Paylaş
Geçtiğimiz bayram tatilinde Datça’da geçirdiğim dört gün aklıma fena halde kazındığı için, denizden kumdan güneşten bahsedince gözümün önüne Palamutbükü sahili, kumsalın üzerine kurulmuş minik lokantalar, antik kent ve tabii bir de bal bademli dondurmalar geliyor... Bayram yoğunluğu ya da hafta sonu bile Datça’yı tam anlamıyla kalabalık hale getiremiyor, çünkü burası coğrafi anlamda çok iyi korunuyor! Herkes uzun, virajlı, engebeli yolları göze alıp da yola çıkamadığından mı yoksa Datça’nın oldukça sakin bir belde olmasından mı bilmem, buranın güzelliklerinden faydalanan turist yoğunluğu oldukça düşük. Dolayısıyla sadece denizde vakit geçirmek, sadece doğada olmak isteyenler için Datça doğru tercih.
Datça’da konaklamanın iki yöntemi var. Birincisi merkezde konaklayıp her gün farklı bir koya araba ya da servislerle gidip dönmek, ikinci yöntem ise yalnızca bir koyu seçip orada bulunan bir pansiyonda konaklamak. Uzun yılların ardından ilk Datça seferimiz olduğundan biz Datça merkezde kalmayı seçtik ve araçla her gün farklı bir sahili keşfetmeye çıktık. Fakat yolların zorlu olması giderken sıcaktan bunaltabiliyor, dönerken ise karanlıkta dar ve virajlı noktalarda zorlanma ihtimali ortaya çıkıyor. Datça’da eğer her gün farklı yerleri keşfetmek isterseniz illa ki yollara düşeceksiniz, bu nedenle güvenli sürüş çok önemli...
Datça’nın koyları berraklığı ve serinliğiyle meşhur. Palamutbükü, Ovabükü, Hayıtbükü, Kızılbük, Kargı, Karaincir, Aktur ve Knidos, Datça Yarımadası’nın en popüler koyları, her biri birbirine en az 15-20 dakika mesafede. Kumluk ve Taşlık ise Datça merkezde hızlıca serinlemek için tercih edilebilecek plajlardan. Palamutbükü Datça’nın en popüler koyu ve denizin hemen önünde bir pansiyonda konaklama hayali olanların ilk tercihi! Tatil boyunca yerinden fazla kıpırdamak istemeyenler için ideal çünkü hem denizin hemen önünde çok sayıda pansiyon ve restoran alternatifi mevcut hem de Palamutbükü’nün suyu gerçekten tertemiz ve masmavi sıfatlarını sonuna kadar hak ediyor! Palamutbükü plajı tamamen büyük taşlardan oluşuyor, sıcaklık olarak serin olmadığını söylemek mümkün ve de deniz çabuk derinleşiyor, bu nedenle çocuklu ailelerin ilk tercihi değil. Fakat Datça’ya gelen herkesin mutlaka Palamutbükü’ne bir kez gelmesi şart.
Benim favorim ise daha dar bir koy olan Hayıtbükü! Sudan çıkmak bilmemek, günü denizin içinde tamamlamak çocuklara özgü sananlar fikrini burada değiştirebilir! Hayıtbükü’nün suya girişte ufak çakıl taşları ile başlayan, boyu geçtiği anda kuma dönüşen denizi gün boyu yüzmek, suyun dibine dalmak için muhteşem bir yer. Datça’da suyu en sıcak olan koyun da burası olduğunu söyleyebilirim! Çocuklu ailelerin, tamamen kum plajlardan sonraki ilk tercihi burasıymış gibi duruyor. Serin su sevenler içinse merkeze 5 km mesafedeki Kargı Koyu en güzel adres. Buz gibi akarsuyun denize döküldüğü noktada yer alan Kargı oldukça serin ve berrak. Bu koy tamamen büyük taşlar ve kayalardan oluştuğundan suya rahat girip çıkabilmek için deniz ayakkabısı bulundurmak şart gibi görünüyor. Eğer şanslıysanız burada akarsuya atlayıp Kargı plajına gelen ördeklerle karşılaşabilirsiniz!
Datça’da şezlong ve şemsiye meselesi ise şu şekilde işliyor, eğer sahilde bulunan bir pansiyonda konaklıyorsanız zaten sizin için ayrılmış bir bölüm oluyor, fakat dışarıdan geliyorsanız sahildeki lokanta ya da restoranlardan birini seçip gün boyu yeme-içme harcamalarınızı tamamen oradan yaparsanız, şezlong ve şemsiye ücreti ödemeniz gerekmiyor, aynı Yunan adalarında olduğu gibi! Datça’nın bir başka cazibe noktası ise yarımadanın en ucunda, Akdeniz ve Ege’yi birleştiren ucundaki Knidos antik kenti. Datça’ya 33 km mesafedeki Knidos’un tarihi MÖ 13. yüzyıla dayanıyor. Yüzyıllarca tıp merkezi olarak kabul edilen, pek çok bilim insanı yetiştiren Knidos’tan günümüze ulaşan kalıntıları gezmek mümkün.
Yuvarlak Tapınak, Dionysos Stoası ve Tapınağı, Apollon tapınağı, Bolukrates Çeşmesi ve kapasitesi 5 bini aşan antik tiyatro Knidos’ta görebileceğiniz kalıntılardan birkaçı. Gerek kara yoluyla ulaşılan gerekse mavi yolculuğun bir durağı olarak rotalara katılan Knidos’un denizi de oldukça güzel. Antik tiyatro manzarasına karşı iskeleden denize atlamak gibi sıra dışı bir aktivitede bulunabilir ya da antik kenti gezerken, adanın hem doğu hem de batı limanlarının bulunduğu bölgelerden denize girebilirsiniz. Datça’nın en meşhur iki yiyeceği badem ve karadut. Datça merkeze dolaşmaya çıktığınızda, en büyük ilgi kaynağının dondurmacılar olduğunu görürseniz şaşırmayın! Kumluk Plajı’nın hemen üstüne masa ve sandalyelerini çıkaran restoranlardan birinde yemek yedikten sonra yapılacak en güzel şey, bal bademli ve karadutlu dondurma almak olabilir!
Datça gerçek anlamda sakinliği yaşamak, sadece deniz tatili yapmak isteyenler için ‘bozulmamış’ diye tabir edilen o tatil beldelerinden biri. Eğer yaz dönemi sizler için beklediğinizden hareketli geçtiyse, yorgunluğunuzu atmak ve kışa girmeden önce son kez dingin bir tatil yapmak için tercihiniz Datça’dan yana olabilir.
Paylaş