Paylaş
Bu kadar farklı insanın ortak bir seyahat hayalinde buluşmasının bir nedeni olmalıydı.
Benim de hayallerimi süslemişti, ben de devrimi yerinde görüp Che’nin içtiği purodan içmek, klasik renkli Amerikan arabalarıyla şehir turu atıp geçmişte bir yolculuk yapmak istiyordum. Ve hayalim gerçek oldu. Peki, her şey hayallerimi süsleyen güzellikte miydi? Değildi. Hayalini kurduğum Küba ile gerçeğini yaşadığım Küba arasında hem benzerlikler hem de birçok fark vardı. Küba’ya tekrar gider miyim? Koşa koşa giderim.
Bunca insanın en çok Küba’ya gitmek istemelerinin nedenini yerinde keşfetmek müthiş bir deneyimdi. Küba öyle rüyalarınızı süsleyecek güzellikte bir ülke olduğu için değil, farklı olduğu için. Kim istemez ki zaman makinesine binmeden geçmişe yolculuk yapmayı, 1950 model klasik Amerikan arabaları ile kendini film setinde hissetmeyi, rengârenk kolonyal evlerin yer aldığı dar sokaklarında dolaşmayı, her sokağında yükselen müzik sesleri ile dans etmeyi. Ernest Hemingway’in ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor’ kitabını Küba’da yaşarken yazdığını bilmek, onun gittiği barlarda sevdiği kokteyllerden içme düşüncesi bile heyecan verici.
Ancak her şey fotoğraflarda görüldüğü gibi değil tabi ki. Hem izlenimlerim hem de birçok Kübalıyla yaptığım sohbetlerde anladım ki Kübalıların rejimden pek de memnun oldukları söylenemez. Küba halkı artık fakir ama mutlu tanımına uymuyor. Bir doktor maaşının ortalama 40 dolar (150 TL) olduğu bu ülkede insanlar daha çok turizme yönelmiş durumda. Turizmle birlikte gelir dağılımlarında ciddi farklar olmaya başlamış, onda var bende neden yok sorusunu sormaya başlamışlar. Turistlere para gözüyle bakılıyor ve bunu gezerken hissediyorsunuz. Diğer yandan halk ne kapitalizmi istiyor ne de bu şekilde dünyaya kapalı kalmayı.
Küba seyahatimin en güzel taraflarından biri internet erişimimin sınırlı olmasıydı. Bir haftalığına fişi çektim, bağlanmak için de uğraşmadım açıkçası. İnternet kullanımı için devlete bağlı bir kurum olan ETECSA’nın internet kartlarından alıyorsunuz, sadece parklarda ya da otel lobilerinde internete bağlanabiliyorsunuz. Şehirde gezerken parkta toplanmış insan kalabalığı görürseniz orada internet var demek. 2008 yılına kadar Kübalıların cep telefonuna sahip olması yasakmış.
Küba’ya ne zaman ve nasıl gidilir?
Karayipler’de bir ada ülkesi olan Küba yarı tropikal bir iklime sahip. Kasım ve Nisan ayları arası kuru mevsim olduğu için en az yağış alan aylar. Ben Ocak ayında gittim, birkaç gün yağmurluydu, hava soğuk değildi ancak tropik bir iklime gidiyorum edasıyla geldiğim için çok tedbirli değildim, üşümedim desem yalan olur.
Küba diplomatik (siyah), hizmet (gri) ve hususi (yeşil) pasaportlar hariç Türkiye’ye vize uygulayan bir ülke. Doğrudan Ankara’da bulunan büyükelçiliğe vize başvurusu yapılabileceği gibi turizm acenteleri aracılığı ile de vize başvurusu yapabilirsiniz. Küba’ya Türk Hava Yolları İstanbul’dan direk uçuyor ancak skyscanner gibi sitelerden de aktarmalı uygun bilet bulmak mümkün. Küba’ya direk uçuş 13 saat sürüyor.
Küba’da nerede kalınır?
Küba’da konaklama için kesinlikle casalar tercih edilmeli. (Casa İspanyolca ev anlamına geliyor). Casa particular diye adlandırılan evlerde oda ya da tüm evi kiralamak mümkün. Oteller ise genelde kötü ve eski, düzgün sayılan otellerin de fiyatları çok yüksek. Biz hem Havana’da hem de Trinidad’ta evde kaldık, hem çok temiz ve modern döşenmiş, hem de fiyatı uygundu.
Küba pahalı mı?
Küba’da turistler ve yerel halk farklı bir para birimi kullanıyor. Küba pezosu denilen “CUC” turistlere uygulanan para birimi ve hemen hemen 1 Amerikan dolarına eşit. Küba sanıldığı gibi çok ucuz bir yer değil. Ortalama bir yemeğin fiyatı kişi başı 15-20 CUC (55-75 TL), taksi ile şehir içi ulaşım 5-10 CUC arası (18-36 TL), 1 saatlik internet kullanımı yaptığınız pazarlığa göre değişebiliyor ancak genelde 3 CUC (11 TL), Havana’da geceliği ortalama 50 CUC (190 TL), Trinindad’ta ise 30 CUC’a (114 TL) casalar bulabilirsiniz.
Küba Gezilecek Yerler
Küba’ya 10 gün ayırmak gerekir diye düşünüyorum. Buraya ayak bastığınız ilk günlerde belki de “eyvah devrim mi, ben almasam mı” diyeceksiniz ancak dönerken keşke biraz daha kalabilsem diyerek ayrılacaksınız bu ülkeden. Havana’dan sonra Küba’nın en güzel şehri Trinidad’ın mutlaka görülmesi gerekiyor. Yemyeşil doğası ve tütün tarlalarıyla Vinales Vadisi ve kumsalıyla ünlü tatil şehri Varadero gezilecek yerler arasında. Havana ve Trinidad’dan ayrı bir yazıda bahsedeceğim.
Küba’da Yeme-İçme
Küba mutfağı Afro-Karayip mutfağı olarak tanımlanıyor. Küba’ya gitmeden önce aç kalırsınız laflarına pek kulak asmamıştım, haklı da çıktım. Yeme-içme seçenekleri hem yeterli hem de çeşitli. Kızarmış tavuk, siyah fasulye ve pilav en yaygın lezzetlerden. GDO diye bir kavram yok ve tavukları rahatlıkla yiyebiliyorsunuz. Deniz ürünü sevenler için de lezzetler çok. Tüm kullanılan sebze ve meyveler organik. Ayrıca uluslararası mutfaklar da çok sayıda var, Yunanlıların souvlakisinden bile yedik. Küba deyince purodan sonra akla rom geliyor. Romların şişesi 5 CUC (18 TL). En meşhur içecekler; mojito, pina colada, cuba libre ve daiquiri, fiyatları mekâna göre 1,5 CUC’tan (5 TL) 6 CUC’a (22 TL) kadar değişiyor.
Küba’da Alışveriş
İster için ister içmeyin Küba’dan alınacak ilk şey puro. Vinales vadisinde ülkenin hatta dünyanın en güzel tütünleri yetiştiriliyor. Purolar kalitesine ve markasına göre değişiyor, Vinales vadisinde gezeceğiniz tütün tarlalarında satışı da oluyor ve tanesi 3-5 CUC (11-18 TL). Şehirde gezerken birçok kişi yanınıza gelip puro satışı yapmaya çalışacak, evlerine götürüp sattıkları puroları gösterecek, merdiven altı satış yapıyorlar, tütünlerinin kalitesiz olma ihtimali yüksek.
Tahta oymacılığı en gelişmiş sanat Küba’da. Hediyelik eşya dükkânlarında tahtadan yapılmış bebekleri, arabaları bol bol göreceksiniz. Che Guevara’nın meşhur fotoğrafının olduğu tişörtler Küba’da alışverişin vazgeçilmezi. Ayrıca kadınların oldukça ilgisini çeken Alicia marka yüz kremleri çok meşhur. Bu kremler doğal maddelerden yapılıyormuş ve devlet 6 ayda bir üretiyormuş, fiyatı 10 CUC (37 TL).
Küba dünyanın en güvenilir ülkelerinden biri. Gece gündüz dolaşabilirsiniz sokaklarında. Hemen hemen her sokağında müzik sesleri duyacaksınız. Küba demek dans demek, Rumba, Bolero ve Cha Cha Cha ve Salsa bu ülkeden çıkmış. Sokakta ya da bir barda tanımadığınız biri elinizi tutup dans etmek isteyebilir sizinle, çekinmeyin dans edin. Bir de gitmeden önce İspanyolca birkaç kelime öğrenin faydasını göreceksiniz. Tatil kafasıyla gitmeyin Küba’ya. Karayiplerde deniz, güneş, kum tatili yerine bunca yıl sosyalizmle yönetilen, Amerika’ya kafa tutarak devrim yapmış bu egzotik ve sosyalist ülkenin kültürünü ve tarihini yaşayın. Amerika ambargosuna maruz kaldıktan sonra nasıl 50li yıllarda takılı kalmış, gelişememiş, geçmişle bugün nasıl birbirine karışmış onları görün. 21.yüzyıldan uzakta geçmişe gidip zamanda yolculuk yapmanın ayrıcalığını yaşayın.
Paylaş