Paylaş
Yaşantımızın hızı her geçen gün daha çok artmıyor mu? Sürekli ‘bugün, bu hafta, bu ay nasıl geçti hiç anlamadım’ sözünü sarf ediyoruz.
Hızla sürdürdüğümüz bu yaşam beraberinde hızlı yemek kültürünü de getirmiş durumda. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadığımız böylesi bir yaşamda hem ruh hem de beden sağlığımız için ara sıra bir mola verip yavaşlamamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun için alıp başımızı uzaklara gitmeye gerek yok, hem ülkemizde hem de yakınımızdaki ülkelerde zamanı yavaşlatacak “slow living” (yavaş yaşam) ve “slow food” (yavaş yemek) felsefesini yaşayabileceğimiz çok güzel yerler var. Bunlardan biri hemen yanı başımızda üstelik vizesiz gidebileceğimiz İstanbul’a 1 saat 40 dk. uçuş mesafesindeki Sırbistan’da yer alıyor.
Sırbistan deyince ilk gezilecek şehir olarak Belgrad gelir aklımıza. Ancak görülmesi gereken başka güzel yerleri de var Voyvodina bölgesi gibi. Voyvodina bölgesinin başkenti ve Sırbistan’ın Belgrad’tan sonra ikinci büyük şehri Novisad. Beyaz şehrin üzüm bağı olarak anılan ve Tuna nehri kıyısında konumlanmış Novisad, Belgrad’a bir saat uzaklıkta ve ulaşımı da oldukça kolay, Belgrad’tan otobüsle ya da kiralayacağınız aracınızla kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Bir dönem Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna ev sahipliği yapmasının da etkisiyle mimari ve sosyal açıdan Belgrad’dan farklı bir şehir. Novisad tarih kokan, sakin ve telaşsız bir şehir ancak Novisad’a arabayla 15 dk. uzaklıkta öyle bir yer var ki sakinliğin tam adresi. Salas 137, Novisad’ın Cenej bölgesinde bulunan hem konaklayabileceğiniz, ata binebileceğiniz, hem de yöresel lezzetlerin en doğal hallerini tadabileceğiniz muhteşem bir çiftlik.
Şehrin hızlı temposundan kaçıp, gezilecek yerler listesi yapmadan sakin ve zamanın yavaş akıp gittiği bir hafta sonu geçirmek için çok ideal bir yer Salas 137. Yaklaşan Sevgililer Günü için de güzel bir alternatif olacaktır. Burada koşuşturma yok, belirli saatler içerisinde ziyaret edilecek yerler yok, kalabalık ve sıra beklediğiniz kafeler, restoranlar yok, gürültü yok, trafik yok.
Doğa var, temiz hava var, kuş sesi var, atlar var, yaprakların hışırtısı var ve en güzeli de sizi geçmişe götürecek geleneksel mobilyalarla döşenmiş yerel lezzetlerin sunulduğu tüm gününüzü aldığınız her lokmanın tadını çıkararak geçirebileceğiniz sıcacık bir ortam sunan otantik bir restoran var.
Burası slow food yani “yavaş yemek” felsefesi ile işletiliyor. Peki nedir tam olarak slow food? Tam adı “international slow food movement” (uluslararası yavaş yemek hareketi) fast food ve hızlı yaşamın toplum üzerindeki olumsuz etkilerine bir tepki olarak 1986 yılında İtalyan gazeteci ve yazar Carlo Petrini tarafından İtalya’da başlatılan entelektüel bir hareket.
Yavaş yemek hareketi ile geleneksel yemek kültürü, doğal şartlarda yetişen sebze, meyve, ekolojik tarım yapan çiftlikler, geleneksel lezzetler sunan restoranların korunmasının yanı sıra tüm hayvan ırklarının ve sebze türlerinin korunması da amaçlanıyor. Slow food olarak başlayan bu hareket tüm dünyada büyük bir kitle tarafından destekleniyor. Şuan ülkemiz de dâhil tüm dünyaya yayılmış durumda. Ayrıca slow food hareketi slow travel (yavaş seyahat), slow cities (yavaş şehirler) gibi başka alanlara da sıçramış.
Restorana adım atmamla çocukluğuma gidiyorum ve kendimi babaannemin iki katlı çatılı, içi ahşap dışı taş olan beyaz badanalı evinde hissediyorum, yemekler de sanki onun pamuk ellerinden çıkmış gibi. Hava kararana kadar tüm günümüzü muhteşem lezzetlerle donatılmış bol sohbetli sofrada yavaş yavaş her dakikasının farkına vararak ve tadını çıkararak geçiriyoruz. Tüm yemekler çiftlikte üretilen doğal ve taze malzemeler ile hazırlanıyor.
Yavaş yemek felsefesine göre üretilen gıda çok kısa sürede aynı tazelikte ve doğallıkta tüketiciye sunuluyor. Önce Sırbistan’ın geleneksel çorbalarından erişteli tavuk çorbasını içiyoruz, ana yemekler et ağırlıklı ve hepsi çok lezzetli. Ayrıca hamur işlerinin de tadına bakıyoruz. Tatlı olarak da sütlaç ve ‘sourcherry pie’ adı verilen vişneli turta yiyoruz Türk kahvesi eşliğinde.
Sırbistan’da Türk kahvesi çok yaygın. Sırp mutfağı bize çok yakın, Osmanlıların yıllarca kaldığı bu topraklarda yemek kültürümüzün benzemesi çok normal diye düşünüyorum. Buraya beraber geldiğimiz Sırp arkadaşlarımız misafirperverliklerini zengin mutfakları ile gösteriyorlar bize, bir Türk’e gösterilebilecek en güzel misafirperverlik örneği yeme-içme ikramı değil de nedir?
Salas 137’nin geleneksel tarzda dekore edilmiş 13 tane odası var, oda fiyatı ortalama 45 Euro (207 TL-iki kişi). Restoranında ise ortalama kişi başı ödenen fiyat 25 Euro (115TL). Geniş bir bahçesi, çocuk oyun alanları, ata binme ve okçuluk gibi aktiviteleri bulunuyor. Salas 137, yılın 12 ayı açık ve hangi mevsimde giderseniz gidin kendine has güzellikler sunacaktır size. Burada zaman algınız çok değişecek, yavaşlayın ve vaktinizin yavaşça tadını çıkarın.
Paylaş