Paylaş
Münih’e giderken aklımda binbir düşünce... “daha önce Almanya’nın farklı şehirlerini görmüş olabilirsin, ama henüz Bavyera Bölgesi’ni görmedin”, “insanları soğuk şehir”, “acaba İngiliz Bahçesi, Hamburg’daki Winterhude gibi güzel midir?” ve dahası..
Almanya’nın önemli teknoloji kentlerinden birisi olan Münih ülkenin üçüncü büyük kenti. Teknoloji firmalarının üssü sayılan bu kentin sadece böyle bir yüzü olduğunu düşünmeyin. Dünya’nın en iyi üniversiteleri listesinde yer alan üniversiteleri sayesinde ile kent iyi bir öğrenci kenti haline gelmiş. Münih’e geldiğinizde enerjisi oldukça yüksek bir kentte olduğunuzu anlamanız çok zamanınızı almıyor. Dolaşmaya başladığımızda kent bizi dinamik yüzüyle karşılıyor. Marienplatz’da başlayan Münih gezimiz, sağlı sollu mağazalar, kafeler ve tarihi binaların arasında devam ediyor. Münih’e gitmeden şehrin yaşam kalitesinin oldukça yüksek olduğunu öğrenmiştik. Marienplatz boyunca yer alan prestijli markaların özel tasarlanan mağazalarını dolaşırken bu bilginin doğruluğunu anlıyoruz. Cadde boyunca iç mekan tasarımı çok başarılı mağazalar mevcut, ilgisini çekenlerin alışveriş yapmasalar da buralara girip incelemesini öneriyorum.
Biraz ilerleyince dikkatimizi üzerine çeken Rathaus binası ve etrafındaki kalabalığı görüyoruz. Burası hemen hemen her Avrupa şehrindeki gibi bir meydan, Rathaus ise Orta Çağ’ın idealleştirildiği Gotik üslup ile 1867 ve 1874 yılları arasında inşa edilmiş. Üslubun etkisini sivri kemerler, iç mekânın daha çok ışık almasını sağlamak için kullanılan büyük pencereler ve özellikle cephede yoğun olarak kullanılan süsleme elemanı heykeller gibi detaylardan görebiliyoruz. Bu güzel yapının çokça fotoğrafını çekip arşivimize ekledikten sonra yürümeye devam ediyoruz.
Bu arada alışveriş yaparken tanıştığım dükkân sahiplerinin aslında hiç düşündüğüm gibi soğuk insanlar olmadığını, aksine çok konuşkan olduklarını fark ediyorum. Kimisinin en yakın arkadaşı Türk çıkıyor, kimisi çok kez Türkiye’ye gelmiş olduğunu anlatıyor.
Hava çok güzel... Tepemizde bizi yormayan tatlı bir güneş...İlerlemeye devam ettikçe Münih bizim için yüzünü değiştirmeye başlıyor ve renk yavaşça yeşile dönüyor. İşte merakla beklediğimiz, kentteki en geniş yeşil alan İngiliz Bahçesi’ndeyiz. Burada bisikletle gezin, yürüyün, koşun, bebek arabasıyla dolaşın ve çimlere yayılın... Güzel şehir Münih şimdi daha bir güzel. Aslında birçok şehirde karşımıza çıkan İngiliz Bahçeleri, isminden de anlaşılacağı üzere İngiltere’de ortaya çıkmış ve Avrupa’ya yayılmıştır. İngiliz Bahçeleri, bahçelerin mimari bir ürün gibi müdahale edilerek şekillendirilmesine karşıdır. Yani, insanın yaptığı bahçe ne kadar çok doğaya benziyorsa o kadar başarılıdır. Parkın başından başladığımız yürüyüşe yorulmadan devam ediyoruz, aslında yorulduğumuzu fark etmiyoruz.
İlerledikçe karşılaştığımız değişik manzaralar dikkatimizi çekiyor. Bir meydanın ortasında uzun bir kule ve etrafında sayısız masa ve insanlar. O kadar kalabalık ki, buraya gelene kadar sakin geçen yürüyüşümüzün bizi böyle bir yere çıkartacağını hiç düşünmemiştik. Bir an şaşkınlığımızı bırakıp hemen bir masaya oturuyoruz. Burası 1792’den beri hizmet veren Chinesischer Turm ve 7000 kişilik kapasitesiyle İngiliz Bahçesi’nin önemli bir bölümü. Etrafta çok sayıda restoran var, yiyecek ve içeceklerinizi aldıktan sonra burada sıkılmadan saatlerce oturabilirsiniz, biliyorum çünkü bizde öyle yaptık. Arka fonda Bavyera’nın yöresel müziğini çalan bir grup oturduğumuz süre boyunca bize eşlik etti, ilgisini çekenlere önerim yaz aylarında gitmeleri çünkü bu müziği sadece yaz aylarında dinleyebilirsiniz. Etrafımızda çok sayıda Uzak Doğulu turist olmasına rağmen, burada kendimi Bavyera’nın geleneksel yüzüyle karşılaşmış gibi hissettim ve kenti sevdiğimi fark ettim. Münih’e gelmeden önce aklımdan geçen onca sorunun cevabını, böylesine keyifli aldığım için oldukça mutluyum. Münih insanda bırakacağı büyüsüyle gezilip görülmesi gereken çok güzel bir şehir.
Tam bir doğa severim diyorsanız işte size tavsiyem
İngiliz Bahçesi: Bisikletçiler ve koşu yapanların tercih ettiği parkta futbol vb. oyunların oynanması için çok sayıda alan da mevcut. Ayrıca içindeki gölde sandallarla gezmek mümkün.
Westpark, Luitpoldpark ve Ostpark: İngiliz Bahçesi en büyüğü olsa da bu parklarda da ailenizle birlikte çok keyifli vakit geçirebilirsiniz.
Şehir hayatı bana göre diyorsanız burayı okumalısınız
Marienplatz: Çılgınlar gibi alışveriş yapabilir ve dinlenmek için sağlı sollu yer alan çok sayıdaki kafelerden birini tercih edebilirsiniz.
Olympia alışveriş merkezi: Bavyera Bölgesi’nin en büyük alışveriş merkezi. İçindeki 135 mağaza ile aradığınızı bulamamanız biraz zor gibi görünüyor.
Öğrenciyim beni yorma diyorsanız: İngiliz Bahçesi’nin hemen yanında yer alan bölgede çok sayıda kafe mevcut.
Sosyalleşmeden duramayanlardansanız burayı dikkate almalısınız
Turlar: Segway ve bisiklet gibi turlara katılmanın yanı sıra, otobüs turlarıyla şehri gezebilirsiniz.
Oktoberfest: Münih’ten bahsedilip Oktoberfest’ten bahsetmemek olmaz. Kral Ludwig’in Kraliçe Therese ile evlenmesi üzerine düzenlenen kutlamalarla başlayan gelenek günümüze kadar ulaştı. Her yıl milyonlarca insanı ağırlayan festival bu yıl 22 Eylül’de başlayacak ve 7 Ekim’e kadar devam edecek.
Sonuç olarak Münih’i değerlendirecek olursam;
Kentte çok sayıda müze, tiyatro mevcut, ayrıca farklı aktivitelerde mümkün.
Başta İngiliz Bahçesi olmak üzere, kentte çok sayıda park var.
Mimari olarak görülebilecek çok sayıda yapı var.
Münih alışveriş severleri hayal kırıklığına uğratmayacaktır.
Ev kiralarının dillere destan pahalı olduğu kentte otel alternatifi fazla, ancak fiyatları biraz pahalı olabiliyor.
Paylaş