Paylaş
İnsanın eli ayağı tutarken, henüz vücudu yorgunluk kaldırabilirken gitmesi gereken, ileri yaşlara ertelememesi gereken bir coğrafya burası... Hele de kısıtlı günde gezmeyi planlıyorsanız...
Alaska’nın ABD ile sınırı olmamasına rağmen ülkenin 49’uncu eyaleti olmasının öyküsüyle başlayalım: Sene 1867. Alaska Ruslara ait, buzlarla kaplı, buz dışında hiçbir şeyin bulunmadığı bir toprak parçası. ABD’nin o dönemki Dışişleri Bakanı Seward “Hadi biz burayı Ruslardan satın alalım” diyor, senatoyu ikna ediyor ve 7.2 milyon dolar ödeyerek Alaska’yı ABD satın alıyor.
Halk kızgınlık içinde, “Paramızı çar çur ediyor bu adam” diyor, hatta bu satın alma olayına ‘Seward’s Folly’ (Seward’ın Ahmaklığı) diye isim takıyor, Alaska’ya ‘Seward’s Ice Box’ (Seward’ın Buz Kutusu) demeye başlıyor. Amma velakin, aradan 10 yıl geçmiyor ki altın madeni bulunmasın mı buz kutusu Alaska’da? Bir anda altın göçü başlıyor Alaska’ya, ardından da petrol ve doğalgaz bulunuyor. Bugün Alaska, ABD’nin en zengin eyaletlerinden biri. Hatta her sene eyalet vatandaşlarına toplu ödeme bile yapılıyor (2015’teki yıllık ödenen tutar 2072 dolarmış). Tabii ki Seward’a ‘ahmak’ diyen yok artık, hatta tam tersine, havalimanlarına, şehirlere adı bile verilmiş durumda.
Alaska'ya nasıl gidilir?
Türkiye’den belirttiğim gibi, uzun süren bir yolculuk gerekiyor. Chicago ya da Seattle’a gittikten sonra, bu şehirlerden iç hatlarla Anchorage ya da Fairbanks’a gitmek lazım. İç hatlarda Alaska Airlines’ı çok tavsiye ederim. İç hatlar deyip geçmeyin, o bile 6 saat sürüyor, o yüzden geniş koltuk araları önemli ve Alaska Airlines bunu sunuyor. Bu, daha Alaska’ya varış. Alaska içinde de ulaşım önemli ve karmaşık. Bir kere eyaletin yüzde 75’ine kara yolu ile ulaşmak mümkün değil (hatta başkent Juneau’ya bile karadan ulaşılamıyor, o nedenle birçok devlet dairesinin merkezi Anchorage şehrinde), ancak pırpır uçakla ya da deniz uçaklarıyla ulaşılabiliyor. O yüzden planlamalarınızı yaparken, tren, uçak, araba, tekne gibi farklı opsiyonları düşünmenizde fayda var. Hatta karavan kiralamanızı tavsiye ederim, en güzel yöntem o gibi duruyor. Bütün bu planlamalar için her türlü altyapı, bilgilendirme hem Internet’te, hem yerleşim merkezlerindeki turist bilgilendirme ofislerinde mevcut.
Alaska'da ne giyilir?
Alaska’nın kışları malum çok soğuk ama yazın gidiyorsanız, bizim buraların “Mart kapıdan baktırır ama kazma kürek yaktırmaz” versiyonundaki hava durumuna göre giyinmenizde fayda var. Yani bir polar, bolca tişört, gömlek; eğer buzullara gidecekseniz o zaman bere, eldiven, mont ama o kadar. Eyaletin iç bölümlerinde gündüz 25-26 derecelere kadar yükselebiliyor sıcaklık. Bir de tabii mutlaka güneş gözlüğünüz yanınızda olsun, bize güneşi batırmak nasip olmadı, hep gündüz hep gündüz.
Alaska'da ne yenir?
Alaska’dan başka yerde bulamayacağınız kral yengeci bacaklarından (king crab legs) yemeden sakın dönmeyin. Evet, ucuz değil ama bunu başka hiçbir yerde bulamazsınız. En güzelini ise Anchorage’daki Simon & Seafort’s ya da Bridge Seafood’da bulabilirsiniz. Her yer somon ve “oradakiler somonsa bizim burada somon diye yediğimiz nedir” diyeceğiniz kadar lezzetli. Kahvaltıda, öğle yemeğinde, akşam yemeğinde karşınıza çıkan her somonu tavsiye ederim. Bir tür pisi balığı olan Halibut da bu bölgenin spesiyalitelerinden. Halibutla yapılmış fish&chips yemeden dönmeyin. ‘Chowder’ denen bol kremalı balık çorbasını da denemenizde fayda var. Bir de eğer ağustosta oralardaysanız, binbir çeşit böğürtlenin tam mevsimine denk düşeceksiniz.
Paylaş