Paylaş
Fotoğrafçılıkla uğraşan Gizem, televizyon yapımcısı olan ancak şu anda babalık izninin ikinci yılını kullanan eşi Paul, 4.5 yaşındaki kızları Payna ve 2 yaşındaki oğulları Rumi ile 1.5 yıldır bir motokaravan ile yollardalar. Şimdiye kadar 22 ülke ve bu ülkelerdeki şehirlerin neredeyse tamamını gezdiler. Şu anda kış aylarını geçirmek ve biraz mola vermek için Türkiye’deler. Kısa süre sonra yine yollara düşüp Kuzey Avrupa’ya uzanacaklar. Gizem ve eşi, Fransa’daki günlük yaşam koşturmacasını bırakıp çocuklarıyla daha çok vakit geçirmek istemiş ve onlara uygun bir okul arayışına girmişler. O dönemde izledikleri bir televizyon belgeselinde macerasever bir ailenin karavana dönüştürüp ‘Martin Autour du Monde’ (Dünyayı Gezen Martin) adını verdikleri bir kamyonla dünyayı gezdiklerini görmüşler. Çocukların böyle bir yolculuk sayesinde dünyayı daha farklı şekillerde de deneyimleyebilecekleri fikri çok hoşlarına gitmiş ve bir motokaravanla yollara düşmeye karar vermişler. Biz yollarda neler yaşadıklarını sorduk, Gizem De Loecker cevapladı.
Nasıl bir planla yola çıktınız?
Yolculuğumuz 1 Eylül 2018’de Paris’ten başladı. Tüm Avrupa ülkelerini geçeceğimiz bir güzergâh planladık. Buna, Korsika ve Sardunya adalarını da ekledik. Hava değişimleri, yağmur ve soğuklar nedeniyle üç aylık bir Fas turunu ve bu yıl da Bodrum’u rotamıza dahil ettik.
Bir karavandasınız, hava durumu yine de çok belirleyici oluyor mu?
Karavan yolculuğunda hava durumunun etkisi çok büyük. Şiddetli bir yağmur yağdığında içeride kalmak durumundasınız. Alan kısıtlı olduğu için iki küçük enerji dolu çocukla bu pek de kolay olmuyor! Bu yüzden her sabah hava durumuna göre hareket ediyoruz. Genelde aynı yerde bir veya iki gece kalıyoruz, günde ortalama iki saat araba kullanıyoruz. Böylece yavaş ama ülkeleri iyice tanıyarak ilerliyoruz.
Nasıl bir günlük rutininiz var?
Çocuklar bizi sabah 7.00’de uyandırıyor. Akşam 21.00’e kadar birlikte dolu dolu vakit geçiriyoruz. Ortalık ancak çocuklar gece uyuduklarında sakinleşiyor. Böylece gece 2.00’ye kadar çalışabiliyoruz. Bu rutin, yola çıktığımızdan beri hiç değişmedi. Bazen bir yere varıyoruz ve karavanlarının önünde rahatça kitap okuyan iki gence rastlıyoruz, Paul ile aramızda gülüşüyoruz, çünkü biz kendimize böyle bir vakit ayırmayı hayâl bile edemiyoruz.
‘Bugün neredeyiz acaba?’
Nelere dikkat ediyorsunuz?
Çocukları kolla, karavanı hazırla, yemeği yap... Bu tempo biraz yorucu ama yine de çok güzel. Önemli olan çocukların ritmine ayak uydurmak. Yolculuğu öğleden sonra onların uyku saatlerine denk getirip böylece uzun süre koltukta emniyet kemeriyle bağlı şekilde oturmak zorunda kalmamalarına dikkat ediyoruz. Bu yüzden günde sadece ortalama iki saat araba sürüyoruz. En önemli kuralımız; nerede olursak olalım, tanıştığımız insanlar bizi evlerinde yatıya kalmak için davet etseler de, daima kendi karavanımızda, kendi yataklarımızda uyumak. Çünkü etrafımızdaki her şey sürekli değişiyor. Değişmeyen tek şey, geceyi geçirdiğimiz karavanımız, evimiz olsun istiyoruz. Çocuklar için de sabit bir nokta olması önemli.
Çocukların eğitim sorununu nasıl çözdünüz peki?
Kızımız Payna, Paris’teyken bir okula gidiyordu. Ancak yolculukla beraber düzenli okul hayatına ara vermek zorunda kaldık. Gideceğimiz farklı yerler, göreceğimiz güzellikler ve tanışacağımız insanların çocuklar icin güzel bir deneyim olacağını düşündük aslında. Bu arada okulu unutur sandık ama öyle olmadı. Gezmeyi ve yeni insanlarla tanışma kısmını çok sevse de okulunu ve arkadaşlarını özlediğini sık sık dile getiriyordu. Biz de hem gezip hem okula gidebilecekleri bir yöntem geliştirdik. Gittiğimiz ülkelerdeki alternatif okulları araştırdık. Bunlar çoğunlukla Montessori okulları oldu. Onlarla iletişime geçip gezi projemizi, karavan hayatını çocuklara ve ebeveynlere anlatmayı teklif ettik, okullar da Payna’yı ve Rumi’yi o şehirde kaldığımız sürece misafir öğrenci olarak ağırladılar. Böylece çocuklar pek çok ülkede okula gitmiş oldu. Bunun dışında karavanda pek çok kitabımız var, istediklerinde çalışıyoruz, ayrıca gördükleri ve deneyimledikleri her şey eğitimlerinin doğal bir parçası.
Nasıl bir karavan hayatınız var, herkes hayatından memnun mu?
Her sabah uyanınca perdeleri açıp “Bugün neredeyiz?” heyecanını yaşayan çocuklarımızı izlemek çok keyifli. Karavan hayatında dünyanın her yeri sizin bahçeniz oluyor. Doğada çok sık vakit geçiriyor, en güzel plajların yanında, ormanların içinde, dağların tepelerinde uyuyoruz. Şehirlere yaklaştığımızda ise geceyi park yerlerinde geçiriyoruz. Bu hayatın en sevdiğimiz yönlerinden biri de çok sosyal bir yaşam tarzı olması. Birçok ilginç insanla tanışıp yeni kültürler görmek ve dostluklar kurmak gerçekten çok keyifli.
Ya zor tarafları...
Her iki-üç günde bir suyunuzu doldurmak, birikmiş suyu boşaltmak
ya da tuvalet kasasını yenilemekse bu işin zor tarafları. Karavan servis alanlarına ulaşım bazı ülkelerde daha zor olabiliyor. Ama zorluklarına karşın hepimiz çok seviyoruz bu hayatı.
Çocuklar için nasıl bir tecrübe bu size göre?
Atacağımız her adımı onlara anlatıyoruz. Böylece endişe duymuyorlar. Yolculuk projesinin her aşamasında birlikteydik, böyle de devam edeceğiz. İtalya’da karavanımızın yapıldığı fabrikaya da uğradık mesela, evimizin sıfırdan nasıl yapıldığını görmüş oldular. Karavanımızda bir de haritamız var, geçtiğimiz ülkeleri kazıyabiliyoruz, böylece onlar için ülkeler daha anlaşılabilir oluyor. Konakladığımız yerler arasında çiftlikler, bağlar, zeytinyağı fabrikaları, meyve bahçeleri gibi yerler de oluyor. Bu mekânları gezip buradaki insanlardan mesleklerini ve üretim süreçlerini yakından görüyoruz. Doğada vakit geçirmenin pozitif etkileri de müthiş elbette. Bütün dünya onların oyun bahçesi, buna bolca dostluk ve çokça da sevgi eklersek doğal öğrenme yasalarına göre büyüdüklerini söyleyebiliriz.
Şimdiye kadar en çok etkilendiğiniz ülke hangisi oldu?
Slovenya; dağları, gölleri, mağaraları ve ormanlarıyla inanılmaz güzellikte bir doğaya sahip. Herkes ülkesine oldukça saygılı; otoyolda arabalarını kenara çekip çöp toplayan insanlar gördük. Hatta mesela göllerde yüzmeden önce vücudunuza ancak doğaya zararsız bir güneş kremi sürmenize izin verdiklerine tanık olduk! Başkentleri de tertemiz, üstelik kültürel etkinlikler konusunda da gerçek bir vaha orası.
Çocuklu aileler karavan seçerken nelere dikkat etmeli?
Uzun bir yolculuk planlıyorsanız konforlu ve iyi durumda bir karavan seçmeye özen gösterin. Çocukla seyahatte karavan malzemelerinin kırılıp dökülmesi problem olabilir, dikkat!
Yolculukta kamp alanlarına bağlı
kalmamak için karavanınızın güneş
panelleri ve ekolojik tuvaleti olsun.
İki depo su tankeri alırsanız daha
uzun süre idare edebilirsiniz.
Her ülkeye göre değişkenlik gösterdiği için yanınızda farklı musluk başlıkları ve farklı
gaz doldurma adaptörleri bulundurun.
Paylaş