Paylaş
Resim, en sevdiğim derslerin başında gelirdi ilkokul yıllarımda… Çocukluk dönemimin tahta kokulu sıralarında…Tualler, büyük beyaz defterler, yağlı boya kokuları, kullanmaya kıyamadığım ‘Monami’ setim... Hadi ne olur hatırladığınızı söyleyin, çünkü ben duyar gibi oluyorum. Somonun her tonu, mavinin koyuluğu ve yeşilin cazibesi. Hayal gücümü belki de sınırsız olarak kullanabildiğim, kurallara bağlı kalmadan kalemlerle, boyalarla, renklerle iç içe olduğum ve özgürce sayfalara karakter kazandırdığım, kazandırabildiğim yıllar… Hele bir de öğretmenimiz “Bugün yaşamak istediğiniz yeri seçin ve onu resmedin” dediğinde keyfime diyecek yoktu. Çizdiğim dimdik dağlar, aralarından çıkan başka sivri dağlar, ovalar, yeşil agaçlar, üçgen görünümlü, siyah çatılı evler. Meğerse öyle bir yer gerçekten de varmış. Ben sadece hayal kurmakla kalmamışım resmederken, yıllar sonra göreceğim bir vadiyi resmetmişim bilmeden… İşte bugün size o vadiden sesleniyorum, çocukluk yıllarıma geri dönüyor, bu sefer kendimi de resmin içine bir yere yerleştiriyorum. Çünkü böyle bir yer var gerçekten…Orta Pirene dağlarının kuzey yamacında endamıyla, duruşuyla ve varlığıyla sizi hayrete düşüren Aran Vadisi, Vall d’Aran. İspanya’da Katalunya bölgesinin Lerida iline bağlı, Fransa ile komşu, Aragon bölgesi ile sınırda kayıp bir vadi…
Aran vadisine ulaşım kolay değil, ancak özel aracınız var ise gidebilirsiniz. Virajlı yollardan, barajlardan, göllerden, nehirlerden ve ormanlardan geçersiniz. Karşılacağınız manzaraya sanki zemin hazırlar gibidirler adeta!! Barcelona’dan yaklaşık 4 saatlik bir yolculuk sonrası yokuş aşağı iniş başlar ve birden taş evler sizleri karşılar. Ne müzik dinlemek ister canınız, ne de telefona bakmak. Sadece var olanı izlemek ve solumak tek isteğiniz olacaktır.
Vadinin en büyük şehri Vielha’dır ve aynı zamanda da vadinin en hareketli merkezidir. Dükkanlar, kış sporları ve kayak ürünleri ile bir hayli çeşitlilik sunar. Aslında her dönem alımlıdır. Yazın ise kurulan yaz pazarları, doğal ürün satan büfeler ile renklenir. Kış ürünlerinin yerini rafting, bisiklet ve dağ sporları malzemeleri alır. 2600 metre yükseklikten doğan ve vadiye doğru farklı kollardan akan Garona nehri, 40 km boyunca Aranes topraklarından geçerek Fransa’ya doğru yönelir ve Atlantik Okyanusu’na dökülür. İşte bu 40 km boyunca geçtiği her alan ise inanın ki cennetten köşe.
Vielha’yı geride bırakıp yukarıya doğru çıktıkça, sizleri bölgenin şirin mi şirin köyleri karşılamaya başlar. Nehir ise sizi, usulca takibe devam etmektedir. Yeşil daha da artar, dağlar daha da dikleşir, kar ise tepelerde, güneş almayan gölge kalan yerlerde hala ayakta durmaya çalışır. Betren, Escuñau, Garros, sırasıyla gelen köylerdir. En sevdiğim ve durak yerim ise Arties’tir. 7 km Vielha merkeze uzak ve 7 km Baqueria Beret’e uzak. Tam ortada yani. Baqueria Beret ise, İspanya’nın en önemli kayak merkezidir. Derin vadilerle yarılan, Pirene dağlarının kalbinde kurulu bir kayak merkezi…Fransa ile İber yarımadası birbirinden ayıran bu dağ silsilesi, buralarda ulaşım için bir engel değil, adeta bir güzelliğe dönüşmüştür. 1500 metreden 2510 metreye kadar yükseklik gösterebilen ve 153 km kayak yapılabilecek büyük bir alana sahiptir. İspanyol Kraliyet ailesinin ve aristokrasinin seçim yeridir.
Hatta ‘The Daily Telegraph’ adlı İngiliz gazetesi Baqueira'nın "Dünyanın en iyi kayak merkezi" olduğuna dair yazılar yazmış, fikirler ortaya atmıştır.
O yüzden Arties konum olarak harikadır. Adımınızı atar atmaz, taş evler, siyah üçgen çatılar ve tahta balkonlardan sarkan kıpkırmızı sardunyalarıyla sizleri karşılar. Her şey o kadar yerli yerindedir ki, düzende ki ahenk ile merkeze doğru ilerlersiniz. Valarties ve Garona nehirleri arasında kalan Arties’te taş ve tahta köprüler sizi bir nehirden öbür nehre bağlar. Antik merkezde ki Sta. Maria de Arties kilisesi 12.yy’dandır. Roma tarzı asil duruşu ve heybetli çanı, adeta Arties’in sembolü haline gelmiştir. Meydanda ki çam ağacınızı arkanızda bırakıp Valarties nehrinin üzerinde ki herhangi bir köprüden geçince butik pastaneler, şarap dükkanları, şık restoranlar ve birbiriyle yarışırcasına dekore edilmiş evler ve balkonları ile dopdolu bir sokağa gelirsiniz. Etrafınız asil Pirene dağlarıyla çevrilidir ve onların varlığı size güç verir. Renkleri huzur, duruşları ise sakinlik. Aynı zamanda bu yolun devamında bulunan termaller sıcaklığı 23 ile 35 derece arasında değişen kükürtlü doğal suyun çıktığı kaynağa götürür. Kışın romantik olan bu ortam, yazın ise fazlasıyla keyifli ve dinlendiricidir. Geceleri ise nehir boyunca yer alan kafeteryalar, restoran ışıklandırılır, nehir tüm hızıyla akmaya devam eder, siz bir kere daha olduğunuz yerde bulunmanın şans olduğunu hisseder ve kadehinizi bu mutluluğa kaldırırsınız.
Ortamın şıklığı, sakinliği, doğanın güzelliği ve endamı harikulade. Muhakkak Baqueria Beret bölgesine de gitmeli, telesetlerle gezinti yapmalı ve bu bölgede Manastır Montugari’ye uğramalısınız. 11.yy sonlarından kalan bu manastır, nehrin tam kenarında. Lakin kışın sadece kar motorlarıyla gelebileceğiniz bir noktada. Yazın ise bisikletiniz ya da aracınızla ulaşabileceğiniz bir yer. Birçok bisikletçinin uğrak noktası olan bu yerde bir de restoran var. 2500 metre yükseklikte, nehir kenarında, Pirene dağları tarafından çevrilmiş bu ortamda barbeküde et yemenin tadını, hiçbir yerde alamazsınız. Sanırım oksijen bolluğu da lezzete lezzet katan. Dilerseniz de nehir kenarında piknikte yapabilirsiniz.
Göller, göletler, doğal parklar, nehirler, dereler, köprüler yeşilin her tonu, ağacın her çeşidi, hayalimde ki dağlar, kışı güzel, yazı güzel. Vall d’Aran… Saklı bir cennet. Yüce Pirene dağlarının korumasında, himayesinde, gölgesinde yaşamak, doğayla bitmeyecek bir dostluk kurmak, nehirlere bakarak her saniyenin tadını çıkarmak, ve buralarda yaşama hayali kurmak bana çok iyi geldi, size de gelecek…Tablolardaki manzaraların ilham kaynağı olan bu büyülü yerde kim yaşamak istemez ki!!!
Paylaş