Paylaş
Dillerin, lehçelerin, geleneklerin ve kültürlerin harmanlandığı bir şehir Mardin. Büyülü atmosferiyle sizi hemen etkisi altına alabilir. Sokaklarında yürüyüş yapmanın tadını sonuna kadar çıkarabilirsiniz. Şehrin adının Süryanicede ‘kaleler’ anlamına gelen ‘merdin’ sözcüğünden türediği söyleniyor. Asurlulara ev sahipliği yapan Mardin 640 yılında Arapların himayesine geçmiş. Defalarca Moğolların saldırısına uğramış ve 1517’den sonra Osmanlı hâkimiyetine girmiş.Mezopotamya Ovası’na bakan evler, eğimli tepeler üzerine kurulmuş.Dar sokakları araç trafiğine kapalı.
Benzerlerine başta Niğde ve Kayseri olmak üzere Orta Anadolu’da da rastlayabileceğiniz taş evler bölgede bolca görebileceğiniz, kolay işlenebilir sarı kalker taşından yapılmış. Bu evlerin en önemli özelliği sıva kullanılmadan inşa edilmiş olmaları. Sarı kalker taşı sayesinde yazın serin, kışın sıcak oluyorlar. Mezopotamya Ovası’na bakan tarihi yapılar kot farkı nedeniyle de kat kat inşa edilmiş.
Ve çok ilginçtir ki Mazı Dağları’nın güney yamacındaki evlerin konumlarını birbirinin üzerine gölge düşürmeyecek şekilde, saygıyla planlamışlar. Ancak şehrin dar sokakları ve yokuşları araç trafiğine izin vermiyor, çöpleri taşımak da belediyenin kadrolu işçileri eşeklere kalıyor.
Kartal Yuvası’na çıkın
1942’de kurulan Mardin Müzesi, sadece eser varlığıyla değil, hem kütüphanesiyle hem de çocuklara tarihi ve arkeolojiyi sevdirmek için kurulan Arkeopark ile çok ayrıcalıklı bir adres. Çocuklar bu parkta ‘İlk ateş nasıl yakıldı, yazıyı kim icat etti, çivi yazısı nasıl yazılır, ekmek nasıl yapılırdı, toprağın altında neler var, arkeolog kimdir’ gibi konuları öğreniyorlar.
Bu tarihi kentin her konağı, her camisi ayrı bir hikâye anlatıyor. Tümünü hakkıyla yazmaya sayfalar yetmeyeceği için Mardin seyahatinizi planlarken görülecekler listenize eklemeniz gereken durakları kısa kısa anlatacağım: Artuklular döneminden kalma, Anadolu’daki en eski camilerden olan Mardin Ulu Cami, 1176’da iki minareli olarak inşa edilmiş. Fakat günümüze dek sadece tek minaresi ulaşmış. 1214’te yapılan Şehidiye Camisi, Melik Mahmut Camisi, Latifiye Camisi ve Necmeddin Camisi de listenizde olsun.
Hayranlık duyulacak bir taş işçiliğinin ürünü olan, 1890’da Şatana ailesi tarafından inşa edilen tarihi ev, 1950’den itibaren postane olarak kullanılmış. Günümüzdeyse Artuklu Üniversitesi’ne devredilmiş.
Kartal Yuvası dedikleri Mardin Kalesi şehre tepeden bakmak için ideal konumda. Evliya Çelebi bile bu kaledeki bolluk ve bereketi ballandıra ballandıra anlatmış.
1385’te son Artuklu Sultanı Melik Necmettin İsa tarafından yaptırılan Zinciriye (İsa Bey) Medresesi Mardin’in en güzel yapılarından biri. Fakat Timur’la savaşını kaybedince yaptırdığı medrese kendisine mezar olmuş. Kasımiye Medresesi’yse siyasi çalkantılar nedeniyle ancak Akkoyunlular döneminde bitirilebilmiş. Medresenin dershanelerinin tavanlarındaki simgeler, oranın hangi amaçla kullanıldığını ifade ediyor. Fen bilimleri, tıp ve dini alanda çalışmalar yapılan medresenin avlusunda duvara su vurulduğunda rahatça görülebilen koyu kırmızı lekeler rivayete göre medresenin tamamlanmasını sağlayan Kasım Paşa’nın öldürülmesi sırasında sıçrayan kanmış. Bir rivayete göre de bu izler acı içinde ağıtlar yakan kız kardeşinin hem kendini hem de paşanın kanlı mintanını duvarlara vurmasıyla oluşmuş.
Mardin’den 4 kilometre uzaklıktaki, adını etrafında yetişen safran bitkisinden alan Deyrulzafaran Manastırı 5’inci yüzyılda inşa edilmiş. Fakat bugünkü haline daha sonraki dönemlerde yapılan eklemelerle kavuşmuş. 1932’ye kadar 640 yıl boyunca da Süryani Ortodoks patriklerinin ikametgâhı olmuş. İçindeki Azizler Evi, Mor Hananyo Kilisesi, Güneş Tapınağı ve Meryem Ana Kilisesi görebileceğiniz yerler.Şehrin adı ‘kaleler’ anlamına geliyor.
Zaman tüneline girmek gibi...
Mardin Çarşısı çok büyüleyici. Yerel el sanatlarıyla uğraşan ustalar sanki zamanı durdurmuşlar. Buralarda yürümek zaman tüneline girmek gibi. Camaltı tekniğiyle boyanmış Şahmeran tabloları, telkâri (gümüş tel işleme) el sanatları, taze badem şekeri, leblebi, peksimet şehirden ayrılırken alabileceğiniz hediyelikler. Alışverişi tamamladıktan sonra Marangozlar Kahvesi’nde dinlenmeyi, tarihin ve Mardin misafirperverliğinin tadını çıkarmayı unutmayın. Daha sonra Mardin-Nusaybin yolunun 30’uncu kilometresindeki Dara Antik Kenti’ni de gezebilirsiniz. Bir evin altına inşa edilmiş, geçmişte zindan ya da su sarnıcı olarak kullanılmış yapı, çok sıradışı. Tarihçilere göre burası Büyük İskender ile Pers Kralı Darius’un (Dara) savaştığı yer.
Paylaş