Altın parmaklı Kral Midas’ın aslan vadisi

Çoğu kişi göreni şaşkına çeviren Kapadokya bölgesine gitmiştir de güzellikte ondan aşağı kalmayan Frig Vadisi’ni tanımaz. Dokunduğunu altına çevirmesiyle ve eşek kulaklarıyla ünlü Frigya Kralı Midas’ın kayıp medeniyetine ait o muhteşem eserler ağırlıklı olarak Afyon, Kütahya ve Eskişehir’de. Sonbahar ve bu coğrafyada uzun keşif gezilerine çıkmak için ideal dönem.

Haberin Devamı

Frig Vadisi, Seyitgazi, Kütahya ve Afyon arasında uzanmış görüntüsüyle bir vadi gibi değil aslında. İlgi merkezi ise Midas Şehri (Yazılıkaya köyü). Eğer gezinize kuzeyde Seyitgazi’den başlayacak olursanız, ilk durağınız 8’inci yüzyılda Bizanslılarla savaşırken şehit düşen kahraman Battal Gazi anısına yaptırılan tepedeki etkileyici cami ve külliyesi olmalı. Etrafındaki medrese, aşevi ve derviş tekkesi daha sonraları Osmanlılar zamanında yapılmış olmalarına rağmen, caminin tarihi Selçuklular zamanına kadar uzanıyor.

KÜMBET’TE HUZUR

Seyitgazi’nin güneyindeki Frig alanı levhalarla gayet güzel işaretlenmiş. Etrafta göreceklerinizin çoğu, tıpkı Kapadokya’da olduğu gibi bölgede yaşayanların kendilerine çeşitli barınaklar yapmak için oydukları devasa kaya kütleleri. Birçoğu isimlerini şekillerinden almış. Doğankale ve Deve Boynu Kale’yi görmek için ana yoldan sapmanıza değecek.
Öte yandan bu alanlar Midas Şehri ile karşılaştırıldığında nedense daha önemsiz görünüyor. Burayı bulabilmek içinse yerel kütüphanenin arkasındaki merdivenlerden çıkın ve sonra o büyük kayanın etrafından sağa dönün. Tam üzerinizde bir Frig yazıtıyla çevrelenmiş, kaya tapınağı göreceksiniz. Frigyalılar Anadolu’ya MÖ 2000’li yıllarda yerleşmiş ama bu mezar çok daha sonraları yapılmış, tarihi MÖ 585 – 550 yıllarına dayanıyor.
Bir araç bulup sessizliği iliklerinize kadar hissedeceğiniz Kümbet’e gidin. Burada Frigyalıların sembolü aslan kabartmalarıyla ünlü Aslanlı Mezarı görebilirsiniz. Güneye, Afyon’a doğru devam ettiğiniz takdirde sessiz ve küçük bir kasaba olan Döğer’e uğrayın, ayırdığınız vakte değecek. Buradaki 15’inci yüzyıl kervansarayının kilitli olması kuvvetle muhtemel. Daha sonra rotanızı Döğer’in hemen güneyine, Üçlerkayası’na çevirin. Kayaya oyulmuş mağaraları ve peribacaları ile mini bir Kapadokya’ya rastlayacaksınız. Çok hoş bir manzaraya sahip Emre Gölü de çok uzakta değil. Eski bir derviş tekkesine ait kalıntıların tepeden baktığı göl, piknik için harika bir yer.

Haberin Devamı

Altın parmaklı Kral Midas’ın aslan vadisi

Haberin Devamı

YOLDA KENDİNİZİ KEŞFEDECEKSİNİZ

Rotanızı doğrudan Afyon’a çevirdiğinizde İhsaniye’den geçerek güneye inersiniz, eğer yeterli zamanınız varsa doğu yönündeki Alanyurt’u da ziyaret edin. Aralarında Aslantaş ve Yılantaş’ın da olduğu çok güzel, oymalarla süslenmiş Frig mezarlarını görme şansınız olur. Nihayetinde ise Ayazini’ne varırsınız. Burası bir zamanlar Metropolis’in kayalara oyulmuş yerleşim yeriymiş, etrafta birçok Kapadokya tarzı kaya kilise göreceksiniz.
Ziyaret sırasında Frig Vadisi boyunca yolculuğun en iyi yönünün insanın kendini keşfetmesi olduğunu göreceksiniz. Vadi boyunca burada anlatabildiğimden çok daha fazla tarihle yüz yüze geldim. Eğer bölgeyi hakkını vererek gezmek istiyorsanız en az iki gününüzü ayırın. İlk akşam Eskişehir ya da Kütahya’da, ikinci akşamsa Afyon’da konaklayabilirsiniz. Vadiyi en güzel haliyle görmek istiyorsanız yolculuğunuzu haziran başına ya da ekime denk getirmeye çalışın. Frig Vadisi sadece tarihiyle değil olağanüstü doğa güzelliğiyle, renkleriyle de kalbinizde yer edecek.
(Detaylı bilgi için: www.frigvadisi.org, www.frigyolu.com)

Haberin Devamı

Midas Anıtı’ndaki iki yazıtın sırrı çözülemedi

Eskişehir merkezine 80, Han ilçesine yaklaşık 14 kilometre mesafedeki 17 metrelik bu görkemli yapı, MÖ 600’lü yıllarda yapılmış. 19’uncu yüzyılda ilk kez karşılaşanlar üzerindeki Midas yazısını okuyunca burasının “Midas’ın Mezarı” olduğunu düşünmüş. Ancak daha sonraları sadece bir anıt olduğu fark edilmiş. Adını üzerindeki yazıdan almış. Frigya sanatı için gösterilebilecek en özgün eserlerden biri. 400 metrekarelik alanı kaplayan anıt, günümüze kadar orijinal yapısını büyük ölçüde koruyarak ulaşabilmiş. Anıtın ortasında bulunan niş, diğer pek çok Frig anıtında olduğu gibi ana tanrıça Kibele’nin bir heykelini koymak amacıyla yapılmış. Ancak ne yazık ki heykel bugün yerinde değil. Anıtın yüzeyini kaplayan incelikli bezemeler günümüzde bile herkesi şaşırtan bir ustalık işi. Üzerindeki iki yazıt ise hâlâ tam anlamıyla deşifre edilemememiş. Birinci yazıtta okunabilen sözcüklerden biri olan “ateş” Frig tanrılarından biri. Bir diğer sözcük “Midai” ise Midas’ın annesi ve demirin de yöneticisi olduğuna inanılan tanrıça. Bu nedenle yazıtın demirin işlenmesi ile ilgisi olabileceği düşünülüyor. Frig Vadisi’ndeki anıtlar içinde en azametlisi olarak kabul ediliyor. Anıtın içinde yer aldığı akropolde ayrıca mezarlar, sunaklar, yeraltı odaları, yarım kalmış bir anıt ve bir çeşme ile tüm akropolü çevreleyen surlar da bulunuyor.

Haberin Devamı

Altın parmaklı Kral Midas’ın aslan vadisi

Midas şehrinin bereketi dilden dile dolaşırdı

Eskişehir’in Han ilçesine bağlı Yazılıkaya Köyü, anıtın hemen altına kurulmuş ve anıtın üzerindeki yazılar nedeniyle bu ismi almış. Havasının temizliği ve toprağının bereketi Roma dönemindeki metinlere bile konu olmuş. Yerli halkın dedeleri 1800’lü yılların sonunda Kafkaslar’dan gelip yerleşmişler bu bölgeye. Yaklaşık 1300 metre rakımlı köy Frig Vadisi’nin merkezinde yer aldığı için sahip olduğu tarihsel servet nedeniyle SİT alanı ama ne yazık ki bu zenginliğin tadını çıkarmak isteyen turistlere yönelik tesis sıkıntısı yaşanıyor. Geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan köyün nüfusu her geçen gün göçle azalıyor. Midas Anıtı’nı ziyaret ettikten sonra 200 metre kadar uzaklıkta bulunan ve yarım kalmış bir anıt olan Küçük Yazılıkaya Anıtı’nı da görmenizi öneririm. Midas Anıtı ile olan benzerliği dikkatinizi çekecek. Midas Şehri, Kümbet, Asar Kalesi, Arezastis Anıtı ve kaya mezarları gibi daha birçok Frigya eserini barındırıyor. Yazılıkaya birçok gezgin tarafından ‘Frig Vadisi’nin Kalbi’ olarak niteleniyor. Muhteşem anıtlardan Gerdek ve Hamam kaya mezarlarını da görmeden buradan ayrılmayın.

Ayazini Köyü

Haberin Devamı

Afyon’un merkezine yaklaşık 30 kilometre mesafede. Köyde Frig eserlerinin yanı sıra Roma ve Bizans’tan kalma, kayalara oyulmuş, mezarlar, kiliseler, evler ve daha birçok eser göreceksiniz. Arazi kolaylıkla işlenebilen tüf kayalıklarından oluşuyor. Bu yüzden de tünellerle bağlanıp birbirlerine geçişin sağlanabildiği yapılar arasında birkaç katlı olanlara bile rastlayabilirsiniz. Bunlardan biri de Avdalaz Kalesi. Bizanslıların komuta kalesi olarak kullandıkları kaleyi gezerken basamaklara dikkat edin, hepsinin sağlam olduğunu ve en aşağılara kadar inebileceğinizi söylemek zor. Buraya kadar gelmişken görmeden ayrılmamanız gereken bir diğer eser Friglerin sembolü olan aslan kabartmalarını da bolca göreceğiniz mezar odaları. Bazı mezarların ranza şeklinde yapıldığı mezar odalarda bir de Bizans zamanından kalma bir kaya kilisesi var. Elinizi attığınız her yerde tarihe dokunuyorsunuz. Halkı misafirperver. Köy çevresinde kayda değer konaklama tesisi yok ama civar ilçelerde kalabilirsiniz.

Nacolea’nın ismini Frigler verdi, kaderini Osmanlı çizdi

Eskişehir’in Seyitgazi ilçesi yakınlarında MÖ 3500’lü yıllarda kurulduğu anlaşılan kente Frigler ‘Prymnesia’ ismini vermiş. İlk çağlardan beri önemli ticaret yollarının üzerinde bulunan yerleşimin Roma ve Bizans dönemlerindeki adı ise Nacolea. Frigler’de Midas gibi önemli şehirlerden biriymiş, ancak zamanla Pessinus ve Orkistos şehirlerini de içine alan Gordion Yolu önemini kaybedince Nacolea için de gerileme dönemi başlamış. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma’da (Bizans) kalan şehir Arap akıncılarla yapılan savaşlarla yeniden gündeme gelmiş. Akıncıların önemli komutanlarından Seyyid Battal Gazi muharebelerden birinde şehit düşmüş ve buraya gömülmüş. Selçukluların bölgeyi almasıyla birlikte Battal Gazi’nin mezarı bulunmuş ve yöreye onun adı verilmiş. Birinci Murat zamanında Osmanlı topraklarına katılan Seyitgazi’nin önemi yeniden ticaret yollarının üzerinde yer almaya başlamasıyla artmış. Nacolea antik kenti Haçlı Seferleri sırasında büyük zarar görmüş.

Kalelerde savaştılar, yaşadılar

Seyitgazi Kalesi: Bizanslılar’ın tüm çevreyi görecek şekilde bir tepeye kurduğu kalenin kıymetini Selçuklular ve Osmanlılar da bilmiş ve kendi dönemlerinde onarıp güçlendirmişler. Bizanslılar, Pessinus antik kentinden alınan mermer ve taşları kalenin yapımında kullanmış. Günümüze çok da fazla bir şey kaldığı söylenemez ama bugüne ulaşan sur duvarları bile kalenin ne kadar titiz bir işçilikle yapıldığını kanıtlamaya yetiyor. Kalenin içindeki kalıntılardan anlaşıldığı kadarıyla burada sarnıçlar ve farklı amaçla kullanılan binalar da varmış.
Doğankale: Seyitgazi ilçesinin Çukurca Köyü yakınlarındaki yapı halk arasında Doğanlı Kale olarak da geçiyor. Frigler dönemine tarihlenen kale adını doğana benzeyen şeklinden almış. Yedi kattan oluşan kale Roma ve Bizans döneminde de kullanılmış, üstelik o dönemlerde yapılan yeraltı geçitleri sayesinde konumunu daha da güçlendirmiş. Yörede yaşayanlar kalenin 3. katına ‘Kırk Bakireler Manastırı’ dendiğini söylüyorlar. Burası sadece bir kale değil, içinde aynı zamanda kaya mezarları da görebilirsiniz. Katların arasında merdivenle dolaşma ve odaları gezme şansınız da var.
Deve Boynu Kale: Doğankale’nin hemen karşısında. Frigler iki kale arasında geçitler yapmış. Başlattıkları kaya mezarı geleneği Romalılar ve Bizaslılar tarafından da sürdürülmüş. Aslında Frigler Seyitgazi -Yazılıkaya yolu üzerinde savunma ya da yerleşim amaçlı birçok kale yapmış. En kayda değeri 1400 rakımlı Pişmiş Kale olmakla birlikte Kocabaş, Gökgöz ve Akpara kalelerini de sayabilirim.

Altın parmaklı Kral Midas’ın aslan vadisi

Battal Gazi efsanelerde yaşıyor

Türk filmlerinden tanıdığımız, Cüneyt Arkın’la özdeşleştirdiğimiz Seyyid Battal Gazi, Arap asıllı bir ailenin oğlu. Ailesi, Emevilerin Anadolu’yu almasıyla buraya yerleşince Malatya’da doğmuş. Asıl adı Abdullah ama Türkler gösterdiği kahramanlıklardan ötürü ona Seyyid (Hz. Muhammed’in soyundan gelen, lider) Battal (kahraman) adını vermişler. Emevi ordularının 8’inci yüzyılda Anadolu’ya düzenlediği seferlere komuta etmiş. Anadolu’da şehit düşen Battal’ın ismi efsane haline gelmiş ve onunla ilgili birçok hikâye anlatılmaya başlanmış. Hatta 11 ve 13’üncü yüzyıllar arasındaki Türk-Bizans savaşlarında bile adının geçtiği hikâyeler fısıldanmış kulaktan kulağa. İncelediğimiz zaman, Anadolu’da anlatılan pek çok efsanedeki kahramanlara ait dürüstlük, adalet, insan sevgisi, korkusuzluk ve kuvvet gibi özelliklerin Battal Gazi’de bir araya getirildiğini de görüyoruz. Kimi metinlerde ise Battal’a dair insanüstü kahramanlıkların anlatıldığına rastlıyoruz; devlerle savaşmış, ateş ona etki etmezmiş, sözleri en güçlü büyüleri bozabilecek kudretteymiş... Arap edebiyatında da Seyyid Battal Gazi’yi görüyoruz. 18’inci yüzyılda Bakai, Battal destanını manzum üslupta yazmış. Battal Gazi’den bu kadar söz edip de en yakın arkadaşının adını anmazsak haksızlık olur. Aşkar, Battal’ın atı, kimi efsaneler, çeşitli kereler onu ölümden kurtaran atının ölümsüz olduğunu da yazıyor.

Battal Gazi Külliyesi

Seyitgazi ilçesinde bir tepenin üzerine, Battal Gazi anısına, Selçuklu Hükümdarı Birinci Alaaddin Keykubad’ın annesince 1207’de yaptırılmaya başlanmış. Yapı, Osmanlı dönemindeki eklemelerle külliye halini almış. Bu nedenle Selçuklu ve Osmanlı mimarisi bir arada. İnşasında antik yapılardan devşirme malzeme de kullanılmış. Külliyede, Osmanlı, Selçuklu (Kızlar) medreseleri, semahane, imaret bölümlerinin yanı sıra aralarında Çoban Baba (Kutluca Bey) türbesinin de olduğu çok sayıda türbe bulunuyor. Battal Gazi’nin türbesine girdiğinizde Gazi’ye ait sandukanın yanında bir sanduka daha dikkatinizi çekecek, bunun bir kral kızına ait olduğu söyleniyor. Türbeye ait ahşap kapılar ise artık Ankara Etnoğrafya Müzesi’nde. Külliyenin kimi dershane ve odaları Seyitgazi Müzesi görevini görmek üzere düzenlenmiş. Burada farklı dönemlere ait heykeller, silahlar, giysi ve takılarla günlük hayattan aletler sergileniyor. Yakın zamanda külliyede yapılan restorasyon ise orijinal dokuyu zedelediği gerekçesiyle tartışılıyor.

Seyitgazi Bor ve Etnoğrafya Müzesi

İlçede görülmesi gereken ilginç bir müze daha var. Bir Selçuklu Hamamı’nın ev sahipliği yaptığı müzenin bir bölümü, Türkiye’de bulunan ve stratejik önemi olan bor madenine ayrılmış. Burada işletmelerle ilgili bilgiler, bir ocak maketi ve madenden üretilen ürünler sergileniyor. Müzenin bir diğer bölümünde ise yöreye ait ev eşyaları, aletler ve giysiler görülebilir.

Frigler kimdi

Anadolu’nun ilk mahir kuyumcusu, bezeme sanatı ustası, müzikte flütün mucidi Frigler, Trakya kökenliydi. Önce Bitinya bölgesine (Karadeniz’in batısı) yerleştiler. MÖ 12 - 7’nci yüzyıllar arasında bölgeye hâkim oldular. Bundan sonraki yıllarda Sangarios Nehri (bugünkü Sakarya) ile Maiandros Nehri (bugünkü Menderes) arasında kalan yerin çekirdek olarak kabul edildiği bir bölgeye yayıldılar. İlk kralları Gordias ülkenin başkentine de ismini verdi. Gordias’ın efsanelere konu olan oğlu Midas sürekli savaştıkları Asurlularla barış yaptı. İki önemli şehri ihya etti: Polatlı yakınlarındaki siyasi merkez Gordion ve bugün Han ilçesine bağlı Yazılıkaya’da bulunan dini merkez Midas...
Frigler çiftçi toplumuydu. Büyük toprakları rahipler yönetirdi. Maden işçiliği de gelişmişti. Metal aletlerle taşları biçimlendirdiler. Bronzdan yapılmış boğa başı şeklindeki kadehleri Balkanlar’a kadar ulaştı. MÖ 7’nci yüzyılda Kimmerler’in Kafkaslar’dan çıkıp Anadolu’ya gelmesi Frig Uygarlığı’nın sonu oldu.

YAZISI ÇÖZÜLEMEDİ

Frigcenin bir Hint -Avrupa dili olduğu Yunan alfabesiyle yazılmış iki yazıt yardımıyla saptandı. Frigce, Roma döneminde ‘Tanrıların Dili’ olarak adlandırılır, Zeus ve Kibele’nin de Frigce konuştuğuna inanıldığı için dini ayinler de bu dilde yapılırdı. Yazısı ise henüz tamamen çözülemedi, sadece bazı kelimeler okunabiliyor. Bazı yazıtlardaki metinlerin konuları tanımlanabiliyor.
Dini inançlarında hâkim figür ana tanrıça. Kibele’yi Hititler Kubaba, Yunanlar Artemis, Romalılar ise Diana olarak isimlendirmiş. Bu Anadolulu tanrıçası dişiliği, analığı, üremeyi ve dolayısıyla hayatın devamını simgeliyor. Ülkenin merkezi Sangaris’ta (Sakarya) ele geçen ve MÖ 8 - 7’nci yüzyıla ait olan eserler, ana tanrıçanın mutlak hâkimiyetini gösteriyor. Tasvirlere bakılırsa ölüleri de yönetiyor. Yanındaki aslan yol arkadaşı ve Frigya’nın sembolü. Kibele’nin tacı tüm doğaya hâkim oluşunun simgesi. Ana tanrıça sevgilisi Attis’le (sonraki yıllarda Men) buluştuğunda tabiatın mutlu olduğuna, bereketin arttığına inanılıyor. Ayrılıklarda ise kış geliyor. Attis çıldırıp kendini hadım etmiş, saçılan kanlardan menekşeler meydana gelmiş. Kibele sevgilisinin acısını dindirebilmek için onu bir çam ağacına dönüştürmüş. Tanrıçaya adanarak yapılan Pessinus’u yöneten başrahipler de Attis’in adını taşıyormuş ve inanışlarına göre kendilerini hadım etmek zorundalarmış. Başrahiplerin sadece ruhani dünyayı düzenlediğini sanmayın, ticaret de onların kontrolü altındaymış. Friglerin Kibele’ye olan inançları öyle kuvvetliymiş ki uygarlıkları yıkıldıktan sonra da tanrıçalarına sadık kalmışlar. Yunanlar da pek çok Kibele efsanesini kültürlerine aktarmış.

İhsaniye’nin mücevherleri

Afyonkarahisar’a bağlı yaklaşık 1300 metre rakımda kurulu İhsaniye, Frig Vadisi’nin önemli merkezlerinden. Frigler bölgeye Hititlerden sonra gelmiş, önemli eserler bırakmış. Frig Yürüyüş Yolu üzerindeki görmeniz gereken başlıca eserler şunlar...

Aslanlı mezar: MÖ 1000’li yıllarda yapıldığı düşünülen bu kubbe şeklindeki mezarın girişinde aslan ve kartal kabartmaları göreceksiniz. Bir diğer duvarında aslanın üzerine binmiş olarak tasvir edilen tanrı büyük bir ihtimalle Men, etrafında da at binmiş savaşçıları bulunuyor.
Aslantaş: Yaklaşık 10 metrelik bu devasa anıt mezar ilçenin Hayranveli Köyü’nde bulunuyor. MÖ 900’lü yıllarda inşa edilen mezar, adını girişinde iki ayaklarının üzerine kalkmış duran ve görevleri mezarı korumak olan aslanlardan almış.
Direkli Kale: Burası bir aile mezarlığı, en büyük özelliği de Friglerin taş oymacılığının yanı sıra ahşap yapı mimarisine de ne kadar hâkim olduklarını kanıtlaması.
Yılantaş: MÖ 700’lü yıllara tarihlenen yapıtın ilk yapıldığı zamanlarda Aslantaş’tan çok daha görkemli olduğu anlaşılıyor. Ne yazık ki depremlerden ötürü devrilmiş. Adını girişin üzerinde bulunan yılan kabartmalarından alıyor. Aynı kabartmada bu yılanlarla savaşan savaşçılar da tasvir edilmiş.

DÖĞER’DEKİ ANITLAR

İhsaniye’nin Döğer bölgesinde Friglerin en önemli dini yapılarından Büyük Kapı Kaya ve Küçük Kapı Kaya anıtlarının da olduğunu hatırlatayım. Ne yazık ki hem doğa hem de insan ilgisizliği aleyhlerine işlemiş ve orijinal görüntülerinden çok şey yitirmişler. Aynı bölgedeki Demirli Kale ise dağın oyulmasıyla inşa edilmiş bir karakol kale. Depremlerden bir kısmı yıkılmış olsa da hem görkemi hem de evleri, mezar odaları ve sarnıçları duruyor. Kütahya’nın, Tavşanlı ilçesindeki Delikli Taş Anıtı ise Friglerin kuyulu anıt tarzına en güzel örneklerden.

Nerede kalınır?

Frigya Vadisi’nde tavsiye edebileceğim konaklama tesisi yok. O nedenle Eskişehir, Kütahya ve Afyon ile etraftaki ilçelerde konaklamayı seçmek uygun olur.

Nasıl gidilir?

Bölgeyi gerçek anlamda gezebilmek için otomobile ihtiyacınız olacak. Aracınız yoksa Eskişehir’den Seyitgazi’ye ya da Afyon’dan İhsaniye’ye otobüs ile gelip daha sonrasında taksi tutabilirsiniz. Aksi takdirde uzun yürüyüşe hazır olun.

Döğer Kervansarayı restore edildi

İhsaniye ve Döğer bir zamanlar ticaret yolu üzerindeymiş. Kesin olmamakla birlikte II. Murat dönemine tarihlenen yapı iki kısımdan oluşacak şekilde inşa edilmiş. Birinci kısım iki katlı ve kesme taştan ikinci kısım ise tek katlı ve moloz taştan yapılmış. Alt katta hayvan barınaklarının olduğu ve üst katta da misafirlerini ağırlayan birinci bölüme daha sonraları bir de mescit eklenmiş. Mimari özellikleri kervansarayda önce birinci kısmın, ilerleyen yıllarda da ikinci kısmın yapıldığı izlenimi yaratıyor. Değişik mimari özellikleri ile dikkat çeken kervansaray tümüyle restorasyondan geçmiş ve bugün ziyaretçilere açık.

Üçlerkayası dantel gibi işlenmiş

İhsaniye’ye 5 – 10 kilometre uzaklıkta, Friglerin bir dantel gibi işlediği ve bugüne miras bıraktığı bir alandasınız. Üçlerkayası Köyü’ne yaklaşırken mağaralar ve kaya mezarları karşılıyor sizi. Nallıkaya mezarlarını geçtikten hemen sonra gireceğiniz köy, mağaralar, kayalara oyulmuş mezarlar, tapınaklar ve yerleşim yerleri ile bunları birbirine bağlayan tünellerden oluşuyor. Peribacası oluşumlarının da süslediği alan bir film platosunu andırıyor.

Emre Gölü’nde yarışmalar düzenleniyor

Göl, yöre halkının doğa yürüyüşleri ve piknik yaptığı bir yer. Arog filminin platosu olarak kullanılmış. İhsaniye Kaymakamlığı, Frig Vadisi’nin tanıtımına katkıda bulunmak ve buradaki turizm potansiyelini arttırmak amacıyla her yıl temmuz ayında Frig Spor Festivali düzenlemeye karar vermiş. İlki 2011 yılında düzenlenen festivalde, balık tutma, plaj voleybolu, binicilik, bot yarışları gibi spor dallarına ait yarışmalar Emre Gölü ve çevresinde düzenlenmiş.

Pessinus, Tanrıça Kibele’ye adanmıştı

Kimi kaynaklar kuruluşunun Frig kralı Midas zamanında olduğunu söylüyor. Ana tanrıça Kibele’ye adanmış bu şehrin, Kibele inancının Anadolu’da Friglerden eski olduğu düşünüldüğünde, çok daha önceki zamanlarda da bir yerleşim birimi olduğu görülüyor. Domuz etinin yenmediği, yüksek rahipler tarafından yönetilen bu kutsal şehrin büyük ve güçlü bir ordusu varmış. Kazı çalışmaları sayesinde tiyatrosu, tapınağı, nekropolü ve su kanalları ortaya çıkarılmış. Şehrin tanrıçası Kibele adına yaptırılan muhteşem mermer tapınak Romalılar döneminde de kutsal sayılmış. Günümüzde Ballıhisar’da bulunuyor antik kent, ele geçen bulguların bir kısmı da Ballıhisar Müzesi’nde sergileniyor.

Yazarın Tüm Yazıları