Paylaş
Bambaşka ve koskoca bir kültürü bir postun içine nasıl sığdıracağımı bilmiyorum ama bol fotoğraflı bir post için hazırsanız haydi başlayalım. Rotamızın ilk durağı Tayland'ın başkenti Bangkok. Yaklaşık 9 saat süren uçak yolculuğu sonrası ulaştığımız ve Thai dilinde "Melekler Şehri" olarak anılan Bangkok'ta Thai kızları tarafından boynumuza takılan çiçeklerle karşılanıyoruz.
Renklerin,seslerin ve kokuların birbirine karıştığı bir şehir Bangkok. Henüz şehre adım atalı birkaç saat olmasına rağmen pembe taksileri ve Çin mahallesini gördükten sonra beni nasıl bir şehrin karşıladığına dair en güzel ipuçlarına ulaşmış oldum.
Adeta tapınaklar şehri olarak nitelendirilebilecek Bangkok'ta ilk durağımız dünyaca meşhur Yatan Budha Heykeli, Oturan Budha Heykeli, masaj okulu bulunan Kraliyet Tapınağı Wat Pho ve içinde 5,5 ton ağırlığında Altın Budha Heykeli bulunan Wat Traimit oluyor.
Halk krala ve Budizm'e inanılmaz bir biçimde bağlı ve saygılı. Buda tapınaklarını ziyaret ederken şort ve kısa eteğe izin yok. Tapınaklara girişte ayakkabılarınızı çıkartmak zorundasınız.
Budizmde her günün ayrı bir budası varmış ve bu tapınaklarda sadece şanslı sayılan cumartesi günü doğanların budası bulunuyormuş. Cumartesi doğumlu olduğum için bu şehrin yapmış olduğu ilk jestine Thai selamı "wai" ile karşılık veriyorum...
Bangkok'ta Ulaşım
Uzun süren kırmızı ışıkların yarattığı trafik kargaşası şehrin en ilginç özelliklerinden biri. Benim gördüğüm en uzun ışık tam 300sn sürdü. Ben ona bile dayanamazken 15-20 dk. süren kırmızı ışıkta bekleme süresi diye birşeyin gerçek olduğunu duymak beni gerçekten çok şaşırttı. Şehirdeki trafik kargaşasını keyifli hale getirmek için en güzel ve eğlenceli yöntem çok güvenli olmasa da "tuk tuk" adını verdikleri bu havadar araçlarla yolculuk etmek... Taksiler de klimanın konforu sebebiyle yine tercih edilebilecek ulaşım yöntemlerinin başında geliyor. Hem tuk tuk hem taksi çok ucuz 15 km gibi bir mesafe için 7-8 Tl gibi bir rakam ödüyorsunuz. O yüzden metro vs. toplu taşımları tercih etmenize gerek bile yok.
Bangkok'ta Alışveriş
Birçok alış-veriş merkezinin yanı sıra akşamları kurulan PatPong Gece Pazarı ve Yüzen Çarşı şehrin sembolü haline gelmiş iki alış-veriş durağı. Paramızın değerli olduğu bir ülkeye gidince herşey sudan ucuz geliyor ama ne kadar ucuz olursa olsun mutlaka pazarlık yapmak gerekiyor. Sıkı bir pazarlıkla ve azıcık sabırlı davranarak almak istediğiniz ürüne satıcının söylediği fiyatın yarısından daha az bir fiyata sahip olabilirsiniz.
PatPong Gece Pazarı'nda ürün kalitesi çok düşük ve genellikle bir çok markanın taklit ürünlerinden oluşuyor. Gözlükten saate, kıyafetten dvd ye ürün çeşitliliği oldukça fazla. Ancak bazı standlarda da değişik ürünler ve hediyelik güzel alternatifler bulmak mümkün. Kısacası 1-2 saatinizi ayırıp görmeye değer bir yer. Akşamı PatPong'a ayırınca gündüz Yüzen Çarşı'daki güzellikleri keşfetmeye gidiyoruz. Bangkok'ta en çok merak ettiğim yer burası. Kanaldaki motorlara binerek yolculuğa başlıyoruz.
Yüzen çarşıya ulaşana kadar geçirilen bu kısa yolculuk kanalın üzerine inşa edilmiş geleneksel Tay evleri ve insanların suyun üzerinde geçen yaşamlarına tanık olmak için harika bir fırsat. Çarşıya ulaştığımızda Bangkok'u tanımlamak için kullandığım üçlü yine bizi karşılıyor. Renkler, sesler ve kokular içiçe...
Özellikle tropik meyveler olmak üzere Tayland’a özel olan bir çok ürünü bulabileceğiniz bir yer olmasıyla meşhur olan bu çarşının özelliği, küçük teknelerde kanallar üzerinde satış yapılması.
Yolunuz Bangkok'a düşerse bu çarşı ziyaret etmeniz gerekenler listesinde ilk sıralarda yerini almalı. Ve tabi ki birbirinden değişik ve lezzetli tropik meyvelerin tadına bakmak ve hatta dönüş zamanı gelene kadar bu meyvelerden bol bol tüketmek lazım.
Bangkok'ta Yeme-İçme
Sokaklardaki ağır kokunun sebebi pişirilen yemeklerin hindistan cevizi yağı ile yapılıyor oluşundan kaynaklanıyor. Rehberimiz özellikle sokaklarda açıkta satılan gıdalardan tüketmememizin uyarısını çoktan yapmıştı ama zaten hem görüntü hem yayılan koku sebebiyle zaten isteseniz bile tadına bakmaya cesaret etmeniz çok da mümkün değil.
Hindistan cevizi bu ülkeyle o kadar özdeşleşmiş ki herşeyin hindistan ceviziyle yapıldığı bir çiftliğe gidip görmek için yüzen çarşıdan çıkıyoruz... Kaynatarak hindistan cevizi şekeri, rendeleyerek baharat, ezerek hindistan cevizi yağı ya da kabuk kısımlarına çeşitli şekiller vererek çeşitli süs eşyaları yapıyorlar.
Bir sonraki durağımız ise tik ağacı atölyesi. Günde ortalama 8-10 saat arası çalışan ustalar başlarını bile kaldırmadan işlerini büyük bir titizlikle yürütüyorlar. Aynı atölyenin showroom kısmında beğendiğiniz ürünlerin ödemesini yaparak Türkiye'ye kadar teslim edilmesini sağlayabiliyorsunuz.
Paylaş