Paylaş
Tac Mahal
Agra, Hindistan
Dünya üzerinde aşk için dikilmiş en görkemli yapıyla tanışmak ve pırlantadan inciye, yakuttan sedefe kadar yapımında yüz binlerce değerli taşın kullanıldığı bir simetri harikasını görmek için Hindistan’ın Agra kentinin yolunu tutmanız gerek. Sizi Binbir Gece Masalları’nın içine çeken gündüzü ayrı gecesi ayrı güzel Tac Mahal, yaklaşık 400 yıldır aynı yerde ziyaretçilerini bekliyor.
Aşkın görkemi
Aslında Tac Mahal bir türbe. Babür İmparatoru Şah Cihan çok sevdiği eşi Mümtaz Mahal için yaptırmış. Bir anlatıya göre Şah’ın isyan bastırmak üzere çıktığı seferde kendisi yalnız bırakmayan çok sevdiği eşi Mümtaz Mahal 9 aylık hamileymiş ve bu seferde yaşamını yitirmiş. Diğer anlatı ise seferde değil doğum yaparken öldüğü yönünde… Değişmeyen gerçek ise eşini kaybeden Şah’ın, ömrünün geri kalanını derin bir yasla yaşadığı.
UNESCO korumasında
Aşkını ölümsüz kılmak için eşinin adını taşıyacak ve o zamana kadar inşa edilmiş hiçbir yapıya benzemeyen güzelliğe, görkeme sahip bir mezar yaptırmak istemiş. Yer olarak da o dönemin başkenti Agra’yı seçmiş. Kendi de ölümünden sonra da aynı yere gömülmek istemiş; öyle de olmuş. İki aşık, her yıl 3 milyondan fazla ziyaretçinin gittiği UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesi’ndeki bu yapıda ebedi uykusunu birlikte uyuyor.
Mimarlar İstanbul’dan
Yapımında çok ince damarlı özel bir mermerin kullanıldığı Tac Mahal, önündeki süs havuzuna düşen yansımasıyla ayrı bir büyüye sahip. Türk – İslam mimarisinin dünyadaki en önemli örneklerinden biri. Yapıya imzasını atan mimarlar ise Şah’ın özel davetiyle İstanbul’dan giden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi. Yapımında yüz binlerce sedef, akik, firuze ile bine yakın pırlanta, yakut, zümrüt ve inci kullanılmış. Çepeçevre Yasin Suresi’nin hat sanatıyla işlendiği 4 minareli bu yapı için 20 bin işçi çalışmış. İngiliz Lord Edward Lear boşuna dememiş: “İnsanlar ikiye ayrılır; Tac Mahal’i görenler ve görmeyenler.”
Guguklu saat
Triberg, Almanya
Dünyanın en büyük guguklu saatini görmek, görmekle kalmayıp içini gezmek isterseniz Triberg’e gitmeniz gerek. Almanya’nın Kara Orman bölgesinde yer alan Triberg kasabası, zaten masal gibi bir köy. Minik ve sevimli evler, şırıl şırıl akan bir dere, rengarenk çiçekler… Dünyanın en büyük guguklu saatinin burada bulunması ise kasabanın turistik değerini artırıyor.
150 kiloluk kuş
Saat hem duvardaki modellerine sadık kalmak hem de köyle uyum içinde olması amacıyla sevimli bir eve yerleştirilmiş. Dolayısıyla içine girip gezebilirsiniz. Yüksekliği 15 metre, ağırlığı 6 ton. Tepesindeki pencereden çıkan kuşun ağırlığı ise 150 kilo. Aslında bu kasabanın bir özelliği daha var; guguklu saatin yapıldığı ilk yer de burası. 1737 yılında Franz Ketterer tarafından ilk guguklu saat burada yapılmış. Bu tarihten 1,5 asır sonra, aynı kasaba bu kez saat fabrikasının kuruluşuna şahitlik etmiş.
Bırakın ruhunuz doğayla arınsın
Triberg’e gittiğinizde Almanya’nın müthiş şelalelerini de göreceksiniz. Her taraftan yeşilin fışkırdığı bu küçücük yerde, doğanın güzelliğine hayran kalmamak mümkün değil. Her saat başında tepesindeki kuş çıktığında duyacağınız “guguk” sesine, şelalelerin gürül gürül fonu eşlik ediyor. Tabii ki dönmeden kendiniz ya da sevdikleriniz için saat almayı da ihmal etmeyin. Sayamayacağınız kadar çok çeşit göreceksiniz…
Kunsthofpassage
Dresden, Almanya
Hayal gücünün sanatla birleştiği, gerçek mi diye baka kalacağınız kadar güzel, masmavi bir bina. Yağmur yağdığında müzik çalan bu bina, sanatçılarla mimarların birlikte tasarladığı dünyanın en ilginç konutlarından biri. Heykeltıraş Annette Paul ve tasarımcı Christoph Rossner ile André Tempel’in ortak çalışmasının ürünü.
Kulaklarınız ne kadar iyi?
Dresden şehrinde yer alan ve “müzik çalan bina” olarak anılan yapının orijinal adı Kunsthofpassage. Dışındaki oluklar ve su kanalları üflemeli çalgılar biçiminde yapılmış. Yağmurla birleştiğinde dışarıya bir müzik yayıyor. Güçlü bir yağmura denk gelirseniz harika olur. Ama bunun dışında çok güçlü melodiler beklemeyin. Duyulan müzik yağmurun şiddetine ve kulağınızın sesleri ayırt etmedeki yeteneğine göre değişiyor.
Rengârenk bir dünya
Yine de sadece tasarımını görmek ve masal kitaplarından fırlamış benzersiz haline tanıklık etmek için gidebilirsiniz. Üstelik binanın yer aldığı avluda dış cepheleri birbirinden ilginç başka yapılar da var. Hepsinin birleşiminden tam bir renk cümbüşü çıkmış ortaya, gökkuşağı gelip bu avluya yerleşmiş zannediyorsunuz. Aslında avluda yer alan her bina bir elementi temsilen yapılmış. Müzik çalan bina da suyu temsil ediyor.
Masal evler
Giethoorn, Hollanda
Tek bir yapı değil bütünüyle kendisi gerçek olamayacak kadar güzel gibi… “Hangi çizgi filmin içine ışınlandım ben” diye sormanız işten bile değil! Kanalları, minicik köprüleri, o köprülerin altında yavaşça süzülen ördekleri, her yanından çiçeklerin fışkırdığı özgün mimarisi ile dünyanın en huzurlu yerleri arasında yer alan masal köy Giethoorn, Hollanda’da yer alıyor.
Peyzaja bayılacaksınız
Amsterdam’a çok yakın bir köy olan Giethoorn, aklınızı da kalbinizi de bırakacağınız bir yer. Bir kez gidenlerin unutması mümkün değil. 13. yüzyılda köye yerleşenler, burada buldukları yabani keçi boynuzlarına ithafen Giethoorn yani keçi boynuzu adını vermişler. Yaptıkları çiftlik evleri hem karakteristik mimarisi hem de etrafa hakim olan temizlik, düzen ve bakımla göz dolduruyor. Evler ayrı, peyzaj ayrı güzel.
Kanal turu
Köye gittiğinizde yapacağınız şeyler de girdiğiniz atmosferi bozmayacak. Bota atlayıp evlerin arasında süzülerek kanal turuna çıkabilir, bisiklete binebilir ya da gözünüze kestirdiğiniz bir köşeye oturup sessizce etrafı seyredebilir, dilerseniz çimlerin üzerine uzanıp saati unutabilirsiniz.Tabii bunlara vakit bulmak için öncelikle elinizdeki telefonu ya da fotoğraf makinesini bırakmanız gerekecek. Çünkü kendinizi gördüğünüz her şeyi fotoğraflamaktan alıkoymanız zor! Küçük hediyelik eşya dükkânlarına girip köyden yadigar bir şeyler almayı da unutmayın.
Clay Castle
Transilvanya, Romanya
İster fotoğrafını görün ister gidip karşısında durun, söyleyeceğiniz ilk cümle değişmeyecek: “Bu gerçek mi?” Sanki Şirinler Köyü’ne misafirliğine gitmişsiniz gibi hissedebilirsiniz. Hayranlığınızı artıran şeyse, yapının tamamının yüzde 100 doğal malzemelerle inşa edilmiş olması.
Sadece toprak, saman ve ahşap
Transilvanya bölgesinde yer alan Clay Castle of the Valley of Fairies, bir hayalin gerçeğe dönüşümü gibi... Sibiu şehrinde merkezden 24 km dışarıya inşa edilen köşk, tam anlamıyla bir eko yapı. İnşasında sadece organik ve geri dönüştürülebilir malzemeler kullanılmış. Toprak, kil, saman, ahşap malzemeler kullanılarak inşaat tamamlanmış.
Sibiu da görülmeli
Razvan and Gabriela Vasile çiftinin kurguladığı bu masal yapının inşasında, tabii ki mimarlardan da destek alınmış. Peyzajıyla birleşen görüntüsüyle sanki gerçek değilmiş hissi uyandırıyor. Romanya’ya giden çoğu kişi sadece bu köşkü görmek için Sibiu’ya geçiyor ve tabii ki bolca fotoğraf çekiyor. Alman mimarisine meraklıysanız, buraya gelmek için plan yapmak için birden fazla nedeniniz var demektir. Çünkü çok popüler bir rota olmasa da Sibiu tarihi dokusunu başarıyla korumuş çok keyifli bir kent; mutlaka ziyaret edin.
Paylaş