Paylaş
Adından anlaşıldığı üzere müze Odunpazarı’nda; yani Eskişehir’in çok merkezi, çok sevilen ve tarihi bir noktasında. Böyle bir yere modern bir müze yapmak zor ve hassas bir işe soyunmak demek. Çünkü bulunduğu yerin dokusuyla uyum sağlayacak bir proje üretemezseniz, sonuç hüsran olabilirdi. Ama olmamış! Ben müzeye gittiğimde ağzım açık kalarak gezdim ve bu ülkenin bir vatandaşı olarak gurur duydum. Baksı Müzesi’ne gittiğimde yaşadığım hisse benzer bir haldeydim. Daha fazla tasvir yapmadan müzeyi anlatmak istiyorum size çünkü gittiğinizde zaten kendi duygunuz, fikriniz yerli yerine oturacak.
Doğançay’dan Akyavaş’a Vuslat
Müzenin kurucusu, tam bir sanat dostu olan iş insanı Erol Tabanca... Erol Bey’in 15 yıldan fazla süredir biriktirdiği koleksiyonunda, 1950’lerden günümüze hem Türkiye’den hem dünyadan çok önemli sanatçıların eserleri var. Bu eserler, müzenin açılışı için Haldun Dostoğlu’nun küratörlüğünde hazırlanan ‘Vuslat’ sergisi ile sanatseverlerle buluştu. Burhan Doğançay, Erol Akyavaş, Haluk Akakçe, Taner Ceylan, İnci Eviner, Peter Zimmerman, Julian Opie, Sarah Morris eserleri sergilenen isimlerden yalnızca birkaçı...
Osmanlı - Japon mimarisi
Müze binası ise dünyaca ünlü Japon mimarlık ofisi Kengo Kuma and Associates tarafından yapılmış. Baktığınızda tarihi yapılardan çok uzak bir havası var gibi görünüyor ama esasen geleneksel Odunpazarı evlerinin modern bir yorumlaması. Dışarıdan gördüğünüz ahşap yapı sistemi, Odupazarı evlerinde sıvayı kaldırdığınızda göreceğiniz sistemle neredeyse birebir aynı. Daha ilginç olanıysa bu yapı biçiminin geleneksel Japon mimarisinde de olması.
Zaten proje hayata geçirilmeden önce Odunpazarı evleri incelenmiş ve bulunduğu yerden kopuk değil bilakis ilişkisini modern yorumla devam ettiren bir tasarım çalışılmış. Ortaya çıkan sonuçsa; Odunpazarı sivil mimarisi, Osmanlı kubbe mimarisi ve geleneksel Japon mimarisindeki öğelerin harmanı olmuş. 4 bin 500 metrekarelik müzede, farklı büyüklüklerde sergileme alanları, kafeler, müze dükkânı ve atölyeler var. Eklemem lazım; bu müzeyi yapan mimarlık ofisi dünyadaki pek çok ünlü yapıya da imza atmış. İskoçya’daki Victoria and Albert Müzesi, Danimarka’daki Hans Christian Andersen Müzesi, Sydney’in Darling Limanı’nda yer alan hükümet binası gibi yapıların olduğu listelerine, artık Eskişehir Odunpazarı’ndaki müze de eklendi.
Film gibi hikâye
Müzede göreceğiniz sergilerden biri Marshmallow Laser Feast adlı İngiliz sanat kolektifinin sanal gerçeklik deneyimi sunan işleri. Sergi müthiş; hikâyesi de film gibi... Müze fikrinin oluşmasından bugün geldiği aşamaya kadar Erol Bey’in eşi Rana Tabanca ve kızı İdil Tabanca da büyük emek verdiler. İşte bu ilginç serginin Eskişehir’e gelmesi de İdil Tabanca sayesinde olmuş. İdil Hanım, Londra’daki Saatchi Gallery’de, Marshmallow Laser Feast’in sergisine gitmiş. Öyle beğenmiş ki hazırlayan ekiple tanışmak istemiş ve karşısına büyük bir sürpriz çıkmış. Ekibin lideri bir Türk; adı Ersinhan Ersin. Tanıştıktan sonra kendisine Odunpazarı’nda yapımı devam eden müze projesinden bahsedince ikinci sürpriz gelmiş. Çünkü Ersinhan Ersin’in,Odunpazarlı olduğunu ama kimliğinde adı yazan bu yere daha önce hiç gitmediğini öğrenmiş. İdil Tabanca’nın davetiyle Ersinhan Ersin Odunpazarı’na gelmiş, müzeyi gezmiş ve müzede şu anda görebileceğiniz sanal gerçeklik deneyimi sunan sergiyi açmış.
Rengârenk evler arasında
Odunpazarın’dan ayrılmadan eski evlerin arasına dalıp, bir zaman yolculuğu yapmayı ihmal etmeyin. Göreceğiniz evlerden birçoğu restore edildikten sonra kafe-restoran olarak hizmet vermeye başlamış. Birini seçip kısa bir mola verebilir, şehre özgü lezzetlerin yanı sıra farklı çiçek ve bitkilerden yapılan şerbetleri de deneyebilirsiniz. Yine Odunpazarı’nda yer alan 16. yüzyıldan kalma Kurşunlu Külliyesi bana kalırsa Eskişehir’in hazinelerinden biri. Osmanlı vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış ve 1525 yılında açılmış. Mimar Sinan’dan önce mimarbaşı olan Acem Ali tarafından yapıldığını kabul edenler ağırlıkta. Külliye; cami, şadırvan, medrese, talimhane, harem, imaret, Mevlevi şeyhlerine ait türbe ve iki kervansaraydan oluşuyor. Caminin kurşunla kaplanan kubbesine özellikle dikkat edin; zaten adı da buradan geliyor.
Camın sanata dönüşümü
Eskişehir’de mutlaka görülecekler listemde Çağdaş Cam Sanatları Müzesi de var. Anadolu biliyorsunuz cam işçiliğinin beşiği. İşte bu nedenle bu müzenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Alanında Türkiye’nin ilki olarak 2007 yılında açılmıştı. Müze binası, geleneksel bir Eskişehir konağı. Girişte bu geleneksel dokuyu yansıtan avlu ve süs havuzu karşılıyor sizi. Ama aynı anda camı onlarca renkle buluşturan sanat eseri bir sarkıtla da göz göze geliyorsunuz. Girdiğiniz her odada camın modern yorumlamalarıyla karşılaşıyor ve aslında beyninizin farklı odalarına girip çıkıyorsunuz. Müzenin koleksiyonunda, 58’i ülkemizden 10’u yabancı 68 sanatçının eserleri var. Ve dünyanın sayılı çağdaş cam sanatı müzeleri arasında kabul ediliyor. O yüzden şimdiye kadar görmediyseniz açığı bir an önce kapatın derim.
Özel sektörün ilk müzesi: ETİ Arkeoloji Müzesi
Projesinden teşhirine kadar Türkiye’de özel sektör tarafından hayata geçirilen ilk müzenin de Eskişehir’de olduğunu biliyor muydunuz? ETİ tarafından kurularak Kültür Bakanlığı’na devredilen Arkeoloji Müzesi, 2011 yılında açılmıştı. Sergileme, bahçeden itibaren başlıyor. Eskişehir ve civarındaki kazılarda bulunan ya da bağışlanan eserleri görebilirsiniz. Pişmiş toprak kaplardan cam kaplara ve boncuklara, takılardan sikkelere, mermer heykellerden savunma araçlarına kadar birçok parça var. Aslında müzenin koleksiyonunda 20 binin üzerinde eser mevcut. Fakat sadece 2 bin civarında eser sergilenebiliyor, diğerleri depolarda korunuyor. Dijital uygulamalar da müzede başarıyla hayata geçirilmiş. Bir de kafesi var, tarih yolculuğuna çıktıktan sonra burada keyifli bir mola verebilirsiniz.
Sadece Eskişehir’de var
Külliyenin mektep bölümü, 2010 yılından bu yana kütüphane olarak kullanılıyor. Medrese bölümünde ise Lületaşı Müzesi var. Lületaşı, sadece Eskişehir’de çıkarılıyor; hatta ‘Eskişehir Taşı’ olarak da anılıyor. Toprağın 150 metreye kadar olan derinliklerinden çıkan taş şehre özgü olunca, bu müze de lületaşı temasıyla açılan dünyadaki ilk ve tek müze olma özelliğini taşıyor. Eskişehir Valiliği, 1998’den beri Uluslararası Lületaşı Festivali yapıyor. Bu festivallerdeki yarışmalardan ve açılan sergilerden miras kalan parçalar da işte bu müzede sergileniyor.
Bir masalın içinde gibi: Sazova
Ve şehri keşfederken son noktayı Sazova Parkı’nda koyun. Yaklaşık 400 bin metrekareye kurulan parka, özellikle çocuklar ve aileleri bayılıyor. En çok da masal şatosuna... Son yıllarda Eskişehir fotoğraflarında başrolü kapanlardan biri bu şato! İrili ufaklı 26 kulesi var. 26 rakamı da rastgele seçilmemiş, Eskişehir’in plakasına atıf yapılmış. En büyük kuleler için de ülkemizin simge kulelerinin mimarisinden ilham alınmış. Şatoya baktığınızda; İstanbul’dan Galata Kulesi’ni, Adalet Kulesi’ni ve Kız Kulesi’ni, Amasya’dan Burgulu Kule’yi, Mardin’den Ulu Kule’yi, Diyarbakır’dan Çan Kulesi’ni ve Antalya’dan Yivli Kule’yi görür gibi oluyorsunuz. Park sadece Masal Şato’sundan ibaret değil tabii ki... Çocuklu aileler için yapacak çok şey var. Oyun parkları, korsan gemisi, bilim merkezi, açık havada deney düzenekleri ve dahası... Büyükler içinse uzun uzun yürüyüp, bol bol fotoğraf çekilecek bir adres.
Yemeden dönmeyin
Abdüsselam Usta ya da Fahrettin Usta’da balaban kebabın, Kırım Tatar Kültür’de ‘çi’ böreğin, Mazlumlar Muhallebicisi’nde sütlü tatlıların, Kara Kedi’de bozanın tadına bakın. Mutlaka met helvası alın; Balkan Helva ya da İnan Helva’yı tercih edebilirsiniz.
Paylaş