Paylaş
Hikayeye göre İsabel, “Son Müslüman ve Yahudi, İberya Yarımadası’nı (Bugünkü İspanya) terkedene kadar yıkanmayacağım” demiş.Gerçi Ortaçağ Avrupası’nda yıkanmanın hastalıklara yol açtığına inanılırmış ve kilise, çıplak yıkanmanın günah olduğunu da söylermiş. İsabel’in “Doğduğumda ve evlendiğimde olmak üzere hayatımda sadece iki kere yıkandım” dediği rivayet olunur. Aynı devirlerde gürül gürül akan sıcak sulu ve buharlı hamamları ile Osmanlı’yı düşünürseniz, ortaçağda medeniyetin kimde olduğunu anlarsınız. Neyse, hikayeye dönelim. İsabel öylesine kirliymiş ki “Kirli İsabel” olarak anılırmış. Hatta resim sanatında sarıya çalan beyaz renge, İsabel’in iç çamaşırlarının renginden esinlenerek “Isabelin” denmiş. Neyse midenizi kaldırmayayım. Etnik soykırıma çok az kala Osmanlı Sultanı II. Beyazıd, gemilerini göndererek Yahudiler’in büyük bir kısmını Osmanlı topraklarına getirmiş.
Girona, (Katalanca’da Cirona okunuyor) Barselona’nın 100 km kuzeydoğusunda. Hızlı tren ile 40 dakikada ulaşabilirsiniz. Yahudi evleri ile meşhur. Ülkemizde yaşayan ‘Sefarad Yahudileri’nin bir çoğunun kökü Girona’da yatıyor olmalı. 12. asırda Yahudi Cemiyeti, Girona’da yeşermiş. Aslında İspanya’da Yahudiler’in gerçek varlığı, Kuzey Afrika’dan gelen ve tüm güney İspanya’yı kontrol altına alan Müslümanlar ile başlamış. İslam yönetimi, vergilerini verdikleri takdirde Yahudiler’i ticaret, eğitim ve din alanlarında serbest bırakmış. Bu hoşgörü ve serbesti tüm Avrupa Yahudileri’ni buralara göç ettirmiş. Ta ki; birbirinden ayrı Katolik krallıklardan Kastilya ve Leon Kraliçesi İsabel ile Aragon Kralı II. Ferdinand’ın evlenip, güçlerini birleştirerek, 1492 yılında Elhamra Kararnamesi’ni imzalayana kadar.
Bu kararnameye göre Yahudi dinine mensup olan herkes İspanya'yı terk edecek, yanına altın, para ve ziynet eşyası almayacaktır. Kararnamenin muhataplarına ülkeyi terk etmeleri için 4 ay süre tanınmış ve bu süre sonunda da ülkeyi terk etmeyenlerin idam edileceği belirtilmiş. Bu tarihten bir yıl sonra yine II. Ferdinand'a ait olan Sicilya 1493'te, dört yıl sonra da Portekiz 1497'de aynı uygulamayı gerçekleştirecektir. Böylece Yahudiler tüm Avrupa’ya göç etmeye başlamışlar.
En uzak olmasına rağmen en güvenilir ve zengin topraklar Osmanlı topraklarıymış. Pîrî Reis'in amcası Kemal Reis'in kumandasındaki Osmanlı kadırgalarıyla gelen göçmenler; başta İstanbul, Edirne ve Selanik olmak üzere, İzmir, Manisa, Bursa, Gelibolu, Amasya, Patros, Korfu, Larissa ve Manastır'a yerleştirilmişler. Osmanlı’ya göç edenlerin daha elit sınıf; entelektüel, zengin, bilim insanı ve yüksek seviyede sanatçılar olduğu söylenir. Bu sınıf, Sultanlar’ın doktorları, haznedarları, elçileri olmuş, Osmanlı’ya matbaa, ateşli silahlar teknolojisi ve daha birçok yenilik getirmiştir.
Çok hoşuma gideni anlatayım: Babası gibi saray doktoru olan Moşe Hamon, Yavuz Sultan Selim ve ardından Kanuni Sultan Süleyman'ın da özel doktoruymuş. Tıp ile ilgili eserleri bulunan Hamon'un 1526 ilâ 1551 yıllarında diş bakımı ile ilgili yazdığı 200 sayfalık kitabı bugün hâlâ İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü Kütüphanesi’nde, düşünün. Çocuk psikiyatrisine ve müzikle tedavi yöntemlerine önem veren Moşe Hamon, kitabında, padişah çocuklarının müzikle uyutulmasını tavsiye etmiş, bakar mısınız?
Onyar nehri üzerindeki ahşap köprüyü geçiyorsunuz, karşınızda bir sütuna tırmanmaya çalışan çok çirkin bir dişi aslan heykeli göreceksiniz. Efsaneye göre şehre yabancı biri giremesin diye, bir parola mahiyetinde poposunu öpmeniz gerekiyor. Âdete uyarak dudaklarımı yakınlaştırıp öpüyor gibi yaptım. Kimse de anlamadı galiba ki rahatça girdim şehre. Dar sokakları, rengarenk evleriyle yahudi mahallesindeyim.
Yürüyerek bir meydana ulaşacaksınız. Ardından 86 basamak tırmanarak Girona Katedrali’ne varacaksınız. Diğer adı ile “Catedral de Santa Maria de Girona”, Girona’daki Aziz Meryem Katedrali. 22 metre eni ile dünyanın en geniş gotik katedrallerinden. Şimdiki çan kulesi ise büyük ihtimalle bir cami minaresi. Eski Roma Katolik Kilisesi, Kuzey Afrika Emevileri tarafından 717 yılında camiye çevrilmiş. Emevi mimarisi ve süslerinin hastasıyım ama İspanyollar, Müslümanlar’ın döneminden bir tek taş parçası bile bırakmamışlar buralarda. Popüler kültürde: Katedral, bilhassa merdivenler ve dar sokaklar, “Games of Thrones” dizisinin bilmem kaçıncı sezonunun, bilmem kaçıncı bölümünde set olarak kullanılmış ve sırf onun için ta buralara kalkıp gelen turistler varmış.
Paylaş