Paylaş
İlk olarak yola çıkmadan önce Güzelbahçe’de bir nefes alalım istedik. Denize karşı çaylarımızı yudumlarken rotanın bir kez daha üzerinden geçme şansımız oldu. Mükemmel bir sürüş sonrasında Özdere’yi geçer geçmez ilk durağımız Ahmetbeyli oldu. Mevsim sonlandığı için her yer sakindi ve biz de açık bulabildiğimiz ilk kafede soluğu aldık. Taze demlenmiş çaylarımızı içtikten sonra bu kez rotamızı Kuşadası’na doğru çevirdik. Kuşadası, bizi sıcak bir gülücükle karşıladı. Güvercinada, her zamanki ihtişamlı görüntüsüyle bizi çağırsa da esas hedef Güzelçamlı Milli Park olduğundan ne yazık ki çağrısına olumlu cevap veremedik. Ama siz gittiğinizde Güvercinada’yı turlamadan dönmeyin. Güvercinada Kalesi’ne ayak bastığınız anda kendinizi çok uzaklarda hissetmeniz an meselesi. Güneşin denize battığı güzel Kuşadası’nda bu özel manzarayı bir kez olsun izleyin ve keyfini çıkarın.
Her ne kadar Kuşadası eskisi gibi bakir kalmayı başaramamış olsa da kendine has havası ve renkleriyle ziyaretçilerini her daim kendine çekmeyi başarıyor. Güzelçamlı Milli Park’a varmadan son durağımız ise Sevgi Plajı ile adından bahsettiren sevimli sahil kasabası Davutlar oldu. Davutlar’dan geçecek olursanız, sonsuzluk hissi veren sahiliyle meşhur Sevgi Plajı’na gidip tertemiz havanın tadını çıkarmayı ihmal etmeyin. Yaz mevsiminde dalgasıyla bilinen bu plaja gitmeye karar verirseniz, özellikle sabah erken saatleri tercih edin ki, dümdüz denizin tadını rahatça çıkarabilin.
Davutlar’dan sonra Güzelçamlı’da bulunan Dilek Yarımadası Büyük Menderes Milli Parkı’na giriş yaptık. Hem de ne giriş! Gişeyi geçer geçmez yaban domuzu bir aile bizleri karşıladı. Anne, baba ve kardeşler olmak üzere sevimli domuz ailesi, önümüzden bir nevi resmi geçit yaptı. İlk etapta biraz korkmamıza rağmen, sonradan amaçlarının karşıdan karşıya geçmek olduğunu anlayınca rahatladık.
Milli Park’ta bulunan ilk koya motorlarımızı park ettikten sonra soluğu hemen deniz kenarında aldık. Öyle ki yaz mevsiminin bitmiş olduğunu bilmesek kendimizi denize girerken bulabilirmişiz hissine kapıldık. Çünkü bir anda keşke mayolarımızı alsaydık diye aramızda konuşmaya başladık. Deniz anlatılamayacak kadar sakin ve dümdüzdü. Resmen yazın girmeye geldiğimiz denizden eser yoktu diyebilirim. Güzel kış hafta sonlarında yiyeceklerinizi alıp mis kokan deniz eşliğinde piknik bile yapabilirsiniz.
Sahilde temiz havayı içimize çekip tam anlamıyla sakinliğin ve huzurun tadını çıkardık. Güzel bir rota olmuştu ama asıl hedefimiz Kuşadası Güzelçamlı Milli Parkı’na ulaşmanın mutluluğu da ayrıydı. Bütün haftanın yorgunluğu, tertemiz havada resmen uçup gitmişti. Bu kadar yol gelip Yaylaköy’de bulunan Yılmaz’ın Yeri’nde kavurma yemeden olmazdı. Kuşadası’ndan Söke’ye giderken Kuşadası körfezi manzarasına sahip Yaylaköy’deki etlerin tadına mutlaka bakın. Kendinizi hem manzaranın güzelliğine hem de yiyeceklere bırakın. Göreceksiniz gittiğiniz yola fazlasıyla değecek…
Paylaş