Paylaş
Güneşli bir kış sabahında İstanbul’daki Kabataş Budo iskelesinden hareket ediyoruz. Rotamız Bursa. Buraya varmak için çizilecek en kestirme güzergâhı deniz yolu olarak belirledik. İki saatlik yolculuğun ardından ilk hedefimiz elbette deniz otobüsünün yanaştığı Bursa’nın ilçesi Mudanya.
Bursa genel görünüm
Kurtuluş Savaşı’nı sona erdiren yer Mudanya
Mudanya, milattan önce 7. yüzyılda, Kolofonlular tarafından kurulmuş. Bu tarihten itibaren pek çok kez işgale maruz kalan şehir, Makedonya Hükümdarı 5. Philippos tarafından yıkılmış ve yerine, Apameia adı ile yeni bir şehir inşa edilmiş. Bu şehir de bir süre sonra işgale uğradığı için yenilenerek Montania adını almış.
Mudanya adının işte bu son işgalden geldiği sanılıyor. 1321 yılında Osmanlı topraklarına katılan Mudanya, 3-11 Ekim 1922 tarihleri arasında yapılan ve Türk Kurtuluş Savaşı'nı sona erdiren Mudanya Mütarekesi’nin de imzalandığı yer olarak tarihi önem arz ediyor. Mudanya’da, feribottan iner inmez ilçe halkının güzel havalarda en çok rağbet ettiği sahil şeridini görüyoruz. Güzel havayı fırsat bilen Mudanya sakinleri eşini, dostunu, çocuğunu almış, denize nazır çay bahçelerinde kafelerde keyif yapıyor. Biz de onların arasına karışıyoruz.
Rum mimarisinin en güzel örnekleri Trilye’de
Mudanya’da verdiğimiz moladan sonra ilçenin doğal güzelliği ve tarihi ile öne çıkan beldesi Trilye’ye doğru yola çıkıyoruz. Yolculuk araçla yaklaşık 15 dakika sürüyor. Trilye’nin eski adı “Zeytinbağı”. Gerçekten de eski adına yaraşır bir yaşam sürülüyor burada. Halkın çoğunun zeytin bağları var ve geçimlerini bu bağlardan elde ettikleri zeytinlerden ve zeytinyağlarından sağlıyorlar. Trilye’nin denize inen yolunda sağlı sollu konuşlanan yöre halkı bu dükkânlarda el emeği göz nuru ürünlerini satışa çıkarmış. Biz de bu doğal ürünlere kayıtsız kalamıyoruz ve çantamızı zeytin ve zeytinyağları ile dolduruyoruz.
Osmanlı’nın fethinden sonra çoğunlukla Rumların yaşadığı Trilye’de döneme ait pek çok yapı bulunuyor. Kemerli Kilise, Dündar Evi, Taş Mektep, Fatih Camii, Medikion Manastırı, Osmanlı Hamamı ve Hagios Ioannes Theologos Aya Yani Manastırı mutlaka görülmeli. Trilye’nin yürünerek gezilebilecek büyüklükte bir belde olduğunu da belirtelim. Alışverişimizi yapıp, denize karşı bir çay molası verdikten sonra yine yollara düşüyoruz. Sırada eski bir Osmanlı köyü olan Cumalıkızık var.
Yüzlerce yıllık miras Cumalıkızık
Bursa’ya gelinir de bu eşsiz güzellikteki köyü görmeden dönülür mü hiç? 2014 yılında Bursa ile birlikte UNESCO Dünya Mirasları arasına giren ve Uludağ’ın eteklerinde yer alan Cumalıkızık Köyü’nün kuruluşu 1300’lü yıllara dayanıyor. Osmanlı’nın erken döneminin kırsal kesim sivil mimari örneklerine rastlayacağınız köyde, bir evin içi de döneme uygun olarak döşenmiş ve 2 Lira karşılığında ziyaret edilebiliyor. Köyde, Bizans devrinden kalma bir de kilise kalıntısı bulunuyor.
Kışın gözde kayak merkezi Uludağ
2543 metre yüksekliğindeki Uludağ, Türkiye’nin en büyük kış ve doğa sporları merkezi olarak biliniyor. Ekim ve Nisan ayları boyunca karın yerden kalkmadığı dağın Bursa Ovası’na yakın yerlerinde kaplıcalar da bulunuyor. “Ben kaymaktan korkarım, bir yerim kırılmasın” diyenlerdenseniz bile dağa çıkıp teleferiğe binmek, karda sucuk ekmek yemek ve kartopu oynamak Uludağ’ın tadını çıkarmanıza yetecek aktiviteler arasında yer alıyor.
Ulu Camii, hanlar, hamamlar ve türbeler
Evliya Çelebi’nin ifadesiyle Bursa’nın Ayasofya’sı Ulu Camii, I.Bayezid tarafından 1396 yılında yapılmış. Ayaklı cami şemasının en klasik ve anıtsal örneği olarak gösterilen yapıt, 5000 metre kare alanı kaplıyor. 20 kubbeli cami, 1889 yılında ciddi bir yangına maruz kalmış, harap olmuş ancak yeniden restore edilmiş. Adeta bir hat sanatı müzesini andıran Bursa Ulucamii’nin duvarlarını dokuz ayrı yazı karakteri ve 21 sanatkârın 132 adet yazısı süslüyor. Caminin ayırt edici bir diğer özelliği de içinde bir şadırvan bulunması. Bursa’da çok sayıda han, hamam ve türbe bulunuyor. Bunların çoğunluğu birbirine yakın ve yürüme mesafesinde. Üftade Türbesi, I. Murad Türbesi, Orhan Gazi Türbesi, Osman Gazi Türbesi, Şehzade Mustafa Türbesi ve Yıldırım Bayezıd Türbesi ziyaret edilebilecekler arasında.
Bursa’da konaklama
Bursa’da konaklama için pek çok alternatif mevcut. Ancak bir butik otel var ki gerek konumu, gerek mimarisi, gerekse iç dekorasyondaki estetik dokunuşuyla bizi kendine hayran bıraktı. Bahsettiğimiz butik otel “Kitap Evi”. 100 kusur yıllık bu konak, otel şeklinde restore edilmeden önce kitap satışının yapıldığı seminer ve toplantıların düzenlendiği bir kültür sanat evi olarak kullanılıyormuş. Otelin şimdiki adı da buradan geliyor. Kitap Evi sadece konaklama için değil, sabah kahvaltıları, akşamüstü çayları ve akşam yemeği için de ideal.
Bursa’dan ne alınır?
Bursa denildiğinde akla ilk gelenler arasında ipek geliyor. Rivayete göre Bursa'ya ipek, Bizanslı keşişlerin özel olarak yaptırdıkları bastonların içinde sakladıkları ipek böceği ve kozalar yoluyla gelir. Bursa ve civarında sıklıkla bulunan dut ağaçlarının yaprakları ile beslenen bu böceğin ipeği, zamanla Bursa'nın en önemli ekonomik kazancı olur.
Böylece Bursa sadece Osmanlı padişahlarını değil, aynı zamanda Avrupa saraylılarını da giydirir. Hal böyleyken Bursa’ya gelip de ipek bir eşarp ya da şal almamak olmuyor elbette. Bursa’da ipek ürünler her yerde ancak biz Koza Han’ın yolunu tutuyoruz ipek alışverişi için. Koza Han, Ulu Camii’ye yürüme mesafesinde yer alıyor.
Bursa’da ne yenir?
Gelelim Bursa’nın öne çıkan lezzetlerine. Bursa, bugün ünü dünyaya yayılmış bir yemeğin, İskender Kebap’ın bulunduğu şehir. Lezzetin bulunuşu 1867 yılına dayanıyor. Yemeğin ana malzemesi döner, ancak başka ilaveleri de bulunuyor. Öncelikle tabağın altına küçücük kesilmiş pideler diziliyor, sonra üzerine incecik kıyılmış döner, üzerine domates sosu ve son dokunuş olarak da sıcak tereyağ gezdiriliyor. Bu kebap, yanında yoğurtla servis ediliyor. Kayhan Köftesi de bu kebabın köfte ile yapılan çeşidi. Ve yine ilin favori yemeklerinden. Bursa gezimize son vermeden önce yine Bursa’ya özgü bir lezzet olan kestane şekerini mideye indirmeden edemiyoruz. Yolluk ve hediyelik olarak aldıklarımız da cabası…
Fotoğraflar: Burcu GÜRTÜRK
Paylaş