Paylaş
Öyle zorlu bir coğrafyada ki oraya gidebilmek bile mesele. Türkiye’den tek seferde gidilemiyor mesela. Uçak biletleri de çok pahalı. Ben en hesaplı İstanbul- Lviv uçuşuyla önce Ukrayna’ya gittim. Bla bla car ile Ukrayna’dan Polonya’ya kara yoluyla gittim. Polonya Katowice Havaalanı’ndan da Wizzair ile İzlanda Keflavik Havaalanı’na uçtum. Dönüşte de Norwaigean ile Norveç’e, oradan da Türkiye’ye dönüş yaptım. Tüm yol masrafı 2100 lira civarında tuttu. En hesaplı ama yorucu yöntem buydu. Shengen ülkesi değil ama hali hazırda bir shengeniniz varsa onu kullanabiliyorsunuz. Yoksa Danimarka’ya başvurmanız gerekiyor.
İzlanda’da toplu taşımayla seyahat edemeyeceğiniz için en mantıklı yöntem araba kiralamak. Türkiye lokasyonunda yapılan araç kiralama bedeli daha yüksek çıkıyor. Yol arkadaşım Norveç’teydi ve oradan arattığında benim 650 Euro’ya bulduğum aracı 450 Euro’ya buldu. Bu fiyat, yüksek sezon ağustos ayında ve gitmemize dört gün kalaydı. Daha önce yapsaydık çok daha hesaplı bulabilirdik. Bir diğer araç kiralama yöntemiyse adalıların kendi özel araçlarını kiraya vermeleri. Bunu da ‘carrenters.is’ internet sitesi üzerinden yapıyorlar. Bu sistemi kullanan arkadaşlarım var ve oldukça güvenilir olduğu konusunda beni ikna ettiler. İzlanda’da zaten suç oranı yok denecek kadar az. Her şey güven üstüne kurulu. Biz bu site üzerinden kiralayamadık çünkü son dakikaya kaldığımız için tüm ekonomik araçlar bitmişti. Erken davranırsanız yarı fiyatına araç bulabilirsiniz. İzlanda’da kiralanan araçların üzerinde kiralık olduğuna dair bir etiket yok. Kim İzlandalı kim turist ayırt edemiyorsunuz.
İzlanda’da otostopla çok rahat gezersiniz ancak devamlı yağışlı olduğu için bu bir eziyete dönüşür kanaatindeyim. Benzini kendiniz kredi kartıyla alıyorsunuz. İclandic yazıları anlayabilip benzin alabilmek gerçekten maharet istiyor. Büyük benzinliklerde içeri de öde seçeneği var. Ülkede bölünmüş yol sadece başkent Reykjavk’de var. İzlanda’da genelde dümdüz olduğu için uçsuz bucaksız gibi gözüküyor. Kiraladığınız normal araçlarla ancak ‘Road 1’ dedikleri yollarda gidebilirsiniz. Bir de ‘F road’ dedikleri yollar var ülkenin iç kesimlerine giden. Onlar için 4x4 kiralamanız gerekiyor. Aksi halde ceza yersiniz. Zaten o kadar bozuk ki ilerleyemezsiniz. Trafik kurallarına harfiyen dikkat etmenizi öneririm. Yoksa 150 Euro’dan başlayan trafik cezaları aracı teslim ederken sizi bekliyor olacak.
Ülkede hız sınırı 90 km. Özellikle şehirlere girerken harfiyen kurallara uyun. 10 km diyorsa 10 km. Bizde ki gibi yüzde 10 kuralı İzlanda’da sökmüyor. Ülkede konaklama da çok pahalı. Büyük çoğunluğun yaşadığı Reykjavik’de en ucuz hostel 20 Euro’dan başlıyor, 50 Euro’dan devam ediyor. Diğer şehirleri çok küçük. Ülkeye gelen turistler genelde kampinglerde marketlerden aldıkları ürünleri pişirerek ve çadırda kalarak hayatta kalıyor. Ülkede en kalabalık yerler ya marketler ya campingler. Campinglerde de en fazla yaz aylarında kalabilirsiniz. Ağustos döneminde İzlanda’da donduğumuzu, kayak montu ve yün çoraplarla dolaştığımı belirtmek isterim.
Ülke de couchsurfing kullanılıyor ama bizi evine kabul eden olmuyor. 1600’lü yıllarda ülkede Türk öldürmek serbestmiş. Pek sevilmiyoruz yani. Cs profilleri genelde beni hak etmek için ne yapabilirsin gibi cümlelerle dolu. Sanırım 20 kişiden fazlasına mesaj atmışımdır ancak kabul eden olmadı. İlk günler için Reykjavik’de 20 Euro’ya yer ayırtmıştım ama ödemeyi yaptığım kartı Ukrayna’da kaybedip kapattırınca oraya da gidemedim. Tamamen tesadüf olarak havaalanında tanıştığımız, yedi yıl Türkiye’de yaşamış ve tam bir Türk hayranı olan, hatta artık bizden biri olmuş olan Litvanyalı İnga bizi evinde misafir etti.
Reykjavik’deki evler coğrafyanın sertliğinden alçak ve insanlar genelde 20-30 metrekarelerde yaşıyor. Biz İzlanda’da iki katlı bir villada kaldık. Birlikte tarhana pişirdik. Bize Türk kahvesi yaptı. İzlanda’ya giderken otel konaklaması yapmadan ya campinglerde ya da arabada yatmayı göze alarak gitmiştim. Hava o kadar soğuktu ki bir çadırda yatmak cazip gelmedi. Campinglerde kişi başı 2000 Kron fiyatı da duyunca kiraladığımız araba 15 gün evimiz oldu. İzlanda’daki en ucuz market üzerinde pembe bir domuz resmi olan Bonus Market. Tüm turistler ve biz reyonların başında İcelandic alfabesini ya da Latin harf ama İclendic dillini çözmeye çalışıyoruz. Elimizde tuttuğumuz ürünün ne olduğunu anlayabilmek çok zor. Arada bulabildiğimiz nadir İzlandalılardan yardım istiyoruz.
Biz bu Icelandic dilini anlamaya çalışırken, elimizde ürünlerle dört dönerken, kesin bir yerden bizi izleyip eğleniyorlar. Durumumuz içler acısı. Bu sorunu da Google çeviri uygulamasının kameralı çevirme yöntemiyle bir nebzede olsa göğsümüzde yumuşatıp gole çevirmeyi başardık. Türkiye’den giderken proteinli çorbalardan götürmüştüm bol bol. Onlar kurtarıcımız oldu. Başkentten çıktığınızda diğer şehirlerin ne kadar küçük olduğunu görüyorsunuz. Öyle bir sürü restoran yok. Olsa da nasıl gideceksin? Benzinliklerde genelde fast food yiyecek bölümleri var. Biz satın aldığımız yiyecekleri arabanın içinde pişirdik. Dışarısı o kadar soğuk ve ıslaktı ki, sadece bir gün güneş açtığında menemen yapabildik. Aslında arabada uyumak yasak. Biz de nasıl becerdiysek tüm yasak tabelaların altında uyumuşuz. Gelip rahatsız eden olmadı. Diğer zamanlar benzinliklerde geceledik. Benzinliklerde free wifi oluyor ve tuvaletini kullanabiliyorsunuz. Ülkenin altı kaynadığı için her yerde sıcak su akıyor.
Su şişenizi bu kükürtlü sularla doldurmamaya çalışın. Benzinliklerde genelde soğuk tarafından bile kükürtlü su akıyor. Ülkenin pek bir mutfağı yok. Gittiğimiz zaman bir müzik festivaline denk geldik. Festivalde ara sokaklarda bile ücretsiz yemek dağıtıyorlardı. Tatmamız gereken tüm İzlanda lezzetlerini bedava olarak tatma şansımız oldu. Gitmeden okuduğum en önemli lezzet kokuşmuş balina etiydi. İkram edilen bir yerde önce bir parça yol arkadaşım Batın’ın ağzına tıktım. Sonra hazır bedava bulmuşken kocaman bir parçada ben attım ağzıma. Tam o anda Batın’ın ağzındakini kusmak için yer aradığını gördüm ama çok geçti. Çiğne çiğne insanın ağzında çoğalır mı bir şey? Yutsan yutulmuyor. Çıkaracak yer yok. Gözlerim yaşara yaşara yuttum. Tadı aklıma geldiğinde hala bir tuhaf oluyorum. Köpekbalığını idrarından gelen asitleri gidermek amacıyla iki ay boyunca çakıl taşlarının altında gömülü tutuyorlarmış. Sonra da köpekbalığı uzun bir süreliğine asılı duruyormuş. Köpek balığını hakikaten kokuşturuyorlarmış ve baharatlarla sunuyorlarmış. Olmaz olsun böyle mutfak. İzlanda’da birkaç yer hariç tüm görmeniz gereken yerler bedava. Ülke bu kadar pahalı olunca, oraları gezsin bari fakirler diye düşünmüş olabilirler. İzlanda’da yılan, kelebek, sivrisinek gibi şeyler yaşamıyor. Bakteri yok. O kadar üşümeye, ıslanmaya hasta olmuyorsunuz. Çok şükür. Her an değişen hava durumu için ‘vedur.is’ sitesini devamlı takip etmenizi öneririm.
Kuzey ışıkları için ‘whatson.is’ sitesini takipte kalın. Eğer uzun kalacaksanız bir hat almanızda fayda var. Simin hattını aldık ve çok memnun kaldık. 10 gb internete 2900 ISK yani 23 Euro ödedik. İzlanda’da tuvalet ücreti 200 ISK yani 10 lira. Çok sık da bulunmuyor. Ülkenin altı patlamaya hazır halde olunca her yerden sıcak sular çıkıyor. Buz gibi akan bir derenin kenarındaki küçücük bir yerde sıcak su kaynağı bulabiliyorsunuz. Bu sıcak su kaynaklarını da ‘hotpoticeland.com’ adresinden takip edebilirsiniz. Mutlaka yolunuzun üstünde denk gelecektir. Blue Lagoon oldukça pahalı. Eğer ‘Road 1’ yapacaksanız kuzeyde Myvatn’da yarı fiyatına bu keyfi yapabilirsiniz.
Yol kenarlarında hep İzlanda atlarını göreceksiniz. Çoğu insana alışık. 10 Euro’ya çiftliklerde binebilirsiniz ya da yol kenarlarında sevebilirsiniz. İzlanda kazakları 100 Euro’dan başlıyor. Ülkede kalitesiz, ucuz tek ürüne rastlamadım. Her şey pahalı ve birinci sınıf. Gitmeden önce telefonunuza İclandic müzikler indirirseniz uçsuz bucaksız İzlanda yollarının tadını daha iyi çıkarabilir, İzlanda’yı iliklerinize kadar yaşayabilirsiniz.
İzlanda ile ilgili daha fazla bilgiye nerdesinbahar.com adresine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Paylaş