PaylaÅŸ
Her sokağında kendinizi ortaçağda hissettiren, her adımınızda sizi adeta yüzyıllar öncesine götüren büyülü bir kent. Kent, Ter ve Onyar nehirleri arasında kurulmuştur. Şehrin tam ortasından akan Onyar Nehri eski ve yeni şehri adeta birbirinden bir bıçak gibi ayırır. Nehirler üzerindeki köprüler, eski kente geçebilmenizin en kolay ve keyifli yoludur. Bu kentin ilk sakinleri İberler.Ve o dönemlerde kentin ismi Gerunda’ydı. Daha sonra ki dönemlerde Roma İmparatorluğu egemenliğine giren kent, Vizigotların hakimiyetiyle tarihteki yerini aldı. O yüzdendir ki Roma kalıntıları, şehir duvarları, tarihi arap hamamları, katedralleri, Yahudi mahalleleri, rengarenk nehir kıyısı evleri ve eski köprüleri ile tarih kokar sokaklar Girona’da…
Şehre varınca, ilk köprüden Sant Felix Katedrali’nin bulunduğu tarafa geçmelisiniz. Hemen sizi, taştan bir sütuna tırmanan tarihi bir aslan figürü karşılar. Tabi ki hikayesi de son derece etkileyici… Bölgede yaşayan Yahudiler arasında önemli bir semboldür aslında bu aslan. Bu anlamda Girona uzun yıllar İspanyol Yahudilerine ev sahipliği yapmış en büyük Avrupa kentlerinden biri olma özelliğini hemen hatırlatır size.Yürüyerek gezerken gördüğünüz her detay, her taş, her duvar dili olsa da konuşsa burada yaşananları anlatsa hissiyatı verir. Yapıların bir çoğu günümüze kadar sağlam bir şekilde gelmiş ve korunmuştur. Aslanlı köprüden sonra yürümeye devam ettikçe, şehir surlarının devamından Via Agusta’ya ulaşırsınız.
Tam orada Games of Thrones dizisinin çekildiği sahneler gelir aklınıza, çünkü tam o bölgelerdesinizdir. 3. yüzyıldan kalan ve şehre kuzey noktasından giriş kapısı olarak belirlenen köprü ilk orjinal taşlarını koruduğundan bir hayli ilgi çekicidir. Köprü bitiminde 1739 tarihinde tamamlanmış, iç bölgesi Gotik, dış cephesi barok olan Girona Katedrali ile karşılaşırsınız. Bu kadar yeni göründüğüne aldanmayın, koruma altında olan bu katedral 10 yıl önce şehir belediyesi tarafından çok özenli bir şekilde temizlendi. Tam 99 adet merdiveni çıkarak katedral kapısına ulaştıktan sonra, karşınızda kalanlar Pirene Dağları’dır. Getto mahallelerinden yürüyerek geçerken, köprülü evler,daracık sokaklar, avlulu bahçeler, taş binalar ve o kadar özenle korunmuştur ki hayrete düşersiniz.
Bölge aynı zamanda bisikletçilerin güzergahındadır. Dünyaca ünlü bisikletçi Lance Armstrong uzun yıllar Girona’da yaşamıştır. Yola devam ederken karşınıza diğer köprülerden farklı bir köprü çıkar. Rengi kırmızı olan bu köprüyü yapan kişi Gustavo Eiffel’dir. Eyfel Kulesini yapmadan önce ilk çelik köprü denemesini yapmış ve kent olarak da Girona’yı seçmiştir. Bu köprünün sizi bağlayacağı meydan Plaza Independencia’dır yani Özgürlük Meydanı. Neden Özgürlük? Çünkü Girona’ya yapılan en son büyük saldırı 1809 tarihinde 35 bin kişilik Napalyon orduları tarafından gerçekleşmiştir.Güçlü bir direnişle karşı karşıya kalan Napolyon’un ordusu ancak 7 ay sonunda şehri ele geçirmiştir.
Lakin Girona halkı, büyük bir gerilla hareketi başlatarak, şehri 5 yıl sonra geri almışlardır ve bu zaferin anısına Özgürlük Meydanı’nda kutlamalar yapıp, Özgürlük Anıtı’nı bu noktaya dikmişlerdir. Tarihi dokusunu koruyan Girona kenti, aynı zamanda her yıl milyonlarca turist tarafından akın akın ziyaret edilen Costa Brava kıyılarına da 40 km kadar uzaklıktadır. Bu sahil ve balıkçı kasabaları özellikle dönem şairlerinin ve ressamlarının uzun yıllar yaşadığı, yapıtlarını sunduğu ve eserlerini yaptığı yerler olmasından dolayı da sanatsal anlamını da koruması ve sergilemesiyle de bilinirler. Katalonya’ya gelmişken sadece Barselona’ya değil bu şehre de en az 1 gün ayırmalısınız derim.
İspanya hakkında daha fazla bilgi ve turlar için www.olaspain.com linkine tıklayınız
FotoÄŸraflar: Alamy
PaylaÅŸ