Paylaş
Kaliforniya’nın güneyinde yer alan San Diego, Meksika’nın Tijuana şehri ile komşu olduğundan iki ülke arasındaki geçişler bu sınırdan yapılıyor. San Diego ise Los Angeles’a ve O.C’ ye bir kaç saat uzaklıkta bulunduğundan, bu Meksika’ya günübirlik geçmek isteyenler için macera dolu bir yolculuk demek. Amerika tarafından Kaliforniya plakalı bir araçla Meksika’ya giriş yapma fikri ilk başta bizi biraz düşündürse de, Tijuanalı arkadaşlarımızın sık sık sınırı geçmesinden ve güvenli olduğunu onaylamasından cesaret alarak güneşli bir cumartesi günü yola çıktık. Mesafe yakın olduğundan gezi programımızı günübirlik planladık, akşam saatlerinde pasaport kuyruğuna kalmadan geri dönmeyi planlıyorduk.
Arkadaşımız ne olur ne olmaz arabamızı günübirlik sigorta yaptırmamızı önerdi. Bizde yolda giderken, günlük 55 dolar vererek online sigorta yaptırıp içimizi rahatlattık. Sınırı geçmenin iki yolu var; yürüyerek veya araçla. İster, aracınızı Amerika sınırına park edip yürüyerek Skybridge olarak adlandırılan cam köprüden geçiyorsunuz, ister bizim gibi direkt arabayla Meksika tabelalarını takip ediyorsunuz. Pasaport göstermeden, tek bir Meksikalı polis görmeden sınırdan sıra bile beklemeden geçtik. Geçtik ama küçük bir şok yaşadık çünkü tek bir sınırı geçerek bir dünyadan, bambaşka bir dünyaya geçiş yapmış olduk.
Daha önceden Meksika’ya birçok kez gitmiştim ve Meksika’nın nasıl bir yer olduğunu gayet iyi biliyordum aslında ama gördüklerim inanılır gibi değildi. Amerika’nın geniş kaymak gibi yollarından, düzenli mahallelerinden geçtikten sonra yolların bir anda şekilsiz ve bozuk bir hal alması, birbirine geçmiş sıkışık bir trafiğin içine girmek ve dip dibe inşa edilmiş beton bir şehir ile karşılaşmak gerçekten çok etkileyiciydi. Sokak araları kirli, binalar yıkık döküktü. Etkileneceğimi biliyordum ama bu kadarını hayal edememiştim. Arabamızı Tijuana’nın en hareketli caddesi olan Avenida Revolucion’un paralelinde bulunan katlı bir otoparka park ettik.
Cadde boyu zebra gibi boyanmış eşeklerle ve Meksika şapkaları ile fotoğraf çektirebileceğiniz yerler ve alışveriş yapabileceğiniz hediyelik dükkanlar var. Yabancı görünce çok yüksek fiyatlar söylüyorlar, çok alınacak bir şey olmasa da pazarlık yapmak şart. Meksika kültürünü sevdiğimiz için ve beklediğimden daha keyifli geçtiği için buraya gelerek ne kadar iyi yaptığımızı düşünmeye başladım. Meksika demek lezzetli yemekler demekti, bizde komşularımızın tavsiyesiyle buranın en iyi deniz mahsulü restoranlarından biri olan Cevicheria La Mas Nais’a gittik. Meksika yemeklerine ailecek bayıldığımızdan masaya söylenenleri tadıp, tüm yemeklere tam puan verdik. Snapper olarak bilinen kırlangıç balığından yapılmış, tostada üzerinde servis edilen cevicheden kaç tane yedim hatırlamıyorum. Tijuana’da yapılacak ve görülecek çok bir şey olmasa da, günübirlik gelip, güzel bir yemek yiyip, kalabalığın arasına karışmak çok farklı bir deneyim. Eğer buradan farklı bir program yapmak isterseniz Rosarito Plajı gibi bir plaja veya üzüm bağları ile ünlü Valle de Guadalupe’ye devam edebilirsiniz.
Meksika’nın Amerika ile sınırı olan şehri Tijuana listelerde tehlikeli bir şehir olarak geçse de, biz rahatsız edici hiç bir durumla karşılaşmadık. Kızımız ise Meksikalı bebekleriyle oynayarak ve sokak çalgıcılarının müzikleriyle dans ederek oldukça keyifli bir zaman geçirdi. Benim favorim Avenida Revolucion Caddesi’nin sonunda bulunan rengarenk bayraklarla donatılmış, rengarenk kafelerle çevrili sokak oldu.
Meksika’ya giriş ne kadar kolay olduysa, Amerika’ya giriş bir o kadar zor ve yorucu oldu çünkü iki buçuk saat süren bir pasaport kuyruğunu beklemek zorunda kaldık. Sınırı geçtikten bir kaç saat içinde ise evimize vardık. Güzel anılarla bir günlük Meksika maceramızın sonuna geldik. Eğer farklı bir deneyim yaşamak istiyorsanız, Meksika’yı ucundan da olsa görmek istiyorum diyorsanız Tijuana’ ya gelerek kendinize macera dolu bir gün hediye edebilirsiniz.
Paylaş