Paylaş
Konstantin Sütunu ( Çemberlitaş Sütunu)
İmparator Konstantin bu sütunu Roma'daki Apollon tapınağından söktürerek, bugünkü yerine diktirir. İlk yapıldığında, sütunun üzerinde güneşi selamlayan Apollon heykeli vardı. Ancak Konstantin 330 yılında İstanbul'a bu sütunu diktirirken kendi heykelini sütunun üzerine koydurmuştur. Daha sonra aynı geleneği sürdüren Bizans İmparatorları Julianus ve Thedosius kendi heykellerini bu sütunun üzerine diktirmiş. Öyle ki o taş Avrupa'nın dört bir yanından insanları canı pahasına yanına getirtmiştir. Tarih kitaplarında anlatıldığına göre haçlı savaşlarında Avrupa'da asker toplamak üzere rahipler tarafından başlatılan kampanyada Çemberlitaş'ın altında İsa'nın kutsal kadehinin olduğu ve o kadehten içenin ölümsüz olacağı söylentisi binlerce kişiyi yollara dökmüş. Konstantinus'un annesi Helena Kudüs'ü ziyarete gittiğinde orada Kemame adında bir kilise inşa ettirir. Hristiyanlar da ona kendilerince mukaddes olan Hz. İsa'nın üzerine gerildiği salibin parçalarını, ellerine ve ayaklarına vurulan mıhları ve bazı mucizelere ait eserleri getirip verirler. O da, bunları alıp oğlu Konstantinus'a hediye olarak götürür. Konstantinus bunları alıp, hazinesine götürür.
Zamanla kendisinden sonra gelecek hükümdarların bu mübarek eserlerin kadrini bilmeyip saygıda kusur edebilecekleri, bunun da büyük günah olacağı aklına gelir. Yerin altına taştan sağlam bir hücre inşa edilmesini ve bu eserlerin oraya konulmasını emreder. Sonra da üzerine halen mevcut olan bir yer betimler orası da Çemberlitaş'tır…
Antiochos Sarayı ve Azize Euphemia Martirilyonu :
Antik Halkedon'un (Kadıköy'ün) Hristiyan döneminde azize olarak tanına Euphemia , inancı yüzünden 16 Eylül 303 yılında öldürülmüş. Bizans dünyasında aziz yaşamlarını öyküleyici biçimde betimleyen anıtsal resim çevrimleri azdır. Bizans kaynaklarında yaşam öyküsü bilinen yüz ellinin üzerindeki azizden yalnızca 18'inin yaşam öyküsü günümüze ulaşabilen anıtsal bir resim programının konusu olmuştur. Bunlardan tek kadın azize Euphemia'dır ve Euphemia'nın anıtsal resme konu olmuş tek bir yaşam öyküsü çevrimi vardır, bu da İstanbul'dadır. Yani bu yapıdaki resim çevrimi bütün Dünyada tektir.
Sultanahmet bölgesi Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde ayrı ayrı iskan edilmiş kaçak inşaatların altından tarihi kalıntılar çıkmış. Şehrimizin su ihtiyacına istinaden su sarnıçları yapılmış. Topkapı Sarayı ve Ayasofya Bazilikası'nın altı sarnıçlar, su yolları dehlizler ile bir çok belgesel ve filme ev sahipliği yapmış. Şehrimizin su ihtiyacına istinaden su sarnıçları yapılmış. Sarnıçlara en iyi örnek Yerebatan, Binbirdirek ve Şerefiye(Theodosius) Sarnıcını sayabiliriz. Soğukçeşme Sokağındaki eski Sarnıç Restaurant, Istanbul Erkek Lisesi altındaki eski bir saraya ait sarnıç, Emir Buharî Tekkesi altındaki dehlizler, Zeyrek Sarnıcı merak uyandıran yerlerden.
Sultanahmet'te şu an kapalı ancak arkeolojik kazılardan sonra açılması muhtemel yeraltı mekânlarından en önemlisi Hipodrom altında. Roma ve Bizans dönemlerinde hipodrom, Osmanlı döneminde At Meydanı olarak anılan Bizans döneminde atlı araba yarışlarının, gösterilerin, taç giyme törenlerinin, siyasî tartışma ve ayaklanmaların, insanların topluca öldürüldüğü alan... Hipodromun sfendon bölümünün altında yeralan muhtemelen su depoları, seyis odaları at ahırlarının halka açılıp gezilecek zamanları iple çekiyorum. Şu an yeraltında bulunan Bizans Büyük Saray kalıntılarının incelenmesi tam olarak bitmemiş.Sahiplerinin izniyle gezdiğimiz Başdoğan Halıcılık altından muhtemel olarak Magnaura Sarayı kalıntılarını incelemem, yeraltı tünelinden sokağın bir alt tarafına geçişim oldukça gizemli ve bir o kadar da heyecanlıydı.
Ayrıca Nakilbent Sokakta bulunan çokça önünden geçtiğimiz ancak farkına varmadığımız Nakkaş Halıcılığın altında bulunan kalıntılar görülmeye değer. Nakkaş Halıcılığın girişi de görsel anlamda oldukça güzel burada soluklanabilirsiniz. Bu kadar gez geze Filiz yordun bizi diyebilirsiniz bu güzergâhta Osmanlı lokantamız Deraliye'de Osmanlı yemeklerinin lezzetine doyamayacaksınız ve İsmek sanatçılar çarşısında minik dükkânların oluşturduğu enerjisi güzel alanda kahve, çay içme fırsatı bulacaksınız.
Sultanahmet Külliyesinin Arasta Çarşısının altında kalan Bizans Büyük Saray kompleksine ait yapının mozaik zeminli avlusunu yani Mozaik Müzesini mutlaka gezmenizi öneririm. Eresin ve Arka Otellerinin de statüleri müze otel olarak değiştirilerek değerli Bizans kalıntılarını muhafaza etmeleri şartıyla otel işletme izni verilmiştir. Eresin Otelin lobisi, restoranındaki değerli sütun ve kalıntılar, özellikle barının her iki tarafında bulunan eros heykeli görülmeye değer.
İstanbul’da eski tarihinin içinde zaman tünelinden geçiyorum. Yeraltından geçtikçe geçmişe gidiyor, yeryüzüne çıktıkça şimdiki zamana dönüyorum. Her gidişimde bir başka "ben" olarak dönüyorum...
Paylaş