Paylaş
Havaalanından otele gitmek için her zaman olduğu gibi taksi durağındayız. Daha önce okumuştum, yaklaşık 10 Euro tutacaktı. Oysaki bizden 20 Euro aldılar, tarife böyleymiş. Bir tek burada, farklı bir tarife uygulandı. Bunun dışında Portekiz’de rahatça taksi kullanılabilir. Güvenli ve ekonomik olduğunu düşünüyorum. Hele kalabalıksanız, yeraltı treni koşturmasına değmeyecek. Kaldığımız otel olan Corintia’da ilk imaj iyiydi. Personel işini seviyor, yardımsever ve güler yüzlü. Oda hizmetinden de memnun kaldık. Büyük binalar arasında otel kendine küçük bir doğa ortamı yaratmış. Küçük şelaleler, çeşitli süs çiçekleri, bahçe mobilyaları gibi… Kahvaltı sonrası bahçedeki puf koltuklara oturmak, şelale sesi eşliğinde çay içmek oradaki güzel anlarımızdan oldu. Tavsiye ederim.
Öncelikle ilk iş Lizbon’u gezmeliydi. Bir turist için Lizbon’u gezmek hiç sorun değil. Toplu taşıma o kadar düzgün gidiyor ki, otobüs, metro ne varsa durağında beklemek asla sıkıcı değil. Zaten birini kaçırırsanız diğeri geliyor peşinden. Fazla beklemezsiniz. Bilet derdi ise hiç yok. Otobüslerde içeride alabilirsiniz. Öncelikle ilk iş olarak en turistik adresler olan Alfama, Rossia meydanları ve sahil kenarını görmek gerekirdi. Tüm turistler gibi… Meydanlara geldiğinizde ise işte Avrupa diyorsunuz. Kilisesi, katedrali, çeşitli heykelleri, diğer sanat eserleri ve kaleleriyle… Tren garları ise en eski ve övündükleri binaları. Buralar yürüyerek rahat rahat gezilebilir. Satıcılar asla askıntı olmuyor. Bu tarafını beğendim.
Balık memleketinde pizzaya kaldık
Yalnız bir hayal kırıklığımı anlatmam lazım. Şehre gelmeden arkadaşlarım bol bol balık yemem gerektiğini söylediler. Burası balık memleketi ve her dönem lezzetli balıkları olmalı değil mi? Maalesef, yoktu işte. Tavsiye aldıklarım balıklar yerine sadece “Codfish” var demezler mi? Üstelik uzun bir sürede pişirip getiriyorlar. Doğrusu balık memleketinde pizza ve makarna yemek zorunda kaldık. Bilemedik belki de, nereden nasıl yenirdi? Mayıs döneminde böyleymiş dediklerine göre… Açıkçası bu konudaki hevesim yarım kaldı. “Mutlaka tat” dedikleri birçok balığı tadamadım, kısacası bir balık canavarı olarak hayal kırıklığına uğradım.
Alfama bölgesi ilginç, görülmesi gereken yerlerden… Orada yöresel sanat olan fado dinlemek ve folklor izlemek mümkün. Ayrıca dar sokaklar etrafında kurulmuş küçük taş evleri görmek, fotoğraf çekmek, yürümek ve eski yaşamı hissetmek çok etkileyici. Eski yaşam dedim, zira şimdi genelde turistik alan olmuş diye düşünüyorum. Lizbon depremi sonrası sadece oradaki binaların ayakta kalmış olmasının da ayrı bir yeri var muhakkak.
Koşuşturmalı Porto saatleri
Otelden gerekli bilgiyi aldık, bir günlüğüne Porto’ya gideceğiz. Trenle nasıl gidilir diye epeyce araştırma yaptığımızı zannetmiştim. Fakat gerçekler bazen farklı oluyor, hayat değişiyor, ancak orada gerçeklerle yüz yüze kalınca fark ediyorsunuz. Porto’ya günübirlik ziyaret bence zor, görmek isterseniz bir gece orada kalmalısınız. Açıkçası bana yetmedi. Üstüne üstlük şehirde ulusal tatil vardı. Bir de yavaş çalışan personel olduğunda her şeye yetişmek zor bir turist için. Ne kadar bilgi alınsa da önceden yine de olmuyor. Hep bir şeyler değişmiş oluyor. Hele Porto’da trene yetişme sahnemiz vardı. Son zamanlarda bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum. En son dakika trene ayak bastık ve tren kalktı istasyondan. Hatta uçtuk diyebilirim. Bir dakika sonra olsaydı binemeyecektik. Bir miktar kalp çarpıntısı oldu ancak hiç olmazsa yetişebildik. Sonuca değdi yani.
Şehirde Fenerbahçe rüzgârı
Porto dönüşü otele girdik ki lobi ‘Şükrü Saracoğlu Stadı’ olmuş. Her yer sarı, lacivert… Yorgunluktan hayal mi görüyorduk ki sarı-lacivert tişörtlü meşhur oyuncular, şarkıcılar da orada, şaka gibi… Adeta bayram yeri, küçük bir Kadıköy Meydanı… Arkadaşlarımın yüzüne baktığımda demezler mi “Benfica- Fenerbahçe maçı vardı bugünlerde” Meğer ertesi günmüş! Vay canına, hem şanslı olup hem de olmamak böyle bir şey. Buradayız ama ne bilet var, ne organizasyon. Tabii hemen araştırmaya başladık. Bilet yok, dediler. Yerler dolu. Ne olacak şimdi? Gözümüz açılmışken, kös kös odaya dönmek ve uyumak. Oldu mu şimdi?
Ertesi gün geldi. Güzel bir kahvaltı sonrası yine günübirlik Portekiz’in diğer bir turistik bölgesi olan Sintra’ya gitmeye karar vermiştik. Oraya gitmek çok kolay… Rossia tren garından kolayca biletleri almak ve yaklaşık 40 dakika sonra oraya varmak şeklinde kısa bir yolculuk… Galiba Lizbon’a gelenlerin çoğu oraya geliyor olmalı ki, sanki Lizbon’un yarısı trende. Kalabalık bir seyahat oldu bizimkisi… Yalnız çok renkli ve sempatik insanlarla… Vardığımızda ring tur aldık ve en tepedeki şatoyu gözümüze kestirdik. Hiç ayakta bu kadar yolcu görmemiştim. Dar yollardan rahatça geçmesi, virajları tek araçmış gibi kolayca alması, şaşırttı bizi. Acaba dolu otobüs görünce dayanamayıp gösteri mi yapıyorlar diye düşünmedik değil…
Güzeller güzeli Sintra
Sintra mutlaka görülmesi gereken yerlerden… Şatonun içi ayrı dışı ayrı güzellikte… Bahçe çok büyük, temiz ve bakımlı. Hele o güzelim hava yok mu, gerçekten insanın ayrılası gelmiyor. Temiz ve parıldayan havayı özlemişiz. Nasıl iyi geldi, anlatamam… Sintra kasabası da ayrı güzellikte ve turistik bir bölge. Dar, kıvrımlı, virajlı yollar ve tepelere kurulu ev ve binalar eskiyi şimdilik muhafaza etmekte. Bu Avrupalılar eskiyi korumakta ne kadar iyi yapıyorlar. Her zaman takdir etmişimdir. Sintra gezisi erken bitti, otele dönmeden şehirde fado dinlemeye karar verdik. İyi bir fikirdi, yöresel müzik, dans ve yemek her zaman ilgimi çeker. Sevmekte var sevmemekte ama bir kez denemeli. Denemeden bilinmez. Biz de öyle yaptık.
Gezdik, tozduk bir de yenilmeseydik...
Otele döndüğümüzde Fenerbahçe-Benfica maçını seyretmek üzere lobideyiz. Maalesef, Portekizlilerle birlikte seyrediyoruz. Bilet bulamamanın ezikliği ve üzüntüsüyle... Sessizce içimizden tezahürat yapabileceğiz. Maçı Benfica aldı ne yazık ki… Gözümüzün önünde sevinç gösterileri yaptılar, onları daha fazla seyredemezdim. Odaya çıktım, bavulumu toparlamaya ve erkenden uyumaya çalıştım. Çünkü yarın dönüş yoluna geçeceğiz… Evet, maçı kaybetmiştik ama ya kazançlarımız? Görülenler, duyulanlar, izlenim ve tecrübeler öte yandan farklı atmosferlerin getirdiği yenilenmeler. Çok şeyler kaybetmiş olabiliriz hayatta ama yollar oldukça hiç bitmeyecek yaşam enerjisi, her bir yol bitişi, yeni bir yola geçecek ve hep kazanıyor olacağız… Bu bahar Portekiz’i mutlaka rotanıza ekleyin…
Paylaş