Paylaş
1450’lerde yapmışlar ama 1572’deki İspanyol işgalinde terk etmişler. 1911 yılında ABD’li tarihçi Hiram Bingham keşfetmeseymiş belki de hiç bilinmeyecekmiş. 400 yıldan fazla zaman boyunca ormanlar genişlemiş, bölge tamamen ormanların içinde saklı kalmış çünkü. 1911’de Hiram Bingham eski İnka medeniyetlerini incelemek için bölgeye gelmiş. Çalışmaları sırasında yöre halkından biri tutmuş elinden, onu ormanın derinlerindeki bu gizemli yere getirmiş. Yani her ne kadar ben buldum demişse de yardım almasaymış bulabilir miymiş bilinmez.
Bingham, Yale Üniversitesi’nde çalışan bir tarihçiymiş arkeoloji eğitimi de almamış aslında. 1909 yılında Güney Amerika’da bir kongreye katılmış, anlatılanlardan çok etkilenmiş ve bu bölgedeki ülkeleri gezmeye karar vermiş. Urubamba Nehri boyunca gezerken talih yüzüne mi gülmüş, başına kuşunu mu kondurmuş bilemedim. O çiftçi sayesinde dünyaya hem kendini, hem de Machu Picchu’yu tanıtmış.
Daha sonraki yıllarda bölgede arkeolojik kazılar başlatılmış ve gün yüzüne çıkmış Machu Picchu. 1912 ve 1915 yıllarında Bingham, Machu Picchu’dan binlerce tarihi eseri Yale Üniversitesi’ne götürmüş. İnsan kemikleri, heykeller, mücevherler ve vazolar da varmış götürdükleri arasında. Üniversite, Peru’nun bu eserleri koruyacak altyapıya sahip olmadığını iddia ediyormuş ama baskılara dayanamamışlar 2006, 2010 ve 2012 yıllarında aldıkları yere iade etmişler herşeyi. Artık günümüzde Cusco’daki La Casa Concha müzesinde sergileniyor geri gelenler.
1981 yılında Peru Hükümeti, içinde Machu Picchu’nun da bulunduğu 325 kilometrekarelik bölümü tarihi ve kutsal alan olarak belirlemiş. UNESCO’ da 1983 yılında Dünya Mirası listesine almış. Almış almasına ama Machu Pichu ‘Tehlike Altındaki Dünya Mirasları’ listesinde de yer alıyor hala. Bölgede uçuş yasağı mevcut, hiçbir hava aracı Machu Picchu üzerinde uçamıyor. Machu Picchu iki farklı bölümden oluşuyor aslında. İlk bölüm insanların yaşadığı şehir, diğeri ise tarım alanları.Tapınakları şehrin yukarısına yapmışlar, depolar ise aşağı bölümde…
200’e yakın hane varmış şehirde. Sulama sistemi, kaldırımları ve merdivenleriyle tam bir şehir inşa etmişler kendilerine, taşları harç kullanmadan üst üste legolar gibi istifleyerek. Bölgede çok bol yağmur yağmasına önlem olarak, çatılar suları akıtsın diye eğimli yapılmış. Erozyon ve sele karşı önlem olarak da suyu emecek malzemelerle doldurup taraçalar yapmışlar ve bildiğimiz kadarıyla tekerleği hiç kullanmamışlar.
Yapının ana bölümünde Güneş Tanrısı Inti’ye adanan yerli dilinde güneş çeken anlamına gelen Intihuatana, Güneş Tanrısı ve Üç Pencere Odası adı verilen tapınaklar var. Intihuatana taşı, kışın güneşin dünyaya en uzak olduğu zaman güneş ışığını doğrudan alacak şekilde yerleştirilmiş.
THY Peru’ya değilse de yakınındaki Kolombiya’ya doğrudan uçak seferleri düzenliyor. Yerel hava yollarıyla kısa bir uçuş yaparak varabiliyorsunuz başkent Lima’ya. Dönüş için Panama’yı kullanıyor THY. Böylece bir taş ile en az üç kuş vurabilirsiniz. Kolombiya, Peru ve Panama… İyi uçuşlar…
Paylaş