Geçmişten gelen asalet

Keşfetmeyi keyif edinenler için en yakın ülkelerden biri Gürcistan. Tiflis ise ülkenin başkenti ve yaklaşık 1,5 milyonluk nüfusu ile en büyük şehri. Biraz soğuk ve uzak görüntüsü aldatmasın sizi. Muazzam tarihi birikiminden aldığı vakur atmosferinin ardına sakladığı sıcak ve misafirperver yanıyla hemen tanışıyorsunuz.

Haberin Devamı

İklimi hem kaderini hem de adını belirlemiş. Etrafını çeviren Kafkas Dağları nedeniyle soğuğun daha az işlediği ılıman bir iklimi var Tiflis’in. İsmini de, ‘ılık’ anlamındaki ‘Tbili’den aldığı söyleniyor.

Şehrin ana caddesi Rustaveli, dolayısıyla da en kalabalık ve en hayat dolu yerlerinden biri. Orta çağda yaşayan şair Shota Rustaveli’nin adını taşıyan cadde sadece bir gör-görül mekânı değil. İki yanına dizilmiş tarihi binaları, her akşam hınca hınç dolan tiyatro ve konser salonları ve müzeleri ile şehrin kalbinin kültür için attığının da en büyük göstergesi. Rustaveli’deki kafeler şehrin en zarif soluklanma noktaları. Caddeyi boydan boya geçince ulaşacağınız yer ise ünlü Özgürlük Meydanı. Gürcistan Parlamento Binası 2012 yılında Kutaisi’deki yeni bina hizmete girene kadar milletvekillerinin çalışmalarına ev sahipliği yapmış. Rustaveli’de yürürken eski Parlamento Binası’nı görmemeniz imkânsız, yapı bol sütunlu ve görkemli görüntüsüyle hemen dikkatinizi çekecek. Akşam saatlerindeki ışıklandırma ile azameti daha da artıyor. Kaşveti Kilisesi eski bir kilisenin yerine 1910 yılında inşa edilmiş. Bir orta çağ kilisesinin mimari planı uygulandığından yapıldığı dönemden çok eskileri çağrıştırıyor. Freskleri görmeye değer. ‘Taş doğuran’ ya da ‘Doğan taş’ anlamındaki adını haksız yere suçlanan bir papazın efsanesinden alıyor.

Geçmişten gelen asalet

Kilisenin yakınındaki Ulusal Galeri de Rustaveli Caddesi’nin yıldızları arasında. Tiflis’in en büyük müzesi olan ve Ulusal Müze tarafından yönetilen Gürcistan Simon Janashia Müzesi’nde sadece Gürcistan’ın değil tüm Kafkasların tarihini gözler önüne seren objeleri görme imkânınız var. İlk olarak 1852’de kurulan müze zaman içinde farklı isimlere sahip olmuş bugünse ülkenin ünlü bir tarihçisinin adını taşıyor. İlk çağlardan günümüze kadar arkeolojik ve etnografik eserlerin kronolojik sırayla sergilendiği Simon Janashia Müzesi’nde en fazla ilgiyi yaklaşık 2 milyon yaşındaki fosil çekiyor. Mücevher koleksiyonundan ise şimdiye kadar büyülenmeyen olmamış. Tarihe meraklıysanız yine Gürcistan Ulusal Müzesi şemsiyesi altında olan Tiflis Tarih Müzesi, Gürcistan Sanat Müzesi, Sovyet İstilası Müzesi ve Etnografya Açık Hava Müzesi’ni de listenize alabilirsiniz. Ülkedeki en eski opera binası olan Tiflis Opera ve Bale Tiyatrosu 1851 yılında açılmış. Aynı cadde üzerinde iki muhteşem tiyatro binası görmek Tiflis’in sanata verdiği değerin de kanıtı. Rustaveli Ulusal Tiyatrosu ülkedeki en büyük tiyatro binası özelliğini taşıyor. Rokoko tarzının tüm ihtişamını taşıyan yapı süslemeleri ile göz dolduruyor.

Geçmişten gelen asalet

Tsminda Sameba (Kutsal Üçlü) Katedrali şehrin ana katedrali. Halk kısaca Sameba diyor. Gürcü Ortodoks Kilisesi’nin otonom oluşunun 1500. yılı onuruna inşa edilmiş. Kura Nehri’nin kıyısında kente hâkim bir tepenin üzerine yapılan katedral yaklaşık 5.000 metrekareye yayılmış devasa bir yapı. 100 metreyi aşan yüksekliği ile şehrin hemen her yerinden görülebiliyor.

Haberin Devamı

Eski şehri görmeden dönme

Haberin Devamı

Shavteli Caddesi trafiğe kapalı, rahatça yürüyün. Karşınıza çıkacak olan saat kulesi üzerinize yıkılmayacak, merak etmeyin. Sadece çok değişik bir mimarisi var. Biraz ilerisindeki Anchiskhati Bazilikası ise şehirde ayakta kalmayı başarabilmiş en eski ibadethane. 500’lü yılların ilk yarısında inşa edilmiş. Yolunuza devam edip Erekle II Meydanı’na geldiğinizde hem tarihi binaları görme hem de lezzetli yerel yemeklerin servis edildiği restoranlarda keyif yapma imkânı bulacaksınız. Yalnızca yayalara açık olduğu için tarihin ve mimarinin tadına doyasıya varabileceğini bir diğer cadde Sioni. İlk olarak 6. ya da 7. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Sioni Katedrali bölgeyi hâkimiyetleri altına almak isteyen güçlerin savaşları sırasında defalarca yıkılıp yeniden yapılmış. Bugün gördüğünüz yapı, büyük ölçüde 13. yüzyıla ait.

Geçmişten gelen asalet

Haberin Devamı

Kura (Mtkvari) Nehri’nin iki yakasını bağlayan Barış Köprüsü 2010 yılında açılmış. Modern bir tarzı olan köprü eski ve yeninin birbiriyle buluşmasını sağlıyor. Nehrin kıyısındaki Metekhi, şehrin tarihi mahallelerinden biri, üstelik ilk yerleşilen yer olduğu anlatılıyor. Kralın kayalıklar üzerine kendisi için yaptırdığı saray nedeniyle halk mahalleye ‘sarayın etrafı’ anlamına gelen Metheki adını uygun görmüş. Kaleyle birlikte bir de kilise yaptırmış kral. Bugün gördüğünüz yapı o eski kilise değil, eskisi Moğolların gazabından kurtulamamış. Günümüze ulaşan bina 13. yüzyılın son çeyreğine ait. Ancak orijinal halini koruduğu pek de iddia edilemez, zamanın verdiği zararlardan dolayı çok fazla restorasyon geçirmiş. Yine de kayaların üzerindeki azametli ve ciddi duruşuyla orta çağ mimarisini bugün de başarıyla yaşatıyor. Bahçesindeki dev Kral Vakhtang Gorgasali heykeli ise yeni, 1960’lı yıllara ait.

Haberin Devamı

Şehri ikiye bölen Kura Nehri kıyısındaki Eski Şehir ya da bilinen adıyla Abanotubani Bölgesi yakın zamanda geçirdiği onarımlarla daha fazla turist çekmeye başlamış. Hala kullanılan sülfür hamamlarıyla tanınan bölgeye Özgürlük Meydanı’ndan yürüyerek ulaşmanız mümkün. Alexandre Dumas ve Puşkin de buradaki hamamların müşterileri arasındaymış. Hamamların hemen arkasında bir tuğla bina dikkatinizi çekecek. İlginç minaresi ile de bakışları üzerinde toplayan Tiflis Camii ilk olarak 17. yüzyılda inşa edilmişse de bugün Sünniler ve Şiilerin birlikte ibadet ettikleri yapı 19. yüzyıla ait. Ahşap evleri insanın içini ısıtan güzellikleriyle gülümserken Osmanlı mimarisinden de dokunuşlar barındırıyor. Yukarıya, Narikala Kalesi’ne doğru yürüyün.

Geçmişten gelen asalet

Haberin Devamı

Aziz Nikolas Kilisesi yakın zamanlarda onarılmış. Gürcülerin anası Kartlis Deda’ya ait dev heykel şehrin hemen her yerinden görülebiliyor. Elindeki kılıç düşmanlar, şarap kadehi ise dostlar için. Narikala 4. yüzyılda inşa edilmiş, günümüze kadar eklemeler ve onarımlarla gelebilmiş bir yapı. Adını Moğollar vermiş; ‘Narin Kale’. Narikala’ya teleferikle de ulaşabilirsiniz. Kaleden şehrin manzarası mı daha muhteşem yoksa şehirden akşamları ışıklandırılmış kaleyi seyretmek mi daha hoş, siz karar verin. Eski Şehir’e gelip de ünlü Botanik Bahçesi’ni görmeden dönmek olmaz. 19. yüzyılın başında fidelik olarak kurulmuş. Sonra sanki kabına sığamamış ve bir yeryüzü cennetine dönüşmüş. Aynı yüzyılın ortalarına gelindiğinde o artık bir fidelik olmaktan çıkmış, geniş bir alana umarsızca yayılan ve insanı bir rüya âlemine götüren muhteşem bir botanik bahçesine dönüşmüş.

 

Yazarın Tüm Yazıları