrettiğimiz, unutulmaz, muhteşem bir deneyimdi. Olkhon Adası, Baykal Gölü’nde üzerinde yerleşim olan tek ada olma özelliğini taşıyor. Burada Yakut Türkleri’nin atası olarak bilinen, Eskimolarla Moğolların bir araya gelmesi sonrası oluşan, Şamanizme inanan Buryatlar yaşıyor. Elektriğin bu adaya ancak 2003’te gelmiş olması bile sanırım bu coğrafyanın ne kadar el değmemiş, ne kadar bakir olduğunu anlatmak için yeterli olacaktır.
Eksi 30 derece
Olkhon Adası’na İrkustk’tan beş saat süren bir araba yolculuğu ile ulaşılıyor. Yol boyunca Sibirya steplerinde otlayan atlar sarı, beyaz ve mavinin göz alabildiğince uzandığı manzaralar size eşlik ediyor. Adaya ulaşmak için bir köprüden geçtiğinizi ya da feribota bindiğinizi sanmayın sakın. Ocak ayının 10’undan mart ayının sonlarına kadar, göl buz tutuyor ve arabayla (özel araçlar değil, bildiğiniz normal arabalarla) adaya ulaşılıyor, buzun üzerinden… İtiraf etmeliyim ki, buzun üzerine ilk çıktığımızda çok endişelendim… Buz o kadar saydam ki, insan alışık olmayınca her an kırılacağını sanıyor. Ama üzerine kendi ayaklarınızla basınca ne kadar sağlam olduğunu fark edip biraz rahatlıyorsunuz, sonuçta iki metre kalınlığındaki bir buzun üzerindesiniz… Yine de o hafif tedirginlik hep içinizde kalıyor, o başka…
Adada, 1200 kişinin yaşadığı Khuzhir medeniyete yakın şartların bulunduğu tek yer. Biz de bu kasabada bir balıkçı barınağında kaldık. Tuvaletin ve duşun ortak paylaşıldığı, odalarda ranza ve bir masa dışında başka hiçbir mobilyanın bulunmadığı, evin hanımının ağırlıklı lahana ve hamur işlerinden oluşan kendi yaptığı yemekleri ikram ettiği oldukça ilkel şartlar vardı ama doğanın eşsizliği o kadar etkileyici, o kadar büyüleyici ki, gerçekten bu şartlar umurumuzda bile olmadı. Aslında bu ada, yaz mevsiminde 30 derecelere kadar çıkan sıcaklığıyla, Ruslar’ın yaz tatilleri için tercih ettiği ve bu sayede de yazın birçok pansiyonun, kiralık kulübenin bulunduğu bir yer. Ama kışın ortalama eksi 25 sıcaklıkta (ki biz gittiğimizde eksi 30’larda seyreden bir hava söz konusuydu), etrafta sadece göreceli olarak bolca Çinli, tek tük de bizim gibi başka ülkelerden gelen turist olunca, bu diğer tesislerin hepsi kapalı oluyor. Olkhon Adası’nda yapılan şey, buz tutmuş Baykal Gölü’nü gezmek… Böyle yazınca çok sıradan gibi gelebilir ama o buzun yarattığı doğa şaheserlerini yakından görmek bambaşka, unutulmaz bir deneyim…
Buz üzerinde futbol
Rus ordusuna ait 1960’lardan kalma eski ciplere biniyorsunuz ve başlıyorsunuz gezmeye… Belli bölgelerde, gölün altındaki yüzlerce gaz formundaki volkandan çıkan hava kabarcıklarını donmuş bir halde görebiliyorsunuz… İnsanın nutku tutuluyor bu manzara karşısında… Başka bir bölgede buz mağaralarını geziyorsunuz, buzun akla gelmeyecek şekillerine şahit oluyorsunuz… Bir başka bölgede, buzun onlarca metre altındaki taşları, yosunları adeta tek tek sayabilecek kadar net görüyorsunuz… Gölün bir başka köşesinde, buzun genleşmesiyle sahil şeridinde üst üste yığılmış buz katmanlarına rastlıyorsunuz… Birkaç kilometre sonra, başka yerde rastlamadığınız formdaki buz parçalarıyla göl üzerinde futbol oynayabiliyorsunuz… Gölün üzerindeyken o buzun sürekli “kıt kıt kıt” çatırdayan sesini duymak, yürürken ayağınızın altında kırılan buzların sesini dinlemek, doğanın büyüklüğü ve ulaşılmazlığı karşısında bir kez daha hürmet duymak… Hakikaten anlatmakta zorlandığım deneyimler bunlar… Hele bir de gölün üzerinde ateş yakıp kamp yapma imkanı var ya, o da unutulmaz bir anı…
Eş dost hep sordu bize, “soğuk değil miydi?” diye… Tabii ki soğuk, sonuçta Sibirya’dan bahsediyoruz… Ama içinize termal içlik giyiyorsunuz, üzerine 2 kat polar, sıkı bir mont, kafanızı, yüzünüzü kapatıyorsunuz, dilerseniz ayağınıza ve kıyafetlerinizin arasına ısıtıcı yerleştiriyorsunuz, soğuk moğuk kalmıyor. Yaşadığımız her anı, gördüğümüz her manzarayı beynimize nakşetmeye çalıştığımız, çok farklı, çok etkileyici bir seyahat oldu bizim için Baykal Gölü… Yaptığımız yolculukları sıralamaya çalışırım hep, en etkilendiğimden en az etkilendiğime kadar… İzlanda’nın birincilik tahtını yıllardır hiçbir coğrafya sallamamıştı benim için… Ama itiraf etmeliyim ki, Baykal Gölü’nü birinciliğe almama ramak kaldı…
Ne kadar ödedik?
İstanbul-Moskova-Irkutsk gidiş-dönüş uçak bileti bir kişi 2400 TL.
Yarım gün köpekli kızak gezisi ve ormanda kamp yemeği dahil 600 TL.
Üç gün Olkhon Adası gezisi (İki gece konaklama, tüm akşam yemekleri, bir öğle yemeği ve Irkutsk gidiş-dönüş ulaşım dahil 1130 TL
Şehirde ortalama yemek bedeli kişi başı 53 TL.
Kırsal bölgele ortalama yemek bedeli Kişi başı 9 TL.
Ortalama müze giriş bedeli tek kişi 14 TL.
Şehirde ortalama otel konaklama bedeli (Dört yıldızlı oteli, iki kişilik oda) 400 TL.
Kırsalda ortalama otel konaklama bedeli (Dört yıldızlı oteli, iki kişilik oda) 266 TL.
Kamçatka kral yengeci (iki kilo, iki kişilik) 465 TL.
Paylaş