Paylaş
Son yıllarda hep yakındığımız bir konu var; unutmak. Tüketimin bu kadar hızlı olduğu bir dünyada hafızamız da bu duruma uyum sağlayıp kolayca unutmayı seçiyor sanki. Hem bir tarihçi hem de bir seyahat yazarı olarak benim işim de hatırlamak ve hatırlatmak. Bu zengin coğrafyada toplumsal hafızamızın en sağlam ayağı olan müzelerimizin önemini vurgulamak gerek bu noktada.
Sanılanın aksine, güncel teknolojiler ve bilgilerle devamlı yenilenen bir konudur müzecilik. Yunan dilinden gelen ‘müze’ kelimesi ‘bilimler tapınağı’ demektir. Bana gezi tavsiyesi soranlara genellikle gittikleri yerlerde sokaklarda kaybolmalarını ve hayata karışmalarını öneririm. Ama mutlaka görmelerini istediğim birkaç müze önerim de olur. Çünkü bence bir toplumu ve kültürünü anlamak için onun geçmişini de tanımak gerekir.
GEÇMİŞİ BİLMENİN ÖNEMİ...
Şimdi sizinle çok gurur duyduğum bir haberi paylaşmak istiyorum. Avrupa Müze Forumu tarafından 6 Mayıs Cuma günü YouTube üzerinden canlı yayımlanan bir ödül töreni düzenlendi. Ülkemizden de adayların olduğunu duyunca bu töreni kaçırmak istemedim. Avrupa Konseyi tarafından desteklenen ve 1977’de kurulan forum, 44 yıldır her sene Avrupa’daki müzeleri farklı kategorilerde değerlendirip ödüller veriyor. Bu ödüllerle modern müzecilik alanında en iyi örneklere dikkati çekmeyi amaçlıyorlar. Geçen sene pandemi sebebiyle tören düzenlenemediği için bu sene hem 2020 hem de 2021 ödüllerini açıkladılar. Altı kategoride toplam 88 müzenin aday olduğu ödül töreninde üç ayrı ilimizden üç müzemiz ödüle layık görüldü; Çanakkale’deki Troya Müzesi ‘2020 Yılı Avrupa Yılın Müzesi Özel Takdir Ödülü’nü, Eskişehir Odunpazarı Modern Müze ‘2021 Yılı Avrupa Yılın Müzesi Özel Takdir Ödülü’nü ve Bayburt Beşpınar Köyü Kenan Yavuz Etnografya Müzesi ise ‘2021 Silletto Ödülü’nü aldı. Ödül törenini izlerken hem ülkemizi temsil eden projelerin uluslararası ödüllerle başarılarının taçlandığını görmek hem de modern müzecilikle ilgili gelişmeleri dinlemek beni çok etkiledi.
Bence yeni neslin karşısındaki en büyük sınav, geçmişini bilmeyen bir toplumun geleceğinin olmayacağı gerçeğiyle doğru bilgiye ulaşmanın zorluğu arasında bir yer edinmek. Haydi gelin, bu müzeleri birlikte gezelim ve geçmişin izinde yeni ufuklara yelken açalım.
GERÇEK Mİ, MİTOLOJİ Mİ?
Mitolojiyle başlayan Troya Savaşı’nın hikâyesi meşhur... Daha önce de yazmıştım, Batı’da her öğrenci, Homeros’un ‘İlyada’sından hikâyeyi okur ama savaşın geçtiği yerin Türkiye’de olduğunu bilmez! Antik şehrin yerini bulup ilk kazmayı sallayan Kaliforniya’daki ‘Altına Hücum’ döneminde zengin olan Alman kökenli Heinrich Schliemann. Homeros’un yazdıklarının gerçek olabileceğini düşünüp Sultan Abdülaziz’den izin alan Schliemann, hazineyi bulmak için antik kenti yağmalıyor. Bulduklarını Yunanistan’da pazarlamaya çalışıyor ama milliyetçiliği ağır basıyor ve hazineyi Almanya’ya veriyor. II. Dünya Savaşı’nda kaybolan hazine 1993’te Rusya’dan çıkıyor!
Törende Troya Müzesi’ne ödül takdim edilirken “Zaman algısını ışık ve gölge ilişkisiyle temsil eden parlak mimarisi ve çağdaş meseleleri, geçmişi ve bugünü birbirine bağlayan, savaşın anlamı hakkında evrensel sorular soran yenilikçi sergisi nedeniyle verilmiştir” dendi.
Müze, Troya Yılı olan 2018’de ziyarete açıldı. Öncesinde 132 projenin katıldığı bir yarışma yapıldı ve birinci olan eserin yapımı 8 yıl sürdü. Projenin sahibi Yalın Mimarlık’tan mimar Ömer Selçuk Baz şöyle anlatıyor müzeyi: “Paslanmış metal kaplı yapı, bu haliyle topraktan çıkarılmış kırılmış testiler ve çömlekler gibi biraz çizilmiştir, bozulmuştur, kendine özgü dokusuyla ardında bir yaşanmışlık olduğunu hissettirir. Ziyaretçiler sergi yapısını saran rampalarla yukarı çıkmaya başlandığında cephedeki yarıklardan coğrafya, tarlalar ve Troya kalıntıları görülebilir. Çatıya ulaşıldığında dev bir seyir terasına çıkılır. Troya’nın uzak ve yakın geçmişi, bu topraklardaki yaşanmışlıklar ve yaşanabilecekler hayal edilir...”
İLK FIRSATTA GİDELİM
Benim de gittiğim, çok sevdiğim bu müze, çok yeni bir adres ama ülkemizin kesinlikle yüz aklarından. Ödülün sunumunu yapan 2020 yılı jüri başkanının da dediği gibi ‘ilk fırsatta gidilmesi gereken bir yer’. Üç katlı müze binası çok etkileyici, duvarlara yerleştirilmiş eserlerden adım adım tarihin içine doğru ilerlediğinizi hissediyorsunuz. Özel aydınlatma teknikleri ve görsel malzemelerle zenginleştirilen müzenin koleksiyonu muhteşem bir medeniyetin izlerini size sunarken, aklınız savaşın anlamını sorguluyor.
ODUNPAZARI MODERN MÜZE
Hem yerel hem Japon mimarisinin izleri
Eylül 2019’daki görkemli açılışından bu yana size defalarca anlattığım, hatta ‘Ayrıcalıklı Rotalar’ TV programım için de çektiğimiz bir yer. Adından anlaşıldığı üzere müze Odunpazarı’nda; yani Eskişehir’in çok merkezi, çok sevilen ve tarihi bir noktasında. Böyle bir yere modern bir müze yapmak zor ve hassas bir işe soyunmak demek. Ben mağzım açık kalarak gezdim ve bu ülkenin bir vatandaşı olarak gurur duydum.
Müzenin kurucusu, tam bir sanat dostu olan işinsanı Erol Tabanca. Müze fikrinin oluşmasından bugün geldiği aşamaya kadar Erol Bey’in eşi ve kızı da büyük emek verdiler. Erol Bey’in 15 yıldan fazla süredir biriktirdiği koleksiyonunda, 1950’lerden günümüze hem Türkiye’den hem dünyadan çok önemli sanatçıların eserleri var. Burhan Doğançay, Erol Akyavaş, Haluk Akakçe, Taner Ceylan, İnci Eviner, Peter Zimmerman, Julian Opie, Sarah Morris, eserleri sergilenen isimlerden yalnızca birkaçı…
MİMARİSİ GELENEKSELLE İLİŞKİLİ
Müze binası, dünyaca ünlü Japon mimarlık ofisi Kengo Kuma and Associates tarafından yapılmış. Baktığınızda tarihi yapılardan çok uzak bir havası var gibi görünüyor ama esasen geleneksel Odunpazarı evlerinin modern bir yorumu. Dışarıdan gördüğünüz ahşap yapı sistemi, Odunpazarı evlerinde sıvayı kaldırdığınızda göreceğiniz sistemle bire bir aynı. Daha ilginç olanıysa bu yapı biçiminin geleneksel Japon mimarisinde de olması. Zaten proje hayata geçirilmeden önce Odunpazarı evleri incelenmiş ve bulunduğu yerden kopuk değil, bilakis ilişkisini modern yorumla devam ettiren bir tasarım çalışılmış. Ortaya çıkan sonuçsa; Odunpazarı sivil mimarisi, Osmanlı kubbe mimarisi ve geleneksel Japon mimarisindeki öğelerin harmanı olmuş.4 bin 500 metrekarelik müzede, farklı büyüklüklerde sergileme alanları, kafeler, müze dükkân ve atölyeler var.
Odunpazarı’ndan ayrılmadan eski evlerin arasına dalıp bir zaman yolculuğu yapın. Rengârenk evler arasında gezinebilir, bol bol fotoğraf çekebilirsiniz. Binaların birçoğu restore edilip kafe ve restoran açılmış.
Odunpazarı Modern Müze, Özel Takdir Ödülü ile onurlandırıldı. Ödülü anons eden EMYA Jüri Başkanı Marlen Mouliou; OMM’u ‘herkese açık ve kapsayıcı bir ortam yaratmayı başaran, dünya çapında kültürlerarası bir platform’ olarak niteledi.
KENAN YAVUZ ETNOGRAFYA MÜZESİ
Yaşanan ve yaşayan bir kültür alanı
Ödül alanların arasında belki de beni en çok şaşırtan bu müze oldu. Bayburt benim için Baksı Müzesi idi. Ama burası öyle bir coğrafya ki sessiz kaldığı yılların acısını çıkarıp bozkırın ortasında çiçek gibi açıyor.
Aslında Baksı ile benzer bir hikâyeyle atılıyor bu müzenin temeli. İşinsanı Kenan Yavuz’un doğup büyüdüğü Bayburt’un Beşpınar Köyü’nde başlattığı bu proje, çevre köylerde virane olan evlerden toplanan taşlar ve ahşaplarla oluşturulan 25 farklı mekânı içeriyor. Bölgenin sosyoekonomik ve sosyokültürel yapısının iyileştirilmesine katkıda bulunmak için düzenlenen müzenin toplam alanı 15 bin metrekare. Bu arada müze için küçük bir otel de yapıyorlar. Selçuklu mimarisiyle eskinin ‘han’ biçimindeki konaklama havasını taşıyacak bir hazırlık içindeler.
Burası büyük emek verilerek yapılmış bir kültür adımı. Yaşayan müze olarak düzenlenen alanda, unutulmaya yüz tutmuş geleneksel yerel kültürün önemli parçaları olan çocuk oyunları, masallar, endemik bitki tanıtımı, ağız barı geleneği, düğün ve kına gelenekleri, imece usulüyle yardımlaşma örnekleri, kaynaşma ve paylaşma kültürünün canlı tutulması için faaliyetler düzenleniyor. Böylece eskiyi muhafaza ederek modern hayatın içinde görünür kılmak ve yeni nesillerin hafızasında yer etmesi amaçlanmış. Gelecekte daha geniş kitlelere ulaşmak için festivaller düzenlemeyi de planlıyorlar.
Köy meydanında inşa edilen geleneksel sanatların icra edildiği dükkânlarsa geçmişe bir yolculuk havası içinde sohbet imkânı sağlıyor; çocuklarınız geleneksel çocuk oyun alanında oynarken köy kahvesinde yudumladığınız çayınıza, demirci dükkânından demir dövme seslerinin ritmi eşlik ediyor. Yaşanmış hikâyeler, gerçek kişiler ve bu kişilere ait eşyalar kullanılarak hazırlanan sunumlarla Anadolu’nun bir ucundan selam veren bu müze için rotanızı değiştirmeye değer.
Müze, yerel halkın desteği ve katılımıyla kurulduğu için ödüllendirildi. İşinsanı Kenan Yavuz, gelenlerin kalması için bir Selçuklu hanı inşa edeceklerini söylüyor.
Paylaş