Nam nam nam ‘VietNam’

Koca bir dünya düşünün… Şimdi aynı dünyayı ufacık bir yüz ölçümünde, kocaman gülümsemeli insanlarla ve aklınız aldığınca kültürle bir daha hayal edin. Adına ‘Vietnam’ deyin, yemeklerini yiyin, deli yollarında motosiklete binin, gecelerine de mutlaka ‘akın’. Bu kadar düşünmüşken bence Vietnam’a bir uğrayın.

Haberin Devamı

Tüm Uzakdoğu ülkeleri beni cezbediyor ama Vietnam’ın yeri ayrı. New York yıllarımızda, beni en heyecanlandıran biraz fiyatlı ama son derece 'Funky' 'Indochine' olmuştur. Sanatçı, ressam, filmciler ve arada bir tanınmış aktör ve aktrislerin yemeğe geldiği 'Indochine', bizim zamanımız 80’lerden evvel Andy Warhol takımının da sıkı lokantalarındanmış. www.indochinenyc.com

Nam nam nam ‘VietNam’

Paris’te yine böyle bir grup ve Yves Saint Laurent mankenleri falan, çok değişik bir Vietnam lokantasına gitmiştik. Bizi bu lokantaya götüren kız 'Do Thi Anh Tuyet' Paris’in top modellerinden olmasına rağmen son derece mütevazı ve devamlı kıkır kıkır gülen neşeli bir kız idi. Adı 'Beyaz Kış Çiçeği' anlamına geliyormuş. Zengin ve asilzade bir Fransız ailesi, savaşta çocuk yaşta anasız babasız kalan Do Thi’yi evlat edinmişler ve yanlarında Paris’e getirmişler. Do Thi Paris’te geniş bir malikanede el bebek gül bebek büyümüş. Yolda görseniz, incecik, topuksuz ayakkabıları ve sıfır makyajı ile at kuyruklu sade bir kız. Podyumda St. Laurent kılıkları ile süzülürken, aynı kız olduğuna inanamazsınız.

Haberin Devamı



Bir Paris yazı gecesinde hayatımda hiçbir zaman unutamayacağım bir Vietnam lokantasına enteresan bir grup gitmiş idik. Ardı ardına gelen yemekler ayrı bir olay, garson kızların güzelliği ise ayrı bir olay. İpek kimonolara sarılmış 'dal' vücutları ile minik adımlarla yürüyorlar ve bir kuğu edası ile birbirinden lezzetli ve değişik süslü mezeleri servis ediyorlar. Do Thi’nin kulağına fısıldadım, “Ne kadar da güzel sizin ülkenin kadınları” Cevap: “Dikkatli bak, bunların hepsi erkek”. Şimdi yüzünüzdeki 'nasıl yani?' ifadesini görüyor gibiyim. Eee burası Paris ve sıkı bir grup ile takılıyorum.

Hep söylerim ya, turist olmak  zor iş. Derdini, istediğini anlatmak zor. Daha bir ay evvel Urfa’da kahvaltıda ciğer yedik ve ben Vietnam halkının yerel kahvaltısını ısrarla istiyorum. Otel çalışanları ve rehberimiz anlamıyor “Otelde kahvaltı mükemmeldir neden otelde yemiyorsunuz?” Ben Vietnamlılar’ın kahvaltısını istiyorum! Rehberim devamlı şaşırıyor, yolda parkta sabah jimnastiği yapanları görünce katılmak istiyorum mesela…

Haberin Devamı

 Nam nam nam ‘VietNam’
Nam nam nam ‘VietNam’

Sabah 7.30 ve ben 'Yüzüklerin Dansını' tüm gücümle icra etmeye çalışıyorum. Küba’da da en büyük merakım orta yaşlı insanlar ile parklarda Tai-Chi yapmaktı. Kadınlar seve seve gruplarına beni dahil ediyorlar. Elime de bir çift 'yüzük' veriyorlar, takip etmeye çalışıyorum. Yarım saatlik sabah dansımı başarı ile icra ediyorum. Şimdi Vietnam usulü kahvaltıya geldi sıra...

 Nam nam nam ‘VietNam’
Nam nam nam ‘VietNam’

Pirinç unu makarnası hemen orada et suyunda üç dakikada pişerken sizin isteğinize göre, böbrek, ciğer, beyin, işkembe, karides, soya filizi, taze soğan, havuç, kişniş vesaire büyük bir tas da et suyu ile birleşiyor. Bir elinizde kaşık bir elinizde 'chop sticks' bol acı ekleyerek girişiyorsunuz. Merak etmeyin ben sade karidesli çalıştım.

Haberin Devamı

Nam nam nam ‘VietNam’

Bugün Mekong Nehri'ne gideceğiz. Himalayalar’dan doğan ve 4500 km tüm Uzakdoğuyu dolaştıktan sonra Saigon’da denize dökülen ulu nehir.

Nam nam nam ‘VietNam’

Büyük motordan bir ada da iniyor, bir köy evine misafir oluyoruz. Tropikal meyvelerin hastasıyım, onlarla yaşayabilirim. Papaya, mango, passion fruit, elmaya benzeyen jambu veya 'Rose Apple', greyfurta benzeyen ama çok irisi ve tatlısı 'Pummelo', bal gibi ananas ve buz gibi Hindistan cevizi suyu. Dikkat etmeliyim akşam yemeği çok eğlenceli olacak, yer kalmalı.

Akşama müthiş bir macera: Vietnam bir motosiklet memleketi, nitekim 3.5 milyonluk Saigon’da 4 milyon motosiklet varmış. Üniversiteli bir grup genç motosikletleri ile gelecekler, bizleri arkalarına bindirecekler ve motosikletler ile 'Saigon By Night' yapacağız.

Haberin Devamı

Nam nam nam ‘VietNam’Sarı çiçek gömlekli ben, trafikteki motosiklet selinde gece yarısı Saigon alemlerine akıyoruz.

Nam nam nam ‘VietNam’

Benim motorcum Khan (Han okunuyor) ufacık bir üniversite öğrencisi kız, hani Ayhan ile Han beraber olsun istedim, ayrıca çok sempatik bir kız. “Motoru ben kullanayım, sen arkama geç” diyecektim ama hayatımda tecrübe etmediğim bir trafik anlayışını görünce hemen çark ettim. Bizde olsa bıçaklı kavga çıkar, kurban veririz. Otomobiller ve motorlar iç içe kördüğüm, ama dolanmadan ve birbirlerine değmeden çözülüyorlar. Kafa kafaya gelip son saniye birbirlerinden sıyırıyorlar. Kullanmaya cesaret edemedim.  Benim ufak kız Khan da, canavar bir motorcu çıktı.

Nam nam nam ‘VietNam’
Nam nam nam ‘VietNam’

Tüm ekip gece yarısı 'kendin pişir kendin ye'cilere gittik. Vietnamlı, yollarda, sokaklarda, ufak taburelerde devamlı yiyor, bence öğün bilmiyor, 24 saat atıştırıyorlar.

Haberin Devamı

Nam nam nam ‘VietNam’

Uzun bir büfeden istediğini alıyorsun, kızartmaları tabağından alıyorlar, kızartıp sonra masanıza getirecekler. Izgaralıkları masana götürüyorsun. Mangal ortada kendir pişir kendin ye, gece yarısı… Ertesi gün Fransızlar’dan kalma meşhur postane binası ve yanındaki en ufak taşının bile Fransa’dan geldiği “Notre Dame Katedrali”ne gittik.

Nam nam nam ‘VietNam’

Vietnam insanı bir mizansen ile poz vermeyi çok seviyor. Bende tanımadığım iki Vietnamlı kız ile bir mizansen yarattım kilise önünde.

Nam nam nam ‘VietNam’
 
Daha güzeli, kilisenin tam yanında hâlâ postane olarak çalışan Fransız Binası. Bu gibi yerlerin müze, restoran, otel gibi şeylere çevrilmeyip hâlâ aynı işlevi görmesi çok etkileyici. (Kulağımıza küpe olmalı)

Nam nam nam ‘VietNam’

Hakiki Vietnam yemeğimi ise dev gibi sokağa açık cephesi olan 'Ran Bien Restaurant'ta yedim. İlk önce oto galerisi arkasında ve kullanılmış motosiklet galerisi arkasında lokanta, ne tuhaf dedim ama hepsi müşterilerin oto ve motorlarıymış. İtina ile dizilmiş. Ortada ve yanlarda akvaryumlarda ürkütücü görünümlü, böcekler, dev yengeçler, yılan balıkları, mürenler hatta minik köpek balıkları yüzüyor. Balıklardan seçemedim çok mahzun bakıyorlar idi. Bir böcek sashimi (çiğ) yedik. Hata etmişiz, akvaryumdan seçersen fiyat hani o bizim kazık balık lokantaları kıvamında geliyor. Müthiş bir fried rice (kızartılmış pilav) ve iki porsiyon da acılı kalamar sote götürdüm. http://ranbien.com/

Vietnam bu dünya içinde ayrı bir dünya. İnsanları güleç yüzlü ve barışsever. O kadar savaştan sonra kavgadan bıkmışlardır diye düşünüyorum.

 

 





Yazarın Tüm Yazıları