Paylaş
Ho Ho Ho Chi Minh,
İki, üç, daha fazla Vietnam,
Ernesto’ya bin selam…
1972'leri hatırlayanlar bu sloganı bilirler. Ho Chi Minh, Vietnam’ın halk kahramanı. Vietnam’ı emperyalist devletlerin elinden kurtaran militan.
Mezarı çok sade. Camlı şeffaf bir sandukada, üniformalı mumyası yatıyormuş. Haftada beş gün 08.00-11.30 mezarına ziyaret için uzun kuyruklar beklemeniz gerekiyormuş. Böyle bir şeye gerek de kalmadı, değil mezarı, meydan bile halka kapalıydı. APEC zirvesi nedeni ile Trump oralardaymış. Kendisinin, “Çok yer kaplamak istemiyorum, beni yakınız, küllerimi ise tüm Vietnam’a serpiniz” vasiyetini yerine getirmemişler. Lenin mumyası gibi Rus tarzı mumyalamışlar adamı. Arada sırada bakım için mumya Rusya’ya gidiyormuş.
Ho Amca 30 sene Vietnam dışında ve daha çok Fransa’da yaşamış. Japon istilasında ülkesine dönmüş ve halkını emperyalist güçlere karşı direnmek için örgütlemiş. Zaferini görmeden 1969 yılında ölmüş. 1975 yılında savaş Kuzey Vietkong zaferi ile sonuçlanacaktır.
Kısaca şöyle: Vietnam Kuzeyden Güneye uzanan ince uzun bir ülke.
Mekong Nehri 2400 km yokuşu aşağı koştuktan sonra geniş bir delta ile Güney Çin Denizi’ne dökülüyor. Uzakdoğu'nun tüm zenginlikleri: Bakır, kömür, ipek, baharat ve pirinç yolculukları burada noktalanıyor. 19. Asırda iştahı kabaran Fransa 1800'lerden 1954‘e kadar bu zenginliği sömürüyor. Japonya seyirci kalmıyor. 1941'de işgale avdet ediyor ve nihayet, “Eyvah Komünizm geliyor” nidaları ile Amerika sahneye giriyor.
1954 yılında kuzey ve güney olarak ikiye ayrılan ülkenin Rusya destekli kuzey kısmı ve Amerika’nın başı çektiği emperyalist güçlerin egemen olduğu güney Vietnam savaşa tutuşuyorlar. 1969'da savaş şiddetleniyor. Amerika tüm gücü ile bastırıyor ama nafile. Cony’nin alışık olmadığı bir iklim ve hayatında görmediği minicik ve daracık sırtlan gibi hepsi birbirine benzeyen dayanıklı insanlar. Sen Amerikan rüyasından, havuzlu evlerden, cafcaflı nikelajlı arabalardan, bol dondurmalı ve hamburgerli dev buzdolaplı mutfaklardan ve dolgun sarışınların koynundan çık gel ve tarla faresi gibi minicik deliklerden toprağın altına giren adamları öldürmek için bataklığa dal.
Gezimin turistik bir parçası olarak yine turistler için hazırlanmış ormanlık bölgede saklanma yerleri ve yer altı yaşamlarının sergilendiği müzeye gittim. Coni için hazırlanan 'Booby Traps'leri gördüm ve titredim. Ayağının altında kapak açılıyor ve ucu sivri bamboo kamışlar saplanıyor ciğerine, bacağına. Hemen ölmüyorsun ama arkadaşlarına yük oluyorsun ve beni öldürün diye yalvarıyorsun. İçlerinde kura çekiyorlar ve bir tanesi işinizi bitiriyor. 58 bin Amerikan askeri can vermiş ama tahmini 150 bin asker de eve döndükten sonra intihar etmiş ve 100 bin kadarı 'homeless' sokakta yaşamaya başlamış. Bu arada ölen Vietnamlı adedi 3.5 milyon. Portakal sineği ilacı, napalm bombası vesaire.
Savaşı kim durdurmuş biliyor musunuz? Medya: Times ve Life dergileri sayfalarca fotoğraflı Vietnam savaşı yayınlayınca , artık Amerika’da her eve giren televizyonlar direkt cepheden görüntüler vermeye başlayınca, Amerikan halkı ayaklanmış. Bu savaştan sonra dünyadaki tüm savaşlara karşı basın kısıtlamaları gelecektir.
Savaşı durdurduğu iddia edilen Pulitzer ödüllü AP den Nick Ut fotoğrafı... Haziran 1972'de Güney Vietnamlı uçak yanlışlıkla Güney Vietnam’a 'napalm bombası' atınca, dokuz yaşındaki Kim Puk ve kuzenleri yanan köylerinden kaçıyorlar.
Çektiğim TV bölümleri nedeniyle, ilk önce Saigon'a (yeni adı ile Ho Chi Minh City) gittik. 8.5 milyon nüfusu ile Vietnam’ın en büyük şehri. Fransız sömürgesi 'Cochinchina'nın başkentiymiş. 1976 savaş sonu Ho Chi Minh City adını almış. Saigon’un yaklaşık 1700 kilometre kuzeyindeki Hanoi’ye uçak ile geçtik. Hanoi Kuzey Komünist Vietnam’ın başkenti olarak beni daha çok etkiledi.
1878'de Fransızlar işgal etmişler. Şunu hemen itiraf edeyim; benim yemek yediğim en sıkı Vietnam (İndoçin) mutfağı Vietnam’da değil Paris’te idi. Gelecek hafta yediğim, içtiğim benim olsun demeyeceğim, anlatacağım. Japonlar 1940-1945 arası hüküm sürmüşler ama Ho Chi Minh hareketi ile bağımsızlık savaşı sonucu çekilmişler. 1946'da Fransızlar yeniden gelmişler. Dokuz sene süren savaştan sonra 1954'de Hanoi, bağımsız Kuzey Vietnam’ın başkenti olmuş.
Beni bu gezide en çok etkileyen yer ise 'Chu Chi' (Çu Çi) tünelleri ve daha sonra ziyaret ettiğim savaş müzesi oldu. Fransız savaşında kazılmaya başlayan tüneller Amerikan savaşında yer altında 250 kilometreyi bulmuş. Yerin altında 3 ila 8'inci metreler arasında yaşama alanları. Zehirli böcekler, salgın hastalıklar, az su ve kısıtlı yemek ile hayatta kalmak. Yeryüzüne çıkıp sonra birdenbire ortadan kaybolmak...
Deliklerl ancak bir Vietkonglu’nun sığacağı genişlikte ve tespiti çok zor. Uzunluğu bir kaç kilometere nehre kadar olan bir tünele girme cesaretini gösterdim. Sadece 20 metresi açılmış ve turistler için biraz genişletilmişti. Diz çökmüş olarak yürümeye başladım. Yarı yolda pişman oldum ama anca diz çökmüş vücudum sığabildiği için geriye dönmem imkansızdı. Ayakkabılarım parçalandı, onlara veda ettim ve bir süre sonra dizlerimin üstünde dört ayak yürümeye başladım. Pantolonumun dizleri de parçalandı. Terlemeye ve havasız kalmaya başladım.
Bir sure uzandım yattım, nefes almaya çalıştım ama nafile rutubet. Karıncalar pantolonumun yırtık dizlerimden içeri girmeye başladı. Zifiri karanlık “öldüm de gömüldüm mü acaba?” hissi... Son bir gayret dizlerimin üstünde saç baş çamur tünelin ilk çıkışına geldim. Sadece 20 metre girmişim düşünün o tünel bir kilometre nehre kadar devam ediyormuş. “Ey hürriyet aşkı sen nelere kadirsin, neler yaptırıyorsun insanlara!” dedim gökyüzüne geri dönünce. Dana sonra ziyaret edeceğim savaş müzesi fotoğraf bölümünü göz yaşları içerisinde bitirdim. Yüreğim dayanmıyor gözlerim isyan ediyor Vietnam’da...
Paylaş