Paylaş
Orduya 'İmmortals' deniliyor, yani ölümsüzler. Yağlı kıvırcık uzun sakalları, gür saçları, iri, koyu siyah gözlerini daha da etkileyici kılan kara sürmeleri, tepeden tırnağa zırhları, kara giysileri ile ürkütücü görünüşleri ve insan üstü savaşma kabiliyetleri ile ölümsüz olduklarınına inanılan, istilacı yenilmez savaşçılar ordusu. Ta bugünkü İran’dan kopmuş, Anadolu’yu talan etmiş, önlerinden kaçan Yunanlıların peşinden adaları zıplayarak geçmiş ve bugünkü Yunanistan kıyılarına dayanmış durdurulamayan Pers ordusu.
Gelin tarihin bu fasikülünü tarihin babası sayılan, Heredot’tan dinleyelim. Hastasıyım Heredot’un. MÖ 484 Bodrum doğumlu Heredot’un tarihini evirir çevirir gene ve hâlâ okurum. Heredot’a göre İyonya (Bugünkü Efes, Aydın, İzmir ve yakın Ege adaları) halklarının Perslere karşı olan ayaklanmasında, Atinalılar yardıma gelirler ve Persler'in önemli şehirlerinden biri olan Sardis’i ele geçirip yakıp yıkarlar. Sardis; Bugünkü Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Sart beldesi. Pers kralı Darius buna çok içerler ve gökyüzüne cehenneme doğru bir ok atarak intikam yemini verir. Hatta rivayete göre, bir kölesini görevlendirmiş; her öğün yemekten evvel üç kez “Sahip, Atinalıları unutma” diye bağırırmış köle, tabi Heredot’a göre, öldürecek beni bu Heredot. İntikam hırsı ile yanıp tutuşan Darius Atinalıları Anadolu’dan püskürttüğü gibi peşlerinden ta Yunanistan kıyılarına kadar gelir.
Maraton koyu maketi, zeytin ağaçları arkamda
Heredot’a göre Pers ordusu 100 bin asker; ama Heredot Baba biraz abartması ile ünlü, gelin biz ona 30 bin asker diyelim. Atinalıların savaşçı sayısı ise sadece 12 bin. Atina’nın kuzeyinde Maraton Koyuna 600 gemi ile ulaşan Pers ordusu, karaya çıkacak, oradan da Atina’ya inecek, yakıp yıkacak, herkesi kılıçtan geçirecek ve intikamını alacak. Atina’da tüm eli silah tutanlar Maraton’a doğru kesin yenilecekleri ölüm savaşına doğru yola çıkıyorlar. Geri kalan yaşlılar ve kadınlar ise şehir stadyumuna doluşuyorlar ve ölümü bekliyorlar. Maraton civarı bataklık, Yunancası 'marathos' olan, ilaç yapımında kullanılan yabani rezene tarlaları ile ünlü.
Sayıca üçte bir olan Yunan ordusu, komutanları Miltiades’in dahiyane planı sayesinde kaçar gibi görünerek çok iyi bildikleri bataklığa dağılıyorlar. Pers orduları ise peşlerinden kovalarken çok iyi bilmedikleri arazide bataklıklara saplanıyorlar. Geri hücuma geçen Atina’lılar 6500 civarı Pers askerini uzun mızrakları ile öldürüyor, sağ kalanlar ise yüzerek gemilerine ulaşıp kaçıyorlar. Bu dünya tarihini değiştirecek olan mutlak zaferi Atina’da çaresiz ölümü bekleyenlere haber vermek için koşucu Filipides o meşhur koşusuna anadan doğma ve yaralı, kanlar içerisinde başlıyor.
Maraton koşusunun tam başladığı nokta
Tam 42.195 km koştuktan sonra Atina stadyumuna ulaşıyor, zafer zafer! diye haykırarak yere yığılıyor ve son nefesini veriyor.
Atina’dan kuzeyde Maraton’da orijinal 40 km işaret taşı
Bu hikayeyi yerinde yeniden hatırlamak çok keyifliydi. Koşunu tam başladığı noktada durdum. Her yıl yapılan Maraton koşusunu takip edebilmek için yola kalın mavi bir çizgi çizilmiş ve her sene koşudan evvel çizgi tazeleniyormuş.. İlk koşu 1896 yapılmış. Bugün dünyada Kadınlar Maratonu da dahil, yılda 800e yakın Maraton koşusu yapılıyormuş. 2 saat, 2 dakika, 57 saniye ile Kenyalı Kipruto Kumetto Berlin Olimpiyatları'nda rekoru 2014 yılında eline geçirmiş. İlk 25 sırayı Kenyalı ve Ütopyalı koşucular paylaşıyorken, kadınlarda Amerikalı Paula Radcliffe birinci, geri kalanlar yine Kenyalı ve Ütopyalı.
Mavi çizgiyi takip ederek Atina’ya ulaştık ve Megalis tou Genous Sholi meydanına giden Vasilis Sofias caddesi üzerinde müthiş bir heykele ulaştık. Meşhur Yunanlı heykeltraş Costas Varotsos koyu yeşil kırık camlardan imal ettiği “Dromeas”, koşan adam heykeli artık şehrin sembolü olmuş. 1988-1994 yılları arasında yapılmış olan 12 metre yüksekliğindeki heykeli Atina belediyesi satın almış ve tüm ihtişamı ile Maraton koşusunun Atina giriş caddesine dikmiş.
Güzel ve değişik bir sabah geçirdik Maraton’da ve Atina’da muhakkak güzel bir yemek ile noktalamamız lazım geziyi. Daha evvel yazmış olduğum yazıyı muhakkak internetten bulunuz ve Rumca bilmeyen ama Ortodoks olan Karamanlı Türkleri okuyunuz. Akşam üstü yer bulamayız Karamalıdika’ya gidelim acıktık.
Karamalıdika lokantası önünde günün son ışıklarını sindirmek için oturdum. Pardesüm omuzlarıma atılı. Bu tip giyinmeyi, yani ceket omuzda ama tek kol yende, elinde tespih ve yumurta topuklu ayakkabının terlikvari arkasına basılmış, sandalyeye ters oturma muhabbeti İstanbuldan göç eden Rumlar ile bu Psiri mahellesine gelmiş.
Nefis “Kavurma Sahanaki”, dolmades, peynir tabağı ve patlıcan ezme masamı şereflendirdiler.
Soldan saga Karamanlıdika sahibi Fanis, bendeniz, Maria ve aşçı Yorgos. Patatesli kavurmayı elimden bırakamıyorum.
Paylaş