Paylaş
Osmanlı köprüsünün kitabesi
Üç ülkenin sınırlarının kesiştiği noktada, Osmanlı izleri taşıyan bir kasaba Svilengrad. Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri Mustafa Paşa’nın emriyle 1529’da yaptırılan tarihi taş köprü, kasabanın da kurulmasına vesile olmuş. Uzunluğu 259, genişliği 6 metre olan köprü, 20 kemerli. Mermer kabartma kitabesi, köprünün tam ortasına dikilmiş. “Bu köprü, padişahların en büyüğü, Sultan Selim Han’ın oğlu Sultan Süleyman Han’ın halife olduğu dönemde, veziri Mustafa Paşa tarafından ebedi bir iyiliğin gerçekleştiği tarihte yaptırıldı” yazıyor.
Balkan Harbi’nde yakılmış
Köprünün etrafında yerleşim başlayınca kervansaray, cami, hamam ve çarşısı olan bir külliye de inşa edilmiş. Bazı kaynaklarda bu yapıları Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan’ın yaptırdığı da yazıyor. 1913’te 2. Balkan Savaşı sırasında Svilengrad yakılmış ve köprü hariç külliyenin tüm unsurları yıkılmış. Hamam 1934’te kalan temeller üzerine, aslına uygun inşa edilmiş ve 1970’lere kadar şehir hamamı işlevi görmüş. Bugünse yeniden restore edilerek müzeye bir sanat galerisi olarak eklenmiş.
Şaşırtıcı derecede sakin ve sessiz bir kasaba olan Svilengrad gezinize köprüden sonra müzeyle devam edebilirsiniz. Svilengrad Tarih Müzesi restore edilen Dr. Tsukrovski Evi’nde, 2007’de açılmış. Koleksiyon ağırlıklı antik ve ortaçağ sikkeleri, arkeolojik ve etnografik materyallerden oluşuyor. Müzenin avlusunda tarihi şahsiyetlerin büstlerinin sergilendiği bir bölüm var.
Svilengrad tam tercüme edildiğinde ‘İpek Şehri’ anlamına geliyor. 1932’de Bulgaristan ipeğinin yüzde 25’i burada üretiliyormuş ancak bu üretim çoktan bitmiş... İpekçilikle ilgili izleri de müzede görebilirsiniz. Köprü ve müzeyi kapsayan bir yürüyüşten sonra yemek için nehre bakan yerel restoranlardan birini seçebilirsiniz. Bazı yemeklerin isimleri Türkçe, yapılışlarındaysa küçük farklar var. Köpoğlu kızartma değil, közlenmiş sebzeyle; kuru fasulye güveçte kimyonla pişiyor. Et mangal ve kebapları harika. ‘Bulgar tuzu’ adındaki baharat karışımı her sofraya geliyor; içinde baskın olarak çemen var. Tost-pizza gibi atıştırmalıklar tercih ederseniz kasabada bolca seçenek var. Yerel restoranlar ve otellerde geceleri canlı müzik ve eğlence de oluyor.12’nci yüzyıldan Bizans kalesi
Yemeğinizi yedikten sonra çevre gezilerine çıkabilirsiniz. 6 kilometre uzaklıktaki Mezek Köyü, Bulgaristan tarihinin tüm katmanlarından değişik eserlerle bu bölgede ziyaret edilmeyi hak eden önemli bir nokta. Burada 12’nci yüzyılın başında yapılan Bizans kalesini göreceksiniz. 2013’te restore edilmiş. Taş duvarın eteklerinde eski Bizans yerleşkesi canlandırması var. Köyde bulunan, MÖ 4’üncü yüzyıla tarihlenen Trak kubbeli mezarı, Miken uygarlığından korunmuş halde kalan en etkileyici mezar. Buradan 1902’de çıkarılan 177 kilo ağırlığında bronz bir yabandomuzu heykeli İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Svilengrad yakınlarında bir de megalitik yapı var. Tarihi hakkında tam bir bilgi yok. Zemine çakılmış dikey iki taş levha ve bunları örten üçüncü bir yatay levhadan oluşan anıt muhtemelen neolitik çağdan kalma.
Bağları da ünlü
Bulgar yerel şarapları Avrupa’nın ünlü üreticileriyle yarışır hale gelmiş. Sadece bu küçük kasabada 14 bin dönüm üzüm bağı var. Şato tipi üretim yapan Katarzyna Malikânesi, Mezek Köyü’nde. Bağları gezmek ve tadım yapmak ilginizi çekiyorsa buraya uğrayabilirsiniz. Yerel üretim teknikleriyle organik üretim yapan Katarzyna Malikânesi haftanın
7 günü 9.30-20.00 saatlerinde açık. ◊
Şahkartalın yuvası
Svilengrad’ın yüzde 80’i Avrupa ekolojik ağı ‘Natura 2000’in kapsamında korunuyor. Dolayısıyla ekoturizm ilginizi çekiyorsa, Meriç Nehri (Maritsa) kıyısındaki söğütlüklerde ya da Sakar Dağı’nın eteklerinde yürüyüşe çıkabilirsiniz.
Sakar Dağı çok sayıda kuş gözlemcisi turisti ağırlıyor çünkü şahkartal burada yaşıyor. Pastrogor, Shtit ve Matochina köyleri şahkartalların yuvalama bölgeleri. Ayrıca Levka Köyü’nde kurulan ‘Küçük Kerkenez Koruma Merkezi’ de ziyaretçi kabul ediyor ve gözlem yapabiliyorsunuz.
Paylaş