Paylaş
Uçağımız Hatay Havalimanına geldiğinde heyecanlı ve bir o kadar tedirgindim. Acaba Güvenli bir yere mi geldim diye içim içimi yedi. Havalimanından gelir gelmez güzel ve keyifli bir otobüs yolculuğuyla otelimize geldik. Otelimiz eski sabun fabrikasında otele çevrilmiş şık butik bir otel olan Savon Otel'e eşyalarımızı yerleştirdikten sonra oldukça zevkli bir yürüyüş yolculuğuna başladık. Acıkmıştık aslında havasından mı suyundan mıdır bilmem ama eski şehirde yaptığımız yürüyüşün ilk durağı Pöç Kasabı oldu. Dışardan kasap dükkânına benzeyen yer aslında evet kasap dükkânıydı et sayışı vardı kesim yapılıyordu, avludan geçince oturmalı bir bölüm olduğunu gördüm şaşırdım az biraz ilerde spiral merdivenlerden çıktık ve 2. Katta tamamı restoran olan bu bölümde yerimizi aldık.
Tepsi kebabıyla başlayalım dedik aman Allahım nasıl bir kebaptı bu daha önce tatmadığım bir damak tadıyla kebabımı yedim. Üstüne demli bir çayla neşelendim. Dekoru da ilginç atmosferi bir o kadar değişik restauranttan indik ve çarşının içinde gezindik bakırcılar, baharatçılar, nalbur, yemişçiler dizilmiş Mısır çarşısını andıran otantik bir çarşıdan geçtik yürüyüşümüze Çınaraltı Künefe Yusuf Usta'nın yerinde mola verdik ne de olsa Künefesi ile ünlü olan şehrimizin künefesini tatmalıydım. Geldiğimden beri her adımda bir lezzet köşesine giriyordum ve hop bidi gırtlak afiyetle sunulanları yiyordum. Kilo almamalıydım. Beni rahatlatan tek şey şehri yürüyerek keşfetmemdi. Taşla döşenmiş yollarında yürümek inanılmaz güzeldi, zenginler mahallesinden geçip dekoratif zevkle döşenmiş cafelerinden birinde "Fora kafe"'de bir kahve içip kültürlerin ve dinlerin buluştuğu kentin neden Antakya olduğunu hoşgörü şehrini gezdikçe anlayabiliyordum. Burada kent merkezinde camii, kilise havra içiçe. Herkes birbirine saygılı. 29 Haziran'da kutlanan Aziz Petrus yortusuna valimiz, belediye başkanı, kolordu komutanı, emniyet müdürü ve şehirde halen kalan Hristiyan ruhanîler katılıyormuş. Herkes birbiriyle sevgi, saygı, dostluk çerçevesinde geçinip gidiyor. Biraz daha ileride antik çağda Apollon Tapınağı daha sonra katedral ve en son camiiye çevrilen Habib- Neccar Camii' nde huzur buluyorum. Camiinin altındaki mezar Müslümanların olduğu kadar Alevî ve Hristiyanların da ziyaretine uğruyor. Biraz daha ilerde İsa'nın havarîlerinden Petros ile Pavlos'un biraraya gelip Hristiyan dininin temelini attığı Aziz Petros ve Pavlos Kilisesi yeralıyor.Ayrıca Türkiye'de müze denince akla gelmesi gereken dört beş müze var bunlardan biri Antakya Müzesi. Buraya uğramanızı ayrıca tavsiye ederim.
Günün yorgunluğunu otelimizde biraz dinlenerek atalım dedim ama lobide çiğ köfte sunumu olduğunu öğrenince otelin dışarısında bulunan bistro masalardan birinde çiğ köftemi de yuvarladım. Otelin arkasında yer alan bir ecza deposu aslında şifa deposu demek daha doğru olacak her derde deva mamülleri üretiyor ve satışa sunuyor. Bakım şampuanları, ph 5,5 duş jellerini mi yoksa defne sabun ve şampuanlarını mı anlatsam bilemedim. Buraya da mutlaka uğrayın derim.
Efendim yine akşam olunca yemek yemek lâzım acıktık. İnanılmaz meze çeşitleriyle beni benden alan Anadolu Restaurant'a gidip mezelerinden tatma şansını elde ettim.
Biraz da kentin tarihçesine değinmek istiyorum kenti İskender'in kumandanlarından olan Selevkos Nikator Mö 301 yılında kurmuş babası Antiokhos anısına şehre Antiokhia adını vermiş 700 yıl boyunca Roma'nın Syria eyaletinin başkenti ve imparatorluğun; Roma ve İskenderiyeyle birlikte zenginliği ve sefahat yapılan kent ünvanıyla bilinmiş. Ana caddeleri mermer sütünlarla donanmış ve çift revaklıymış. 6. Yüzyılda korkunç depremle yerle bir olan kent 638'de Araplar tarafında fethedilmiş 330 yıl Arap egemenliğinden968'de Bizans, 1084yılında Türkler, 1268'de Mısır memlukları, 1517'de onlardan Osmanlı Devletine geçmiş. Tarihçenin en üzüldüğüm bölümü ise Haçlı Seferlerinin burayı kuşatmasının 7 ayı bulduğu ve bu dönemde kıtlık olduğu öldürülen Türklerin Haçlılar tarafından aç kaldıkları için yendiği söyleniyor :-( Anadolu ile Suriye arasında kilit nokta olduğu ve her zaman imparatorlukların gözdesi olduğu için ele gelir bir mimarî eserin olmadığını ancak kalıntıların olduğunu belirtmem gerekir.
Ertesi gün erkenden Samandağına gittim ve Hazreti Hızır makamını ziyaret ettim. Mumumu yaktım. Çok da huzur buldum. Makamı beyaza boyanmış üzerinde kubbe inşa edilmiş ilginç bir mimariye benziyor. İnanışa göre Hızır ile Hazreti Musa burada buluşmuşlar ve Hazreti Musa'ya yaratılış ve ahlaka ilişkin sırları burada kendisine ilettiği söyleniyor. Bölge ayrıca ham ipekli ürünleriyle meşhur. Renkli ipek şal ve eşarplardan hediye alabilirsiniz oldukça hesaplı ve şık ürünler tavsiye ederim.
Size Hatay 'ı ziyaretimde en çok etkilendiğim yer olan Simeon Manastırından bahsetmek istiyorum. Aziz Simeon 6. Yüzyılda dünya nimetlerinden elini çekip dağ başında bir sütunun üzerinde yaşamaya başlamış ölene kadar da aşağıya inmemiş. Onun felsefesinden feyz alan müritleri ise bu sütunun etrafında her daim toplanırlarmış. Daha sonra bu sütunun etrafında bir manastır ve kilise inşa etmişler. Dev mermer sütünlar ıssız bucaksız bir dağın başında yarı yıkık durumda. Yolda yel değirmenleri birer gelin edasıyla müthiş bir uyumla bizi karşılıyor ve bu alana girince ıssız dağ başındaki bu yerde ruhanîyi bin yılı aşkın ziyaret etmişler. Manzara ve görüntü müthiş! Dağları ufku buradan bir seyreyleyin sonsuzluk duygusunu tadacaksınız!
Biraz daha geride bir başka tapınma yeri gerideki tepenin zirvesinde yer alıyor resmî olarak Bayezid El Bestami makamı olarak geçiyor ve burası da Nuseyrîlerin uğrak yeri. (Nuseyrî demişken : Suriye ve Hatay'da yaklaşık 3,5 milyon mensubu olan bir cemaat. Samandağı'nn tamamı ve Antakya kentinin çoğunluğu Nuseyrî. Arapça konuşurlar, Alevî sayılıyorlar ancak Anadolu'daki Nuseyrîlerden farklılar) Türbenin etrafındaki hücrelerde istihareye yatıldığı uykuda gaiplerin malûm olduğu ve mucizelerin yaşandığı anlatıldığı için ilginç bir yer uğrayın derim.
Samandağından Çevlik'e giderken antik Antalya limanı olan Seleukeia harabelerinde pek bir şey yok kalıntı bile yok denecek kadar az, biraz daha ilerisinde Samandağının plaj kenti Çevlik'te Roma döneminin teknoloji harikası! Dağdaki yarığı 130 metre uzunluğu da bir tünelle insan işçiliğiyle tamamlamışlar. Dağdan inen su limanı tıkamasın diye büyük Yahudi isyanında esir düşen köleler tarafından 69 yılında general Vespanius Roma'da imparator ilan edilince oğlu Titıs bu işi sürdürmüş o yüzden Tünele Vespasianus ve Titus Tüneli Deniyor. Yarı yoldaki taş köprüden çıkıp patika yolu izleyince mucizevî bir yerle Roma devrine ait bir mezarlıla karşılaşıyorsunuz, "Beşikli Mağara" ... Kapadokya'yı andırıyor görünce çarpılacaksınız garanti ederim. Etrafta defne bahçeleri var, bölgenin defne sabununun imal edildiği yer bu bölgede imiş.
Bir hayli yorucu geçti günüm ama son akşamım olduğu için şehre iniyorum ve akşam otantik girişi değişik avlusu, bahçesi muhteşem bir restorantta harika mezeler ve sunumla yorgunluğumu Konak Restaurantta atıyorum. Mutlaka akşam yemeğinizi burada alın çok memnun kaldım...
Size bir anımı anlatmak istiyorum kentte eski şehirde yürürken küçük esnaf dükkânlarından birinde dikiş makinası ve önünde dikiş diken bir beyefendi vardı. Oğlumun çok hoşuna gitmiş olacak ki telefonuyla terzinin resmini çekti, ben de oğluma resim çekmeden evvel insanlardan müsade almasını gerektiğini söyleyerek içeri şöyle bir girerek "efendim müsadenizle oğlum resminizi çekti, kusura bakmayın izninizi almadık müsade eder misiniz resminizi almaya ve kullanmaya ?" diye sordum. Üstündeki yeleği ilikleyerek ayağa kalktı ve beni selâmladı nazikçe "rica ederim efendim ne demek tabii ki kullanabilirsiniz" dedi. Bu tavrı beni eskiye çok eskiye iyiliğin, zerafetin, hoşgörünün olduğu eski dönemlere götürdü. Hatay'ın esnafına, dükkanların temizliğine, insanların naifliğine hayran kaldım! İyi insanlar halâ var ne mutlu bana dedim ve hemen annemi aradım. Anneciğim eski insanlar kalmamış diye hayıflanıyorduk ya güzel insanlar buradalar ben buna şait oldum mutlaka seni buraya getirmeliyim sen de mutlu olacaksın" dedim. Hatay'a ilk geldiğimde yaşadığım tereddüt beni güzel anılarla dolu bir rüyaya götürmüştü. Bana yaşattığın keyife, nostaljiye ve mutluluğa teşekkür ederim güzel şehir...
Paylaş