İki deniz arasında harika bir yarımada: Datça

Bir yanı Ege’ye diğer yanı Akdeniz’e bakan Datça Yarımadası, misafirlerini ilk görüşte kendine âşık eden duru bir güzelliğe sahip. Dünyaca ünlü Türk şair Can Yücel’in adına neden şiirler yazdığını buraya geldiğinizde daha iyi anlıyorsunuz. Siz de bir sabah gözünüzü Datça’da açın ve bu duru güzelin sihrine kendinizi kaptırın.

Haberin Devamı

Muğla’nın badem çiçekleriyle ünlü ilçesi Datça’ya geldiğinizde sıklıkla duyacağınız sözlerden biri “Acelen varsa ne işin var Datça’da...” Çünkü Datça, aceleye getirilemeyecek güzellikleri bir iki güne sığdırılamayacak kadar özel bir yarımada… Datça Yarımadası’nın Kuzey kıyıları Ege’ye, Güney kıyıları ise Akdeniz’e bakıyor. Bu özel konumu tarih boyunca pek çok medeniyete de ev sahipliği yapmasını sağlamış. Bölge Osmanlı egemenliğine girdikten sonra 1909’da Reşadiye adını almış.

İki deniz arasında harika bir yarımada: Datça

Datça’nın ucunda bir Antik Kent: Knidos

Reşadiye’nin ucunda yer alan Knidos’a ise Dorlar ve Romalılar çok sayıda tapınak yapmışlar. Ege’nin ve yarımadanın en ucunda yer alan şehir Afrodit heykeli ile ünlenmiş. Ancak antik çağda çok ünlü olan, insanların görmek için çok uzaklardan geldiği Afrodit heykeli bugüne kadar bulunamamış. Bugün, Datça'ya yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki Knidos Antik kentindeki kalıntılar arasında küçük ve büyük tiyatro, Odeon, Apollon ile Venüs'e ait çeşitli mabetler bulunuyor.

Haberin Devamı

Sakinlik arıyorsanız eylül, beyazın büyüsüne kapılmak için Şubat…

Datça’nın, dört mevsimi ayrı güzellikte... Sıcaklık ortalaması ve sakinlik arıyorsanız eylül ayı yarımadada keyifli bir tatil için en ideal dönem. Ancak şubat ayında çiçek açan badem ağaçlarının yarattığı görsel şöleni görmek isterseniz, seyahat için bu dönemi de es geçmemelisiniz. Türkiye’deki badem üretiminin önemli bir bölümünü karşılayan Datça, son iki yıldır düzenlediği Badem Çiçeği festivaliyle de konuklarına, görsel şölenin yanı sıra dans gösterileri, sahne performansları ve yerel lezzet atölyelerinin yer aldığı keyifli birkaç gün geçirme fırsatı sunuyor.

İki deniz arasında harika bir yarımada: Datça

‘Bük’ler cenneti

Deniz tatili için ideal olan Datça Yarımadası’nda irili ufaklı pek çok koy bulunuyor ve bu koy isimleri genellikle ‘bük’ adıyla bitiyor. Bunlar içinde en ünlüsü Palamutbükü. Ancak Hayıtbükü ve Ovabükü de hatırı sayılır ilgi görüyor. Şayet aracınız varsa sahil boyunca müsait olan herhangi bir koyda da denize girebilirsiniz. Çünkü Datça, bakir koylara da ev sahipliği yapıyor. Dilerseniz koyları günübirlik turlar düzenleyen teknelerle de gezebilirsiniz. Aracınız yoksa şehir merkezine yürüme mesafesinde yer alan Kargı Koyu da iyi bir alternatif olabilir. Bu arada eklemeden geçmeyelim Datça, su sporları için de biçilmiş kaftan.

İki deniz arasında harika bir yarımada: Datça

Haberin Devamı

Yarımada’nın otantik bölgesi: Eski Datça

Geçmişi 19. yüzyıla dayanan Rum evleri ve daracık taş sokaklarıyla şirin bir köy görünümündeki Eski Datça, antik çağlardan beri üzerinde yaşam sürülen yarımadanın en eski yerleşim yerlerinden biri. Fotoğraf tutkunlarının memnun kalacağı Eski Datça’nın sokakları yarım saatlik bir gezi ile tamamlanabilir. Ancak yine de siz Datça’nın sloganını kulaklarınıza küpe etmeyi unutmayın ve bu şirin köye olabildiğince geniş vakit ayırın. Dünyaca tanınan şairimiz Can Yücel’in son yıllarını geçirdiği Eski Datça’daki evini de ziyaret etmeyi unutmayın.

İki deniz arasında harika bir yarımada: Datça

Ne almalı, hangi lezzetleri tatmalı?

Datça’dan ayrılırken alınacaklar listesinde badem ve badem ezmesi başı çekiyor elbette… Kekikli bal ile Ege’nin lezzetine doyum olmaz zeytinyağları da listeye eklenebilir. Datça sahilinde denize sıfır, kumların üzerine masalarını atmış pek çok mekân bulunuyor. Hangisini tercih edelim derseniz keyifli bir deniz ürünleri restoranı için ‘Maradona’; deniz mahsulleri makarnası, pizza gibi dünya mutfağından seçenekler için ‘Cafe Inn’  hem fiyatları hem lezzetli yemekleri ile öne çıkıyor.

Haberin Devamı

Datça’da konaklama

Datça ziyaretinize keyif katacağını düşündüğüm iki butik otel bulunuyor. Villa Aşina; muhteşem manzarası, otelin sahibi Bülent Sancakdar’ın enfes yemekleri ve onun ince zevkinin eseri olan dekorasyonu ile büyülüyor.  Orijinaline sadık kalınarak restore edilen ve bugün butik otel olarak hizmet veren Mehmet Ali Ağa Konağı ise günümüze kadar gelebilmiş sivil mimarinin en güzel örnekleri arasında yer alıyor. Adeta bir müzeyi andıran konak, yöre halkının deyimiyle Koca Ev, bulunduğu Reşadiye Mahallesi’nin de göz bebeği. Geniş bahçeleri, otantik odaları, huzur veren atmosferi ile konuklarını zamanda yolculuğa çıkaran Mehmet Ali Ağa Konağı, eşsiz bir konaklama deneyimi için seçebileceğiniz bir diğer seçenek.

İki deniz arasında harika bir yarımada: Datça

 

Yazarın Tüm Yazıları