Paylaş
Konforunuzdan vazgeçip ‘Kutsal Şehir’ içinde bir otelde kalmayı seçerseniz, birkaç araç değiştirmeniz gerekiyor. Havaalanı taksisinden üç tekerlekli motorlara geçip, sonra da yaya devam etmek zorunda kalıyorsunuz. Ben böyle tercih ettiğim için birkaç dolandırıcıyı ve yol gösterici çocuğu atlattıktan sonra, wifi, klima ve temiz yemek bulmanın imkânsız olduğu otelimize varıyorum. Birinci dünya ülkesi konforumdan vazgeçmem uzun sürmüyor ve Varanasi’nin hikâye dolu sokaklarına dalıyorum.
Batı kültürlerine göre yaşlanmak ve ölüm bir tabu olarak kabul edilir. Öldükten sonra bilinmeyen bir dünyaya geçişin belirsizliği ve sevdiklerimizden ayrı kalma düşüncesi bizi bu konuda hep sessiz kalmaya itmiştir. Peki ya bu dünyaya tekrardan geleceğimize inansaydık? Hindu inancına göre reenkarnasyon, ruhun sürekli olarak farklı biçimlerde dünyaya yeniden gelmesidir. Dedemiz öldükten sonra bahçedeki bir kargaya dönüşebilir ve bizimle birlikte yaşamaya devam edebilir. Her ne kadar güzel gibi gözükse de Hindu’lar için ızdıraptan başka bir şey değildir. Dünyada bu acı çemberini sonlandırabileceğiniz tek yer Varanasi’dir. Bu sebeple sokaklar her şeylerini bırakıp burada ölmeye gelmiş hastalarla ve evsizlerle dolu.
Ölümü kabulleneli çok oluyor ama hiç kendimi o gece hissettiğim kadar yakın hissetmemiştim ona. Gece Ganj Nehri’nde Antyeshti töreninin (ölü yakma) yapıldığı kıyılardan bir tanesine geldim. Birkaç saat önce Ganj’da yıkanmış, sonra çiceklerle bezenmiş bu narin bedeni, 150 kiloluk sandal ağaçlarının arasına yerleştiriyorlar. Seremoninin lideri 2 bin yıldır sönmeyen yüce ateşte tutuşturuyor ilk odunu. Bir beden ortalama üç saatte küle dönüyor. Erkeğin en güçlü kabul edilen göğüs bölgesi, kadının ise kalça bölgesinin yanması için biraz daha vakit gerekiyor. Çocuklar yakılan kişiden kalan yüzük ve takıları toplamak için küllerin arasında geziniyor. Seremoni sonunda hiçbir şey olmuyor. Herkes dört saatlik bir yasın sonunda dağılıyor. Güneş yarın sabahta doğudan doğacak, nehir aynı yöne akacak ve başka seremoniler yapılacak. Cehennem gibi yükselen ateşlerin arasından ‘şimdilik’ diri çıkıyorum ve şehrin iç kısımlarına doğru yürümeye devam ediyorum.
Hindistan’ı diğer ülkelerden farklı kılan özelliği, her türlü normu yıkıyor olması. Hindu dininin kutsal kitapları şairler ve sanatçılar tarafından yazılmış. Meydanda kalabalığın olduğu yere doğru ilerlerken Avrupa’da yoga dersi veren ve kendilerini geliştirmek için Varanasi’ye gelmiş bir çift görüyorum. Bu çiftin turistlerden farkı ise halkın onları tanrı gibi görerek tapınması. Halk kutsanmak ve para bağışı yapmak için sırada bekliyor.
Önceden planlamamış olsak da şansımız yaver gitti ve gezi tarihlerimiz Hindu’ların haç zamanına denk geldi. Hindular haç yolculuğunu tamamlamak için Ganj’da yıkanıp, kutsal kabul ettikleri suyu bir kaba doldurup Kashi Vishwanath’ın (Altın Tapınak) yolunu tutuyor. Eski şehir tapınağa girmek için kilometrelerce sıra bekleyen hacı adaylarıyla dolu. Tapınak her gün yaklaşık 3 bin ziyaretçi almasına rağmen hac zamanı bu sayı bir milyona kadar ulaşıyor. Hindistan’da turist olmak pek çok ayrıcalığı beraberinde getiriyor. Polisle konuşup uzun kuyrukları atlayabiliyorsunuz. Evreni yarattığına inanılan Kutsal Shiva’ya adanmış bu tapınakta, herhangi bir futbol maçında deneyimleyemeceğiniz bir fanatizme tanık oluyorsunuz. Maalesef çekim yapmaya izin verilmediği için bu tapınakla ilgili bir görsel edinemedim. Hırçın çan seslerinin arasından çıplak ayaklarla tapınağa giriyoruz. Hindu’lar 2x2 metrekarelik bir odada bulunan kutsal taşa Ganj Nehri suyunu dökerek görevlerini tamamlamak için birbirlerini ezerken, Hindistan televizyonu odayı 24 saat canlı yayında tutuyor. Hacılar tapınağın duvarlarını öpüyor, yerlere kapanıyor ve dualar ediyor.
Varanasi’yi aklımdan hâlâ çıkaramadım, dünya üzerinde beni en çok etkileyen yer oldu. Pek çoğumuz emekli olduktan sonra bahçeli bir eve yerleşip, botanik bahçemizde yetiştireceğimiz domateslerin hayalini kurarken, bazıları Varanasi’de sessizce ölümü beklemeyi tercih ediyor. 70 yıllık yaşama uğraşından sonra üç saat içinde küllere dönecek olmak beni domateslerden daha çok rahatlattı. Varanasi’den sonra ego savaşıma galip gelip, huzur bulmuş oldum.
Paylaş