Paylaş
Bursa 2016 Dünya Yaşanabilir Şehirler Listesi’nde 28’inci Türkiye’de ise 1’inci sırada yerini aldı.
Biz de bu güzel şehri yakından mercek altına almak istedik. Herkesin malumu olduğu üzere, kış aylarında Bursa’nın nüfusu diğer aylara oranla fazlaca artıyor. Ama bunun sebebini sadece kayak pistlerine bağlamak doğrusu biraz haksızlık olur. Zira Çekirge bölgesinde yer alan termal oteller, kaplıcalar ve hamamlar, akan şifalı sularında yıkanmak için kış aylarında sıraya giren yerli ve yabancı turistlerin en uğrak yeri…
Bursa’da görülecek tarihi yerler, bir hayli fazla. Bu sebeple yazımızı Ulu Cami’nin içinde bulunduğu tarihi merkezle sınırlıyor, her birisi ayrı birer yazı konusu olabilecek İskender kebabı ve pideli köfteye hiç girmeden sadece tahinli pidesini anlatıyor ve yerel halkın bir dokun bin ah işit’i İpek Böceğine değinmeyi hedefliyoruz.
İlk durağımız Ulu Camii… Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan, 1399’da tamamlanan 20 kubbeli ve 2 minareli Bursa Ulu Camii, devasa denilebilecek bir büyüklüğe sahip. Ortadaki kubbenin cam detayı içerinin aydınlık kalmasını sağlıyor. Bu büyük camiyi asıl ilginç kılan şey ise minberine işlenmiş güneş sistemi. Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Pluto, Güneş’e uzaklık sıralaması doğru bir şekilde minbere işlenmiş. Güneş sisteminin keşfinden önce, bu astrolojik bilgiye nasıl sahip olunduğu, gezegenlerin bu şekilde nasıl dizildiği ise halen çözülememiş durumda.
Osmanlı’nın, Ankara Savaşı’nda Moğol hükümdarı Timur’a yenilmesinden sonra ahır olarak kullanılan, daha sonra Moğollar tarafından yıkılan Ulu Cami, 1.Mehmmet tarafından, 19 yıl sonra yeniden ibadete açılmış. Ulu Cami’nin yapılışında işçi olarak çalıştığı ve inşaatta çalışanları eğlendirip güldürdükleri için inşaatın yavaş ilerlemesine sebep oldukları, bu yüzden de idam edildikleri rivayet edilen Hacivat ve Karagöz, ‘Karagöz Müzesi’nde ölümsüzleşmiş. Bu müzede ayrıca gölge oyunu ve kuklalar hakkında detaylı bilgiyi edinebilirsiniz.
Ulu Camii’nin hemen bitişiğinde bulunan ve Osmanlı döneminde uzun yoldan gelen yolcuların, hayvanlarıyla kalabildiği ‘Han’lar, bir dönemin ticari hayatının vazgeçilmez otelleri imiş. Günümüzde bu hanlar, geleneksel ürünlerin satıldığı alışveriş merkezlerine ve dükkanlara dönüşmüş durumda. İpek Han, Koza Han gibi hanlar, İpek Yolu için önemli bir merkez olan Bursa’nın önemli bir tekstil merkezi olduğunu haykırıyor adeta. Koza Han, eskiden ipek böceği kozalarının satışının yapıldığı yermiş. Kozalardan elde edilen ipekler, Bursa’nın tekstil merkezi olmasına büyük rol oynamış.
İpek Han, İpek Yolu demişken, İpek Böceğinden kısaca bahsetmemek olmaz. “İpek Böceği” dediğimizde yerel halkın suratı hemen asılı veriyor. Şehrin dar caddelerinde gezinen İpek Böceği, şehrin tramvay ağının ismi… Şehrin zaten dar olan caddelerini iyice daraltan, otobüslerle ve araçlarla aynı yoldan giden, bir araç cadde üstüne park etmişse aracın kaldırılmasını uzun süre bekleyen bu “Böcek” bir parça sıkıntı kaynağı olmuş. Konuştuğum herkes, neden caddenin altından değil de üstünden gittiğini sorguluyordu. Bu yazı vesilesiyle hiçbir Bursa gezi yazısında yer almayan, benim yine de çok sevimli bulduğum, bol bol fotoğrafladığım İpek Böceği ’ne değinmeden geçmek istemedim…
Tarihi semtten şehrin ana meydanına doğru inerken karşınıza Saray Bosna’nın merkezinde yer alan sebilin birebir kopyası çıkıyor. 2007’de Bursa ve Saraybosna arasında imzalanan kardeşlik protokolü kapsamında yapılmış bu sebil. Çelebi Mehmet tarafından 1421’de yaptırılan, her tarafı çinilerle süslü, Bursa’nın simgesi meşhur ‘Yeşil Türbe’nin rengi aslında yeşil değil, turkuaz olsa da bu detayın üstünde pek durmuyoruz. Onun yerine orijinalini günbegün kaybeden ve aslına uygun olmayan restorasyonlarla yıpranan tarihi çinileri incelemeye dalıyoruz. Burayı yaptırdıktan, 40 gün sonra ölen Çelebi Mehmet’in türbesi de yine burada bulunuyor.
Şehre yukarıdan bakmak isterseniz, şehrin tam ortasında kalan Tophane Parkı’na çıkabilirsiniz. Burada yer alan ve Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılan 6 katlı “Saat Kulesi”, şehre yukarıdan adeta selam duruyor. Bilinmeyen bir sebepten yıkıldıktan sonra 1904’te yeniden yaptırılan bu Kule, 65 metre yüksekliğinde.
Bursa, sadece turistlerin gözüne değil, midesine de iyi gelen bir şehir. Böyle dediğimize bakıp da aklınıza hemen İskender kebaptan bahsedeceğimiz gelmesin. Evet, tarihi İskender kebapçılarının önünde her daim kuyruk var ve yoğunlukla baş edebilmek için tarihi kebapçılar komşu dükkanlarda bile bu lezzetlerini müşterilerine sunuyor ama hemen her şehirde İskender kebabı güzel yapan restoran bulmak mümkün.
Bu sebeple ben Bursa’nın başka bir lezzetinden, tahinli pidesinden bahsetmek istiyorum. Başka yerde arasanız bu kadar lezzetlisini bulamayacağınız Bursa’nın meşhur tahinli pidesini yapan çok yer var ama Abdal Caddesi, Fırın Sokak’ta bulunan, caddeyle aynı taşıyan ve günün sadece belli bir saatine kadar açık kalan, erken gitmezseniz geri döneceğiniz tek bir meşhur fırını var. Bu küçük dükkan ve etrafındaki çay bahçelerinin öyle samimi bir havası, fırından sıcak çıkan tahinli pidenin öyle enfes bir tadı var ki muhtemelen açık havada çayınızı yudumlayıp, tahinli pidenizden kopardığınız her parçada, eve almayı düşündüğünüz tahinli pide sayısı, beşer beşer artacak. Çayınızı bittiğinde ise bu lezzeti nasıl eve ulaştırıp, tahini akıp bulaşmadan eşe dosta vereceğinizin hesaplarını yapıyor olacaksınız.
Fotoğraflar: Serhat SARISÖZEN
Paylaş