Paylaş
Doğanın bende uyandırdığı etki çok büyük. Böyle olunca, her nerede olursa olsun, iç dünyamı en çok farklılaştıran ve besleyen yegâne şey o oluyor…
Doğa, hayatın kırılganlığını ve hafifliğini zaman, mekân ufuklarında açığa çıkaran ve ruhu baştan aşağı yenileyen gizli bir yaratıcı. Doğayla aynı çizgide yürümek, aynı frekansa eşitlenmek beni güçlü kılıyor. Bunu Nemrut’un 2,206 metrelik zirvesinde yeniden hissettim.
Gün Doğumu
Nemrut’taki hikayemden bahsedeyim biraz size... Mucizevi bir mutluluk halesiyle, sis ve karanlığın içinde penceremin az biraz yanından akan gürül gürül suyun sesini dinleyerek uyandım o sabah. Yer, Malatya’nın Güneş Moteli. Nemrut’lu Hüseyin Aydın motelin kapılarını benim için açıyor... Ve o burada doğmayı bir “şans” olarak görüyor. Haklı da... Gün doğumuna tanık olmak için, karanlığın gölgesinde arabaya atlıyoruz. Dakikalar ilerledikçe, sabırsızlık içimi titretiyor.
Engin Geçtan’ın dediği gibi “Mutluluk, o anda yaşanılan her şeyi hissedebilmektir.” Ben de, bunun için buradayım. Bazen tahayyül yeteneğinizle gördükleriniz arasında uçurum fark vardır. Nemrut’ta gün doğumundan ötesi var mı? Var.
Zeus, Apollon, Kommagene, Antiochos ve nicesi ile Tanrıların Dağı’nda geceden gündüze uzanırken güneş yükseliyor, yükseliyor ve güzel tonlarını gökyüzüne dağıtarak bize yaşamı akıtıyor. Siluetler saklı kutularından çıkarak, duyular turuncuyla harekete geçiyor ve ben sessizliğin ortasında güneşi kucaklıyorum. Minnet duygusuyla karışık, güneşi izlerken kalbim sanki istemsiz dikenlerini batıran negatiflikten artık çok uzakta... Derin nefeslere, içimde bastırılamaz bir sevgi kıvılcımı eşlik ediyor. Kötülüğe yer yok. Hiç bir dünyada. Gözlerim kapalı ve ruhum açıkken doğadaki sevginin sınırları çizilemez.
Tanrıların Hikâyesi
Kommagene topraklarının en yüksek yeri olan bu tepede, gün doğumunun izlendiği doğu terasında, Tanrıların hikayelerini dinliyorum. Bu en büyük terasta, yüzünü güneşe dönen dev heykeller karşılıyor beni tüm heybetleriyle. Krallığın gökyüzü ve yeryüzü egemenlik simgeleri kartal ve aslan bekçilik ediyor... Kommagene Kralı Antiochos, burada tanrıları, tanrısal simgeleri ve ölümünden sonra bu tanrıların ezeli saygınlığını çağdaş kıldığına inandığı kendi heykelini yaptırmış. Heykel dizisinde tek kadın figürü Bereket Tanrıçası Kommagene, Kral Antiochos’la Zeus’un arasında, “bereketli anavatanım Kommagene” ifadesiyle birlikte... Tanrıçanın başında bulunan nar ve üzüm bereket ve verimlilik... Göklerin ve yağmurun tanrısı sakallı Zeus, tanrılar arasında en yüksek mertebede ve heykel dizisinin en ortasında; Zeus’un oğlu ışık ve güneş tanrısı Apollon da bir yandan boy gösteriyor. Herakles, Tanrı Zeus ve ölümlü Alkmene’in oğlu; doğanın insanın başına saldığı afetleri ve musibetleri yok ederek insanlık için iyilik yapıyor.
Ah Nemrut, o kadar gizemli ve o kadar güzelsin ki, doyamıyorum sana diye fısıldıyorum! Hepimiz sıradan hayatlarımızda dokunulmayalım diye kendimizi kapılar ardına kilitlerken, doğadaki yerimizi ve öznelliğimizi unutuyoruz.
Gövdeleri 8-9 metreyi, başları –tiaralar ile- 2.5-3.5 metreyi bulan bu dev tanrılara, bu mistik dünyayla beni buluşturdukları için dakikalarca içten bir teşekkür ediyorum.
Gün Batımı
Sizin için de öyledir, gün batımı gün doğumuna göre bambaşka boyutlara sürükler. Hüzünle, coşku karışıktır yitip giden renklerde; ama melodi doludur. Gökyüzüne dalıp giden kalabalığın sessizliğini, en sevdiğim şarkıları mırıldanarak bölüyorum ve dans ediyorum gün batımında...
Vedalaşan güneşin az önce yakıp geçtiği manzarada sanki akıp giden duygularımı seyreder gibiyim. Burası, hayatı sorgulamak ya da hiçliği kucaklamak için en iyi zaman, belki de ikisi, ya da hiç biri değil! Her şey hareket halinde mi yoksa havada asılı kalmış bulut kümesi gibisi mi karar veremiyorsunuz. Doğanın görünmez zırhlarına sarılmışken, güneşin oyun oynadığı Nemrut’ta insana anlamlı bir şey yaptığı duygusunu yaşatan anlar zincirinde kayboldum. Siz de kaybolun, çünkü burası Türkiye’nin en mistik ve en güzel yeri...
Ulaşım:
Fotoğraflar: Ezgi KOPUZ
Paylaş