Paylaş
Muş
Muş merkez gerçekten küçük bir merkez. Eski adıyla İstasyon Caddesi, yeni adıyla Atatürk Caddesi şehrin en işlek merkezi.
Tüm alışveriş noktaları ve kafeler burada. Muş’un merkezini yarım gün bile sürmeden bitirebilirsiniz ama çevresindeki güzellikler ise dillere destan durumda.
Muş merkezde görülebilecek yerler ise;
Murat Köprüsü: Efendim Muş’a geldiyseniz öncelikli olarak tarihi Murat Köprüsünü görmenizi öneririm. Özellikle yaz aylarında geldiyseniz, köprü civarındaki sedirlerde oturabilir, hem Murat Nehri’ni izleyebilir, hem de bu güzel manzaraya karşı lezzetleri deneyimleyebilirsiniz.
Muş Kalesi: Muş merkezdedir. Kale şehrin en eski yerlerindendir. Kesin tarihi bilinmemekle birlikte Moğol istilasını müteakip 7. asır ortalarına doğru Hz. Osman zamanında bu çevre ile birlikte kalede savaşlara sahne olmuştur. Sonraları Ermeni Derebeyleri Bağdat’taki Abbasi Halifelerine tabi olarak bu çevrenin ve kalenin idaresi için memur kılınmışlardır. Muş Hicri 27 yılında Hz. Ömer döneminde Müslümanların eline geçince bu kale de tabi olarak Müslümanların eline geçmiştir. Uzun süren savaşlar üzerinde bulunan tarihi değerlerin yok olmasına sebep olmuştur. Kalenin batı tarafında tahrip olmuş Arap Mezarlığı, Selçuklu mezarlığı ve Osmanlı mezarlığı karışık ve dağınık bir haldedir. Belediyece park olarak düzenlenmiştir. Günümüzce halkın başlıca piknik yerlerinden biridir.
Ulu Camii: Moloz taştan tahminen 979 yılında yapılmış bir camii. 1966 yılında yıkılmış fakat 1968 yılında tekrar inşa edilmiş. Hala aslına uygun şekilde şehrin en önemli camilerinden biri olarak hizmet veren bir ibadethanedir.
Hacı Şeref Camii: 1307 tarihinde yapılmış bir camii. Muş’un en eski tarihi yapılarından birisi. Selçuklu döneminden kalma nadide bir eser gerçekten.
Hamurpet Gölü: Meşhur Muş Ovasının en güzel doğa harikalarından birisidir Hamurpet Göl’ü. Kaynak ve kar suları ile beslenen gölde sazan balıkları, ördek, kazları bol miktarda görebilirsiniz. Krater gölü olarak geçen Hamurpet, Muş halkının da en önem verdiği ve sık ziyaret ettiği yeşil alanlardan.
Muş özellikle ocak ve şubat aylarında metre yüksekliği bulan kar seviyesi nedeniyle fotoğrafçıların uğrak yeri. Benim bu sene ziyaretim de şansıma kar seviyesi düşük olsa da yine de keşif açısından son derece önemli bir tecrübe kazandım Muş’ta.
Peki Muş’ta Nerede Ne Yenir?
Eywan: Muş’un en güzel yoğurtlu kebabını burada yiyebilirsin. Ayrıca tatlıları da fena değildir.
Şerafettin’in Yeri: Muş’un yerlisine sorduk. Check-in yaparken bile bulamayacağınız kadar yerel bir mekan. Kebabı gerçekten baya iyiydi.
Sinan’ın Yeri Kahvaltı Salonu: Tamamen yerel bir yer daha. Kahvehane gibi biraz. Sen oturursun dışarıdan ekmeğin gelir burada anne evi gibi ufak kaselerde seçtiğin kahvaltılıklar sunulur. Öyle kendine has bir yer.
Muş’un 2 Önemli Değeri?
Muş Lalesi: Muş lalesi her yıl nisan ayının son dönemleri ve mayıs ayının başında Muş ovasına güzel bir görüntü verir. Muş lalesinin ömrü sadece 15 gündür. Bu 15 gün içinde Muş lale festivalleri düzenlenir.
Muş Üzümü: Muş’un üzümü meşhurdur. Zamanında Muş ilinin sınırları içerisinde bulunan kasabalar en ünlü şarap yapım yerleri olduğunu biliyor muydunuz?
Ve Muş Türküsü/ Yemen Türküsü:
Burası Muş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep nedendir
Sözlerinin geçtiği Yemen Türküsü’nün son kısmı çoğu sanatçı tarafından Huş ya da Hış olarak okunmaktadır. Bunun Yemen’de Huş yöresinden dolayı söylenildiği dile getiriliyor. Ancak Muş Valisi Ali Akan, bu konuyla ilgili yapmış olduğu araştırmalar sonucu; Birinci Dünya Savaşı için Yemen’e gönderilen askerlerin neredeyse tamamı Muş ilinde gönderildiği için bu türküde geçen Huş sözünün gerçeği Muş olduğu şeklinde açıklanmıştır.
Misafirlik…
Muş’ta bir eve çay daveti aldık. Fotoğraftaki berber Ebu Bekir davet etti gittik eve. Evde evin büyükleri biz hep beraber oturduk yere sohbetimizi ettik. Muş ne güzel yer intibasına bir tik de burada attım tabi. Ayrıca, Ebu Bekir’in elinde tuttuğu fotoğraf dedesi oluyor. 555 Ömer Er. Kore şehidi. Hatta bu yüzden Güney Kore devleti 2004 yılında vefa borcu nedeniyle aileyi Kore’de ağırlamışlar.
Bitlis
Bitlis ile ilgili gitmeden önce bildiğim tek şey türküsüydü. Şimdi ise birçok fikrim var. Bitlis gerçekten keşfedilmemiş ve gelişime açık bir tarih… Dilim döndüğünce anlatacağım sizlere de...
Tarihi
Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan Bitlis, Van Gölü’nün batısındadır. İsmi Makedonya Kralı Büyük İskender’in, şehirdeki kaleyi yaptırttığı komutanlarından Bedlis’ten gelmektedir. Tarihsel yapıların ağırlıkta olduğu bir vadi içinde kurulduğundan “ Vadideki Güzel Şehir” diye anılır. Bitlis M.Ö.400 yıllarında Urartular’ın yerleşim alanıydı. M.Ö.11. yüzyıla kadar Urartular’ın yurdu olmaya devam eden ve 7. Yüzyıla kadar Asurlular’ın, 6. Yüzyıla kadar ise Medler’in yönetimi altında kalan Bitlis, daha sonra Pers Krallığının kurulması ile 2. Darius tarafından ele geçirilmiştir. M.Ö.4. yüzyılda Makedonya Kralı Büyük İskender’in yönetimi altına giren ve M.S.2. yüzyılda Doğu Roma İmparatoru Trayan tarafından ele geçirilen Bitlis, 7.Yüzyıla kadar Bizans yönetiminde kaldı.
Bitlis’ten…
Bitlis gerçekten beni inanılmaz şaşırtan ve tadı damakta kaldı denir ya öyle his veren bir şehir bana. Çok fazla görülecek yeri olduğunu düşünüyorum. Bu yüzdendir ki, 1,5 gün zor yetti bana. Gezmekten, fotoğraflamaktan keyif aldığım bir yerdi gerçekten. “Bitlis’te 5 minare” izinde geldiğim bu güzide şehirde lezzetlerinden, doğal sularına, tepelerine, Van Gölü kıyısına kadar bakalım neler gördüm neler ?
Tarihi Bitlis Merkezi: Bitlis’in evleri, camiileri ve kalesi meşhur. Yakın zamanda adını çok duyacağımızı düşündüğüm bu tarihi merkezde 1300’lü yıllara kadar tarihi olan evler var. Özellikle Bitlis Kalesi ve seyir terasından müthiş Bitlis manzarasını doyasıya izleyebilirsiniz.
Bitlis Kalesi: İl merkezindeki çarşının hemen dik yamacında yer alan Bitlis Kalesi M.Ö. 312 tarihinde Büyük İskender’in emri ile kumandanlarından Leys Bedlis tarafından inşa ettirilmiştir. Kale torakla dolu olduğu için içini gezmek mümkün değildir. Ancak tepede panoramik olağanüstü güzellikte bir manzara vardır.
Güroymak: Burayı bayadır araştırıyordum ve sonunda geldim. Öncelikle yolun bir kısmının Balçık olması Ford Kuga’yı gerçekten hiç korkutmadı. Burası mandaların temizlenmek için sıcak suya sokulduğu bir bölge. Mandalar burada hem rahatlıyor, hem temizleniyor. Neredeyse her haftasonu yapılan bu jest karşılığında hayvanların çok güzel tereyağı ve süt verildiği söyleniyor.
Nemrut Krater Gölü: Kış aylarında buraya çıkılamıyor. Yol tamamen karla kaplı olduğu için ulaşım zor sağlanıyor. Fakat kayak merkezine kadar gidebildim. Krater gölüne 8 km kala maalesef ilerleyemedim. Ama volkanik hareket nedeniyle oluşan ve Bitlis’in en önemli değerlerinden olan bu krater gölüne mutlaka gitmenizi öneririm. Özellikle gün batımını izlemek için gerçekten müthiş bir yer.
Tatvan: Van Gölü kıyısında çok güzel bir merkez gerçekten. Doğu’nun denizi derler Van Gölü için gerçekten öyle hissedersin. Sanki bir deniz kenarında oturuyorsun, sahilde yürüyor gibisin. Öyle güzel bir merkezdir Tatvan. Buradan ayrıca Van’a feribotla geçebilir. Akdamar Adasını da ziyaret edebilirsiniz.
Ahlat: Selçuklunun mezarlıkları burada. Bitlis’in derin geçmişini burada daha iyi anlayabiliyorsunuz. Ahlat içerisinde yer alan tarihi bölgede zamanında yerleşimin olduğu mağaraları ziyaret edebilir, sosyal statülerine göre uzunluğu olan 6000’den fazla mezarlığı ziyaret edebilirsiniz. Mezarlıklarda inanılmaz işçilikler var bunları inceleyebilirsiniz.
Bitlis Atasözleri
Büyük söyleme başan gelir,
Kırktan sonra mağara, hoş geldin bayram ağa,
Allah verince dingo bağından da verir,
Baba malı tez tükenir gerek evlat kazana,
Ayağıma yer edem, gör sana neler edem,
Kör gözden yaş, molla evinde aş,
Acem belayem, tokem kadayem,
Şipanem şilor, gelen gilor,
Nur yağınca tandıra girmiş,
Keçel derman bulsa öz başına sürer,
Eşek bizim eşek ama çülü değişmiş,
Görümüm geldi ölümüm geldi, beşiğim geldi tabutum geldi,
Bir lâf duyduğunda kulağın kar, dilin lâf et,
Az vardi acedan, bir de çıktı pacedan,
Jüjünün balesi jüjüye şirindir.
Bitlis Mutfağı
Büryan Kebabı Malzemeleri ve Yapılışı
Anadolu’nun bazı yerlerinde yapılan tandır kebabından çok farklı bir şekilde yapılan büryan için “Hevur” denilen erkek keçi eti tercih edilir, bulunmadığı taktirde erkek koyun eti kullanılır, kebabın yapılışında büyük bir rol oynayan tandırın ebatları şöyledir; Ham toprakta 2,5m derinliğinde bir çukur kazılır. Çukurun ağız genişliği 45cm, dip genişliği ise 125cm’dir. Büryancı piyasanın en nazik ve yağlı etinden birkaç gövde alır gövde dışındaki yağları kopmayacak şekilde kat kat bıçakla etten ayırarak sarkıtılır. Bu et iyice yıkandıktan sonra ince tuzla her tarafı iyice tuzlanır.
Gövdenin üst tarafına fazlaca tuz vurulur. Büryancılar etin durumuna göre ne kadar tuz vurulacağı konusunda ihtisas sahibidirler. Tandırda alevli ateş yanıp söndükten ve tavını aldıktan sonra madeni bir leğene bir miktar su konulup, çengeller takılarak tandırın dibine indirilir. Et gövdelerinin de üst tarafına çengeller takılarak tandırın ağzına bırakılan demir çubuktan sarkıtılır. Taş olan tandır kapağı kapatılarak etrafı kırmızı çamurla hava almayacak şekilde sıvanır. Böylelikle et tandırın içerisinde hem pişer hem de suyun buharı ile yumuşar. Tandırın ağzı etin hususiyetine göre 45 dakika ile 1 saat arasındaki bir zamanda açılır ve yerine asılarak kebaplar servise çıkarılır. Bu sırada dikkatle bakıldığı zaman tuz eriğinin etin etrafında adeta bir kabuklaşma meydana getirdiği görülür. Büryanın sıcağı makbuldür. Bunu temin için büryancı uzun müddet sıcaklığını muhafaza eden tandıra soğuyan gövdeleri tandıra indirir ve servis için tandırdan sıcak gövdeleri çıkarır. Garnitür olarak yaygın bir şekilde yaş üzüm tercih edilir. Evlerde böyle bir kebap olanağı olmadığından, sadece büryancılardan temin edilir. Etteki besleyici maddelerin kaybolmamasından dolayı besin değeri oldukça yüksek bir yemek türüdür. Bitlis’in yöresel lezzetleri şöyle,
İçli Köfte
Şekalok Yemeği
Tutmanç Aşı
Çorti Köftesi
Büryan Kebabı
Katıklı Dolma
Gari Aşı
Ayran Aşı
Glorik
Gebol
Çireş Pancarı
Kengerli Pilav
Halim Aşı
Keşkek
Çorti Aşı
Keledoş
Nerede Ne Yenir?
Azmi’nin Yeri: Büryan Bitlis’in mi Siirt’in mi hala bilmiyorum ama yediğim en iyi büryanlardan birisini burada yedim. Baya iyiydi gerçekten.
Muhittin Usta’nın Yeri: Bitlislilerin büryanı en çok yediği yerlerden birisi. Tavsiyeler burayı gösterdi.
Taht-ı Van: Bitlis’te kahve nerede içsem dersen Tatvan’ı öneririm. Burası gayet dinlendirici bir yer.
Bitlis’te 5 Minare Hikayesi…
Savaş sona erdi…
Kahraman Anadolu insanı düşmanın Anadoluyu teslim almasına izin vermedi…
Düşman Anadolu dan çekildi…
İşte beş minarenin hikayesi de işte burada başladı…
Bir baba ile oğlu savaş sonrasında tekrar memleketlerine Bitlis’e dönüyorlardı.Uzun bir yol gittikten sonra şehrin hemen yakınındaki Dideban Dağına vardılar.Şehir uzaktan harabeyi andırıyordu. Baba oğlunun şehre gitmesini ve yaşayan olup olmadığını kontrol etmesini istedi.Oğlu şehri kontrol edip dönerken uzaktan bağırmaya başlar:”Şehir de hiç kimse yok,sadece beş tane minare kalmış.”Bunu duyan baba tekrar umut ile döndüğü memleketinin bu haline dayanamaz ve ağıt yakmaya başlar…
Bitlis’te beş minare
Beri gel oğlan beri gel
Yüreğim dolu yare
Beri gel oğlan beri gel
isterem yanen gelem
Beri gel oğlan beri gel
Cebimde yok on pare
Beri gel oğlan beri gel
Tüfengim dolu saçma
Beri gel oğlan beri gel
Vururum benden kaçma
Beri gel oğlan beri gel
Doksan dokuz yarem var
Beri gel oğlan beri gel
Bir yare de sen açma
Beri gel oğlan beri gel
Bu arada bu 5 camii farklı camiiler. Şerefiye, Ulu, Meydan ve Gökmeydan Camii minareleri hala ayakta. 5.minare ise kayıp.
Fotoğraflar: Seymen BOZARSLAN
Buraları görmeden "Türkiye'de yaşıyorum" demeyin!
Paylaş