Büyülü Toscana...

Bugün Floransa'da güzel bir kahvaltı ettikten sonra Francesca ve transfer şirketi sahibi arkadaşım Luciano ile Toscana çevresindeki alabildiğine yeşil, alabildiğine kahverengi doğa içinde muazzam köyleri gezmek üzere yola çıkıyoruz. Floransa'dan arabayla A1/E35 yolu üzerinden masalsı köy Pienza'ya 1 saat 45 dakikada varıyoruz. Köyün tarihçesi de bir o kadar ilginç...

Haberin Devamı

Pienza’nın görkemli tarihi II. Pius’un papalığının 6 yılına ( 1458 – 1464), bu ünlü yurttaşın gerçek adı olan  Enea Silvio Piccolomini adına dayanır. II Pius papa olunca (nasıl papa olduğunu aşağıda yazdım ilgilenenler okuyabilirler) Floransalı mimar Bernardo Rossellino’dan doğduğu kasaba olan Corsignano’yu yeni bir şehre dönüştürmesini ister.  Proje ilk olarak katedral, Palazzo Piccolomini ve kardinallerin o dönem gücünü kaybetmemek adına inşa etmek zorunda olduğu diğer binaların yapımıyla başlar. Corsignano kasabası Pienza adıyla tekrar yaratılır. II. Pius’un ölümüyle, şehirdeki inşaat çalışmaları durur ve şehir sakin bir kasaba halini alır. Fakat şehir, tarihi yapıları açısından oldukça önemli bir konumdadır ve bu sebeple 1996 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne ‘yaratıcı insan dehası’, ‘değer alışverişi’, ‘insan tarihindeki önemi’ kriterleriyle listeye girmeye hak kazanmış.

Büyülü Toscana...

Haberin Devamı

Aynı unvanı, estetik açıdan gönülleri fetheden, Ortaçağ’da dönemin halkı tarafından resmedilmiş peyzajı günümüze kadar koruyabilen Val d’Orcia’da alır. Bu estetik algılar, birkaç yüzyıl sonra, Marki Origo’nun Val d’Orcia’nın terk edilmiş ücra bir köşesini yeniden ele alarak biçimlendirmesini ve La Foce ( La Foçe)'yi yaratmasını sağlayacaktır.

Büyülü Toscana...

İdeal Rönesans şehri

Pienza köyü ile II. Pius ve Bernardo Rossellino, o güne kadar var olmayan bir şehir modeli tasarlamış olurlar. Bu öyle bir şehirdir ki, buranın yerlileri uyum içinde yaşar ve bir yandan da çalışırarak hayatlarını kazanır. Şehrin yapısı, geometrik düzeni, ideal orantısı ve planlaması, Ortaçağ döneminin kaotik ve orantısız yapısıyla bilinen şehir algısını yerle bir etmiş!  Şehir planlaması oldukça düzenli; bir ana cadde, dikey ve yatay sokaklar, etkinlikler ve pazar yerleri için özel tasarlanmış açık ve ışık alan meydanlar... Önemli yapılar ana meydanın çevresine rasyonel bir şekilde yerleştirilmiş. Dar alanlar ise tam bir ustalık eseri ve ana cadde meydana hafifçe dönük bir şekilde inşa edilmiş. Bu şehir planlamasında bir fazlalık, göze batan bir aşırılık görmeniz mümkün değil. Ana caddenin uzunluğunun verdiği sonsuzluk hissi ise üzerinizde ölümsüzlük hissi yaratıyor... Ana meydan, olduğundan daha geniş görünmesini sağlayan trapez şeklinde tasarlanmış. Meydandaki kaldırım taşlarının oluşturduğu geometrik şekiller ise katedrali olduğundan daha yüksek gösteriyor. Katedralin gölgesi yılda iki defa kaldırım taşlarının üzerine vuruyor ve manzara her göreni büyülüyo.

Haberin Devamı

Keşişlerin ilginç mağaraları

Pienza ve çevresinde mistik ve zamanın çok ötesindeymişiz hissi yaratan iki adet mağara bulunuyor. Porta al Prato yakınında bulunan ‘Le Romitorio’, Ortaçağ’da keşişler tarafından kum taşlarının kazılmasıyla oluşturulmuş mağaralar bütünü. Duvarların üzerinde XIV ve XV yy. ait ilginç kabartmalı rölyefler var. Bu kabartma resimlerde, yeni çocuk sahibi olmuş annelerin sütlerinin bol olması için kutsal saydığı ve büyük saygı duyduğu Hz. Meryem’in Hz. İsa’yı emzirdiği bir temsil bulunuyor. Burayı ziyaret etmek için randevu almak şart ve detaylı bilgiye Diocésain Müzesi’ndeki turizm ofisinden ulaşabilirsiniz.

Monticchiello civarında bulunan ‘Les Buche del Beato’yu yerel bir rehber olmadan bulmak neredeyse imkânsız. Burası, içine erişimi olmayan pek çok mağaradan oluşur. Bu mağaraların bir tarafında dar bir boğaz bulunur ve bu boğazın sonuna Tresa Nehri dökülür.  15. yüzyılın başında San Giovanni Benincasa di Montepulciano hayatının son 20 yılını yalnızlık ve sessizlik içinde burada geçirmiştir.

Büyülü Toscana...

Haberin Devamı

Küllerinden yeniden yaratılan vadi Val D'orcia ve eşsiz güzellikte yer alan seyir terasları...

Siena'nın 25 kilometre uzağında özenli ve bilinçli oluşturulmuş bir peyzaj harikası olan Val D'orcia çorak ve üzerinde ekin yetişmeyen topraklara sahipmiş, 1000 yılından önce Roma’ya giden bir yol olan ‘Via Francigena’nın  bağlanmasıyla bölge gelişmiş ve adını hacı ve tacirlerden oluşan ve o dönemde bu yolu kullanan Francs topluluğundan alır. Bu vadide daha sonra kilise, manastır, han, şato ve köyler inşa edilmiş. Buradaki yol Siena’nın gelişmesinde önemli bir rol oynamış. Siena 13. yy’dan sonra tüm Val d’Orcia’ya hükmeder. Siena’nın varlıklı tacirleri buradan arazi satın almış ve bu arazilerin tarıma elverişli olması için çalışmış.

Haberin Devamı

Buradaki görgü kurallarına ve toplumsal yaşama saygı duyarlar. Komünün post-feodal düzenindeki ‘doğayla uyum yasasına’ da sadık kalırlar. Avrupa’da ilk defa bir peyzaj sadece estetik amaçlı olarak tasarlanır. Marabacılık sistemi "yani birinin toprağını işleyerek, yalnızca ürüne ortak olma sistemi" getirilir. Tarıma elverişsiz araziler ıslah edilir, ekilen arazilerin arasına çalılıklar ve çitler konulur. Çiftliklerdeki köylüler için panoramik manzaralı çiftlikler inşa edilir. Yollar yapılır ve selvi ağaçları dikilir. Buradan elde edilen gelirle, çiftlikler güzelleştirilir ve güvenlikleri için önlemler alınır. Ayrıca köyler genişletilir ve tüm çevresi güzelleştirilir. 16. yy’da Siena Cumhuriyeti’nin çöküşüyle Via Francigena önemini zamanla yitirir ve Val d’Orcia’nın yavaş yavaş gerilemesine neden olur.  20. yy’da iyice yoksullaşır. 1964 yılına gelindiğinde marabacılık sistemi kaldırılır ve bu topraklar turizme açılarak tekrar canlandırılır...

Büyülü Toscana...

Haberin Devamı

‘insanlık tarihindeki önemi’, ‘evrensel önemdeki olaylarla ilgili miras’ kriteriyle Val Dorça 2004 yılında Dünya Miras Listesi’nde yerini almış. Pienza ve san Quirico d’Orcia arasındaki yol üzerinde bulunan Madonna di Vitaleta resmi…

Val d’Orcia’nın seyir terasları

Pienza, Monticchiello ve La Foce, küçük ve sevimli kasaba Castiglioncello del Tinoro ile birlikte eşsiz Val d’Orcia ve Monte Amiata (lav domları) manzarası sunar. Castiglioncello del Tinoro, 800 metre yüksekliğiyle bu dört seyir terası içinde en yüksek seyir terası olma özelliğine sahiptir ve buraya Sarteano veya La Foce üzerinden toprak bir yoldan ulaşabilirsiniz.

Büyülü Toscana...

II. Pius (1405-1464)

II. Pius, gerçek adıyla Enea Silvio Piccolomini, Siena’lı aristokrat bir ailenin çocuğu olarak 1405 yılında bugünkü adı Pienza olan, o dönemde küçük bir kasaba olanCorsignano’da dünyaya gelir. Siena’daki hukuk eğitimini bitirmeden önce maceracı ruhu sayesinde Basel’e (İsviçre) konsey toplantısı için giden bir başrahibe katılır. O dönem 26 yaşında, oldukça yetenekli ve zeki bir gençtir. Hümanist bakış açısı, yeteneği, etkili konuşma sanatı ve başarılı bir diplomat kimliğiyle, III. Friedrich dönemindeki Kutsal Roma İmparatorluğu’na sekreter olana kadar başarılı bir kariyer geçmişiyle, doğduğu köyden uzakta yaşar. Bu güzel şehri idare etmenin yanı sıra, Enea şiir, tarih, coğrafya ve güldürü sanatı ile ilgilenir. L’Histoire de Deux Amants (İki Aşığın Hikayesi) adlı erotik hicvini yazar. Roma’da görev yaparken dine olan ilgisi artar. İmparatorluk ve Papalık arasındaki ilişkileri düzene sokma görevini başarıyla yerine getirdikten sonra, kendisine papa tarafından Sieana piskoposluğu görevi verilir. Böylece 45 yaşında, özgür yaşamını bir kenara bırakarak, dinle ilgisi olmayan tüm yazılarını yok sayar ve yeni bir hayata başlar. Onun bu değişimi oldukça içten ve sahicidir. 53 yaşında genç bir kardinal olarak, kardinaller meclisine katılır ve burada papa seçilir. Papalığı sadece 6 yıl sürer ve bu sürede hayallerini gerçekleştirmek için elinden geleni yapar. Bu hayallerinin içinde onların deyişiyle Konstantinopolis’teki Türklere bir haçlı seferi düzenlemek ve doğduğu köyü “ideal bir şehre” dönüştürmek de vardır. Sahip olduğu hümanist bakış açısı köleliğe ve yahudi düşmanlığına karşı tutumunu çok net ortaya koymasını sağlar. Ona göre, Commentaires gazetesi, bir papanın görevde olduğu süre boyunca hiçbir zaman papalık hakkında yazı yazmadığı tek gazete olmuştur. II Pius 59 yaşında Ancone’da( Ankona'da) hayata gözlerini yumar. Son ana kadar, Türklerle savaşmak için hiç gelmeyecek olan bir donanma ordusunu beklemiş...

Katliam!  Commentaires’de Dracula Türklerle savaşır ve onları canlı canlı kazığa oturtur. II Pius Prens Dracula’nın bu cesaretine hayran olmakla beraber, yine de bu yöntemi onaylamaz.

Tarihi ve coğrafi özellikler taşıyan eseri ‘Rerum Ubique Gestarum’ , Kolomb’a ilham kaynağı olmuştur. Amerika kıtasını keşfetmeye çıktığı sırada bu kitap Kolomb’un yanındaydı. Bundan sonraki yazımda Amerigo Vespucci’nin ailesinin yaşadığı ve doğup büyüdüğü yer Montefioralle'yi kaçırmayın derim...

 

Yazarın Tüm Yazıları