Paylaş
Ayvalık’da ‘Prodivers Ayvalık Dalış Teknesi’ne geliyorum. Ayvalık’da dört tane dalış teknesi var. Hepsi yan yana ve Ayvalık tostçularının tam karşısında. Tekneye eşyalarımı bırakıp Ayvalık tostu yemek üzere teknenin karşısındaki tostçularda alıyorum soluğu. Tostun fiyatı 12 lira ve çok lezzetli. Sabah ‘Ayvalık Simitçisi‘nden çekirdekli simit kapıp geliyorum. Tekneden aldığım bir çayla Pruva’da kendime denize nazır bir kahvaltı ısmarlıyorum.
Dalış teknemiz saat 10.30’da açık denizlere doğru yol almaya başlıyor. 80 kişiyiz... Dalış yapabilmek için hiç malzemeniz olmasa da bu teknelerde her şey mevcut ve fiyata dâhil. Ayvalık için iki dalış ve öğle yemekli dalış turları günlük 160 Lira. ‘Discovery’ yani tanıtım dalışı da 160 Lira. Ben geçtiğimiz sene hiç dalış yapamadığım için derin dalışa götürülmüyorum. Hicaz Kaptan‘ın keçilerinin de yaşadığı ‘İlyosta Adası‘na demirliyoruz. Dalışa girerken kendi tüpünüzü kendiniz bağlıyorsunuz ve çıktıktan sonra da kendiniz söküyorsunuz. Bu bröveli dalıcılar için geçerli. Eğer ki tanıtım dalış yapıyorsanız tüm her şey sorumlu hocalarca hazırlanıyor. İlyosta Adası‘nda muhteşem bir dalış yapıyorum. Bir kovukta izlediğim mürenden sonra ıstakozlarla dolu bir duvarda oldukça keyifli anlar yaşıyoruz.
Ayvalık’da gidilmesi gereken ikinci adres ‘Cunda’ adasıdır. Otobüsle gidip gece 02.00’ye kadar olan dolmuşlarla dönebilirsiniz. İkisi de 3 lira, vapur 5 lira. Otobüsten inince burnuma çarpan anason ve kızarmış balık kokusu, adanın “rakı-balık-Ayvalık” olduğunu hatırlatıyor bana. 25 sene önce henüz çok gençken motorla Ege turuna çıkmış ve ilk Cunda adasında kamp yapmıştık. O hallerini bildiğimden sezonda Cunda’dan kaçardım hep. Bu sefer burası tekrar gönlümü alıyor. Kordon boyunca uzanan meyhaneler, ara sokaklarındaki süsler, akşamki oyun alanım oluyor. Tasarım takılar bulabileceğiniz her bir tezgâhın farklı olduğu şıkır şıkır ışıklı sokaklar beni çok mutlu ediyor. Hep böyle güzel kal Cunda.
“Dalıyorum!” dediğiniz anda size sorulan ilk soru “kaç metre? “olur. Dalmanın metreyle bir alakasının olmadığını anlatmak da pek kolay olmaz. Görebileceğiniz güzel şeyler aslında daha yukarıdadır. Aşağıya indikçe renkler kaybolur zaten. Derin dalışın bir amacı olmalı ki dalalım. Çünkü derin dalış biraz tecrübe ister. Bu uçsuz bucaksız mavi bir körlük benim için. Nereye baksam bir mavilik bir bilinmezlik... Önünü görmeden yürüyebilir misin? Onun gibi bir şey. Derin dalış inmek ve çıkmak kadar hızlı gerçekleşiyor. Masmavi bir bilinmezliğe giderken ilk zamanlar yüreğim ağzıma gelirdi. Klostrofobik bir durum. Çoğu insan için çok zor… Bir hocanın peşine takılıp dibini görmediğiniz bir denizin metrelerce altına gitmek kolay bir şey değil.
İlk başta mavi bir körlükte giderken belli bir metreden sonra dibi görmeye başlarsınız. Ben hep karanlık olacağını düşünürdüm ama değil. Güneşsiz bir havada denizin dibine bakmak gibi... Renkler kaybolduğu için kırmızı mercanları mor gibi görüyoruz. Feneriniz varsa yakına gidip ışığı tutmanız gerekiyor. Fotoğrafları da kocaman flaşlı makinalarla çekiyorlar. Teknenin zincirinin etrafında bir dolu insan olur hep. En eğlenceli tarafı da burasıdır. Belli bir metrede kendinizi suya çakıp beklerken muziplik yapmadan durulur mu hiç? En güzel şakalar burada yapılır. Dünyada iki yerde kırmızı mercanlar var. Biri İtalya’nın Portofino bölgesinde diğeri Ayvalık. İtalya’dan sonra dünyanın ikinci kırmızı mercan bölgesi... ‘Ezerbey’, ‘Kerbela’ ve dalıcıların hacı olduğu yer ‘Deli Mehmet‘de 40 metrelerde görebileceğiniz kırmızı mercanlar insanı büyülüyor adeta.
Pazar sabahı dalış teknemiz çok daha erken hareket ediyor. Akşam şehir dışından gelen dalıcılar evlerine dönecekler. Ben bu senenin ilk derin dalışını gerçekleştireceğim. Öztan Hoca fotoğraflarımı çekecek. O kırmızı mercanlara montajla yapıştırılmış gibi durduğuma bakmayın. Fotoğraf gerçek. 30 metreden sonra renkler kaybolduğu için bizim gözümüz sol omzumun orada ki gibi mor görüyor. Flash çakınca ya da fener tutunca kırmızı oluyor. Dalışta bir arkadaşımız narkoz yiyince sadece 30 saniye görebildiğim ve hemen çıkmak zorunda kaldığımız için sadece bir kare fotoğraf çekilebiliyor. Ben hiç ümitli değildim fotodan. Dalıştan çıkınca bakmadım bile ama efsaneymiş. Neyse ki kimseye bir şey olmuyor. Nedense her kırmızı mercan dalışımda bir şey olur ve ben göremem. Bu sefer 30 saniye de olsa görebildiğim bu muhteşem canlılar o kadar derindeler ki ulaşmak hiç kolay değil. Bir sonraki sefer görüşmek üzere kalbimi suyun 60 metre aşağılarda bırakıyorum.
Dalışlar bitince gün batımlarıyla meşhur Ayvalık’da kendime bir köşe seçmem gerekiyor. ‘Ayvalık Şeytan Sofrası‘nın gün batımları da meşhurdur. Manzarası dillere destandır. Ayvalık merkeze de sadece 17 dakika uzaklıkta. Sahil şeridini takip edip kısa bir tırmanmadan sonra bu manzaraya ulaşıyorsunuz. Araçlar için 5 lira otopark ödenebileceği gibi biraz aşağıya arabanızı ücretsiz da park edebilirsiniz.
Gün batınca herkes alkışlar bu durumu. Başka yerde denk gelmedim böyle bir şeye. Şeytanın ayak izi olduğu düşünülen bir çukur var. Efsaneye göre bir iz burada diğeri Midilli Adası’nda. Adımını öyle kocaman atmış işte. Buranın mitolojide hikayesi şöyle geçmektedir: Zeus’un süt annesi ‘İda’, Zeus’a zarar vereceği gerekçesiyle Şeytanı kovar. Üç ayaklı olduğuna inanılan şeytanın bir ayağı İda dağı eteklerinde, bir ayağı Midilli adasında, bir ayağı da Şeytan sofrasındadır.
İki kocaman dalış dolu günü ardımda bıraktım. Son Ayvalık sabahım da bana kalan sokaklarda hasret gideriyorum. ‘Kafe Karamel’ seneler önce arkadaşlarımla dolaşırken rastlayıp çok sevdiğim bir yer olmuştu. İçerisi senelerce özenle toplanmış eşyalarla antika müzesi adeta. Ayvalık’da bitpazarını sorun. O sokağın hemen başında burası.
Ben damla sakızlı kahvelerini içtim. Mavinin her tonuna doydum, hasret giderdim. Dalış sonrasında Ayvalık sokaklarını gezip birbirinden güzel butik dükkânlarında bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Fotoğrafçılar için cennet gibi olan bu sokaklarda zamanda yolculuk edebilirsiniz.
Karadut ve koruk suyunun tadına bakabilirsiniz. Ayvalık tostçular çarşısında buraya özgü tostun tadına bakabilirsiniz. Ayrıca yine bu çarşının arka sokaklarında ki tarihi fırınlardan bir şeyler alıp muhteşem lezzetlerle tanışabilirsiniz. Yine o arka sokakların devamındaki Ayvalık bitpazarını görmeden dönmemek lazım.
Özenle toplanmış eski eşyalar alıcılarını bekliyor. Uzun zamandır yolculuklarımda bir şey almamaya çalışıyorum artık. O muhteşem kahve fincanlarından almadan oradan çıkabildiğime hala inanamıyorum. Bankaların olduğu tarafta deniz tarafında çarşının içindeki ‘Mehmet Usta’nın Yeri’ diye küçücük bir dükkân var. Ev yemekleri yapıyor. Eşiyle birlikte işletiyor. Orada bir kabak çiçeği dolması yemeden dönmeyin mesela. Çok erken bitiyor. Ya vakitli gidin ya da arayıp ayırtın. Gidin bir sohbet edin. Gözünün içinin bile güldüğü insanlarla tanışın. (0266) 312 66 56
Fotoğraflar: Bahar GÜNDOĞDU / Daha detaylı bilgilere www.nerdesinbahar.com adresinden ulaşabilirsiniz...
Paylaş