Paylaş
O da hareketlerimi bir garip bulmuş olabilirdi, pekâlâ!
Bense şahsen çılgınca karşıladığım bu manzarayı tekrar bulamamaktan endişeli fotoğraf çekme derdine düşerek camı açıyorum. Makinayı camdan dışarı hafifçe çıkarttığımda bir uyarı gelmez mi? “Madam, please don’t do it” Başımı şaşkınlıkla çevirdiğimde kırık İngilizcesiyle “Dikkat edin, makinayı kapabilirler…” gibi bir cümle kurdu. Daha dikkatli olmalıyım. Haklı adam!
Her yer ama her yer caddeler sokaklar hatta dükkânların önleri ve hatta parklar bile birbirine çok benzeyen çekik gözlü, minyon insanların kullandığı çok da konforlu olmayan motosiklet pazarı gibi.
İtalya ve Çin’de de motosikletliler görmüştüm. İtalya’dakiler için motosiklet halkın kullandığı en yaygın bir seyahat biçimi. İster spor, ister şık bir kıyafetle olsun onlar belli bir düzende, kurallara uygun ve kendilerine imrenerek baktıracak bir tarz ile kullanıyorlar ve hakikaten bakmaya doyulmuyor. Saatlerce oradaki motosikletlileri ağzım açık seyredebilirim. Nedense oradaki motosiklet sesi bana bir hard rock İtalyanca müziği gibi gelir. Nasıl dinliyorsam artık!
Çin’deyse onlardan çok fazla miktarda gördüm bir de geniş Şangay caddelerinde yüzlercesini karışık düzende hem de toz toprak içinde hayretle izledim, bu kez manzara öyle hayranlıkla bakılacak gibi bir düzende değil hatta ürkütücü. Ama burası yani Vietnam çok farklı bir diyar. Motosikletli bulduğu her yerden sürüyor. Yol varsa yol yoksa bulduğu her yerden rahatça gidiyor. Açıkçası şimdilik yorgunluk hariç her şey iyi, bütün bunlar sanal düş gibi geliyor çünkü yolun başındayım ama burada kalacağım günler boyunca çok dikkatli olmalıyım. Etrafında egzoz gazıyla dolaşan bir motosikletli tarza alışkın değiliz.
Ve tabii ki ocak ve şubat ayları burada sıcak ve nemli hatta burası hep yaz. Mevsimler kuru ve yaş sezon diye ikiye ayrılıyor. Turist daha çok kuru sezonu tercih ediyor, muson yağmuru dönemiyse bize göre hava koşulları açısından zor bir dönem. O yağmurlar tepeden inme, aniden ve de sel götürecek kadar fazla miktarda ve doğal olarak bu aşırı nem rahatsız edici boyutlarda olabilir, Neyse ki biz kuru mevsimdeymişiz. Yaş mevsim olsa ne olacaktı? Çok fazla miktarda yağan ve uzun süren muson yağışları çevreyi keyifle görmeye müsaade etmeyecekti. Bu arada şehir ve çevre derken, şehir Vietnam’ın ilk başkenti olan önce Saygon olarak bilinen daha sonraysa ‘Ho Chi Minh City’ adıyla tanınmış Vietnam’ın ikinci önemli şehri.
Bu arada onlar için geçmişteki savaşlarda ülkenin kurtarıcısı, değerli bir lider var. Vietnam bağımsız hareketinin önderi ve Vietnam Cumhuriyet hareketinin ilk başkanı Ho Chi Minh. Bu yüzden Amerika savaşı sonra eski başkent olan Saygon şehrine liderin ismi verilmiş ve bölgenin her yerinde liderlerinin varlığını resim, heykel ya da isim olarak görmek mümkün.
Ve sırada ülkede yaşayan insanlar, özellikle kadınlarla ilgili gözlemler: İlkönce çok sakinlik ve hizmet odaklılık gözlemliyorum. Müşteri memnuniyeti en öncelikli hedef olarak başlıyor, her şey ve bu ana fikirden gittiğinden onlarla iletişim kurmak o kadar kolay ki. Nasıl isterseniz ve neden memnun olacaksanız güler yüzle yaklaşmaları bu bölgelerin insanına özgü çok beğendiğim bir tutum. Sakinlik ve huzura öyle ihtiyacımız var ki. İşte burada bundan bol miktarda var. Sokaklar dışında tabiiJ
İşi kolaylaştırdıkça orada kaldığım sürece huzursuzluğum azaldı ve kendimi görevli gittiğim iş sonrasında çok beklediğim Mekong delta turunda buldum. Oranın talep gören turlarından birisi diğeri de Tayland’da da olan yüzen pazaryeri turu. Bu 2 tur gelmeden ilgimi çektiğinden önceden araştırmış ve bilgi edinmiştim.
Bu sularda tekne eşliğinde salınmak, yeni evli bir çiftin romantik bir balayı tadında geçirecekleri günlerin dekorlarına benziyordu. Yeşil ve canlı doğanın verdiği hışırtılı esintiye suyun berraklığı ve kuşların bir müzik gibi cıvıldaması eklenince yaşamı fark ederek bu düş gibi tiyatro perdesinden hiç uyanmak istemeyerek “ Ne çabuk bitti?” dediğimi bile hatırlamıyorum.
Sonradan resimlerime bakanlar “Keyifli anlar nasıl da yansımış…” dediklerinde bir doğa insanı olarak doğadaki uyumun ve huzurun bir insana ne kadar güzel yansıdığını altını çizdiler. Tabii ki tur olunca içinde birçok program ve etkinliği barındırıyor.
Otelden bizleri alan araç ile başlayan tur iki saat boyunca Vietnam Güney bölgesi çeltik alanları, ananas tarlaları, meyve bahçeleri ve küçük köyleri bir rehber eşliğinde gezdirdi. My Tho, tek boynuzlu at Adası'na gitmek için yerel bir motorlu tekneye transfer olunarak, yolda Dragon Adası, Phoenix Adası ve Kaplumbağa Adası görüldü. Bir arı çiftliği ziyaretiyle misafirlere çay, şarap, muz ve pirinç gibi yiyecek ve içecek tatlarından ikram edildi. Daha sonrasında ben Tre eyaletinde bir Hindistan cevizi şeker dükkânında yine yöresel tatlar bulunmaktaydı ve alışveriş imkânı vardı. Mekong Delta turu bünyesinde bölge ağaçlarının kapattığı serin ırmak ve sular boyunca değişik bir tekneyle kısa bir tur yapıp tur teknelerinin öğle yemeğini yediği yere ulaştırılıyor. Öğle yemeği ise oraya özgü balık ve diğer tatlar masaya pratik bir şekilde geliyor. Masanın tam ortasına özel bir sunum eşliğinde gelen kızartılmış balık görüntüsü çok enteresandı. Tadı da nefisti. Sebze ve meyve ağırlıklı keyifli bir masadan kalkarak yolumuza devam ettik. Tek boynuzlu At Adası tropik meyve çeşitliliğiyle ve geleneksel Vietnam müzik ile yine harika bir sunumla bizi karşıladı. Ağırlama yönü ağır basan turun bence en heyecan verici anı deltanın bir kısmından yapılan ve geleneksel Vietnam şapkaları dağıtılarak genelde kadınların kullandığı kayıklarla yapılan kısa harika gezintiydi. Onlarca kayık geleneksel şapkalı kadın kürekçi eşliğinde tek sıralı olarak ve her kayığa 3 kişi şeklinde nefis bir tropik hava eşliğinde o dar ve kalabalık delta sularından hızlıca akıyor. Tam bir enerji kaynağı gibi gelen delta yolculuğu her kısa biten güzel an gibi hemencecik bittiğinde “ne kadar çabuk” diye şaşırabilirsiniz. O an o kadar hızlı geçiyor ki.. Ve kadınlar ne kadar da dikkatli ve ustaca kullanıyorlar kayığı. O dar delta kısmından yan yana ve hiç birbirine değmeksizin 3 kayık aynı anda geçebilir. İşin eğlenceli yönlerinden biri.
Küçük ama kesinlikle daha fazlası hak edilen bir bahşiş sonrasında öyle bir tropik yağmur başlıyor ki misafirler illa ki bir yere sığınmak durumunda kalıyor. Bardaktan dökülürcesine yağan yağmur kısa da sürmüyor, bu süreçte sizin bulunduğunuz yere sığınan Amerikalı, Avrupalı gezginlerle sohbet edebilir, başka ilginç yerler konusunda deneyim paylaşımı yapabilirsiniz. Eğer yağmur süresi uzarsa daha da ileri gidip politik dedikodular bölümüne de geçilebilir. Tam da fırsat işte. Kimse duymaz, bilmez ve de başka bir ülkenin insanlarının sizinle ilgili dışarıdan görüşleri sorulabilir. İstediğiniz gibi özgürce konuşma fırsatı. Sesinizi kısma ihtiyacı hissetmeden rahatça cümle kurulabilecek böylesi anlık ortamları seviyorum.
Yağmur azaldığında ki oranın insanları için gayet doğal olan bu değişimde bizler tişörtlerimiz olduğu gibi içimize kadar geçmiş olan ıslaklığı kurutma derdine düştük. Zaten iklim yaz olduğundan bizi çok zorlamadı ve günün diğer programı olan Trung Luong Bonsai Garden bahçesinde kısa bir mola ve içecek bölümüne geçtik. Artık günlük Mekong Delta turunu son durağı olmaktaydı. Muhteşem bonzai bahçesinde resimler çekilirken, mutlu buda heykelinin önünde mutlu bir şekilde günün kapanış pozunu vermek şu gerçeği tekrardan düşündürdü.
“Yeterince sağlık ve para varsa dünyanın eşsiz güzelliklerini fırsat varken keşfetmek ve doyasıya yaşamak ihmal edilmemeli”
Paylaş