Paylaş
Hayatımda hiç bu kadar utanmamıştım. Kimine utanılacak gibi gelmeyebilir ama bizim gibi bir toplum için bir anda bu şekilde olmuyor ama oldu zevkle ve heyecanla. Ama nasıl? Japonya’nın başkenti ve en tanınmış dünya şehirlerinden olan Tokyo’ya yaklaşırken uğranılan Fujiyama Dağı’nda ilk intiba bu keskin kükürt kokan bölgeye ne amaçla geldiğimizi sorgulamak olmuştu. Görülesi bir yer gibi gelmedi başlangıçta. Bir kere kükürt kokusu öyle içinize işliyor ki 10 dakikadan uzun bir süre durmak mümkün değil. Burun ve ağızı kapatma ihtiyacı doğarken bir yandan da nefes almaya çalışmak epey beceri istiyor.
Buraların rengi kükürtlü bir ortam olduğundan doğal olarak sarı renkte… Dağların aralarından çıkan buharlar sapsarı ve göz gözü görmüyor etraf. Fotoğraflar hava tozlu ve puslu olduğundan net çıkamıyor. Ancak düzeltme yapılırsa belki daha anlaşılır olabilir. Yoksa şu haliyle güzel resimler çekilemiyor. Akşamüzeri uzaktan bir kuş yuvası gibi görünen otele varıldığında otobüsle saatlerdir yapılan yolculuğun verdiği yorgunluğu duş ile atıp hemen dinlenmeye geçecektik. Bu arada rehberin bir açıklaması oldu ki ön sıradakiler birbirlerine bakışıp gülüştüler, biz arkada oturduğumuz için bir şey anlamamıştık ama bu anlamlı gülüşlerin nedenini merak ettik. Nitekim öğrendim ki yerel rehber otele yaklaşırken bir termal bölgede olduğumuzu ve isteyenlerin bodrum kattaki termal havuzlara girebileceğini ama çıplak girilmesi gerektiğini ve sadece üzerine oda çekmecesindeki kimonoyu alarak aşağıya inilmesi gerektiğini söylememiş mi! Yok canım, bu bir şaka herhalde diye arkadaşımla göz göze geldik. Zaten, yanımda mayom var altına mayo giyerek inecektim aşağıya ama kimonoyla inmeye hayır demem elbette!
Altımda mayo, üzerimde kimono şöyle ayak parmaklarımın ucuna basa basa… Gözlerimi kırpıştırarak inşam Japon kadın gibi olur muyum? Neden olmasın, kapı girişinde bir de Japon halimle bir foto çekeriz, altına ne not düşsem acaba? Kendi kendime planlar içine dalarak valizimle odaya çıkıyorum. Odadan içeri girdiğimde arkadaşım mayosunu giymiş ve hazırlanmış beni meraktan neredeyse aramaya çıkacakmış. Hemen hazırlandım ve böylece mayo üzerine dedikleri gibi çekmede katlanmış duran kimonomuzu giyip otelin bodrum katındaki termal havuzlara inmek için odadan çıktık. Ayağımızda havlu terlikler ve kimonomuzla şakalaşarak otelin uzun ve dar koridorundan asansöre doğru yola koyulduk. Asansör durduğunda karşımıza üzerinde kimono ile Türk rehberimiz gülümseyerek çıktı. ‘’Hala burada mısınız? Bizimkiler aşağıda. Altınıza bir şey giymediniz değil mi?’’ diye uyardı tekrar. ‘’Yoo giydik tabii ki’’ dedik.
Orada kabul etmiyorlar aklınızda olsun, içeri mayoyla giriş yasakmış. Biz yine ciddiye almadık. Çünkü bizim rehber kimonosuyla öyle bir kıvrak yürüyüşle ve edayla koridordan geçti ki ona şaşkınlıkla bakıyoruz diye asansörü kaçırmışız. Acaba gerçek mi diye bir düşünce aldı havuzlara yaklaşırken. Geldik kapıya ve içeri girmek için kapıyı vurdum. Kapı bir açıldı ki sormayın bizim turun tüm hanımları çırılçıplak dolaşmıyor mu? Modern kadınlar hamamı gibi. Kimi dolabını yerleştiriyor, kimi çeşit çeşit şampuanları kullanıp duş alıyor, kimi oradaki muhteşem vücut kremlerini vücuduna sürüyor kimi de saçını kurutuyor. Hem de öyle rahatlar ki… İnanılmaz bir rahatlık ve sakinlik. Gelin, dediler öyle durmayın orada… Şaşkınlıktan ne yapacağımızı şaşırdık. Hemen ilk sorum şuydu? Kadın ve erkek karışık mı burası? Yok, onlarınki ayrı denmesi biraz olsun rahatlatıcıydı. Hiç olmazsa buna şükür dedim ve artık bu saatten sonra yapacak bir şey yoktu!
Biz de öyle girecektik. Çünkü içerideki havuza girmek için Japonlar kuralları her yere yazmışlar. Zaten girişte bekleyen bir kadın da kontrol edip aksi bir durumda hatırlatıyor. Kaçış ya da atlatmak mümkün değil. Ya böyle gireceksin veya kös kös odaya döneceksin. Buyurun bakalım, siz olsaydınız ne yapardınız? Tahmin ediyorum, çünkü aklın yolu bir! İlk önce oradaki şampuanlarla güzel ve temiz bir duş alıyorsun. Sonra havlunu kimononu vs. dolaba koyup havuza girebilecek koşula gelebilirsin. Ki yine son kapıda denetim var. Anahtar bile taşımaya gerek yok zira dolap kapısı şifreli. Evet, ben de gereğini herkes gibi yerine getirdim. Biraz yüzüm kızardı, başımı eğdim, kimseye bakamadım, utandım ama başka şansım yoktu. Bu özel suya girme keyfini kaçıramazdım. İçeride ortalama 5 dakika kalmana izin var ve yüzmek ayrıca fazla hareket etmek yasak, sağlık açısından tehlikeli diye her yerde uyarı var. Tabii ki kalp ve tansiyon hastalarına da yasak getirilmiş, her yerde uyarılar talimatlar var ama okuyan ve dinleyen olduğunda.
Japonlar okuyup dinleyebilir ama Türkler’i bilemem. Sizce uyarı tabelalı okunur mu? Ve sona kalan arkadaşım ile birlikte nihayet termal havuza girdik. Ooh, bu nasıl bir şeydi… Bir anda ben kendimde nasıl bir hafifleme, nasıl bir rahatlık ve huzur hissettim. Elim ayağım vücudum benden çıkmıştı. Hiç bir şeyi kontrol edemiyordum. Sadece müthiş bir rahatlama hissine bırakmıştım kendimi. Acaba bir çeşit melekleşmiş miydim? Ayağım, vücudum yerden kesilmiş yukarı doğru uçan bir duyguyla gözlerim kapalıyken yoksa öldüm mü diye kendimi yoklamışım. Daha sonra arkadaşım söyledi. “Sen ne yaptığını farkında mıydın?” yok dedim sanki bir yerlere gittim ve geldim. Ne gerginlik kaldı ne bir tasa. Pamuk gibi hafiflik, sinirleri alınmış bir beyne dönmüşüm.
Her türlü kızgınlıklarım, öfkelerim bir anda yok oldu. Bu inanılmaz bir duygu. Umarım eskiye dönmez bir süre bu duyguyu kaybetmek istemiyorum. Sudan hiç çıkmak istemedim. Orada uyuyabilirdim. Ama bırakmadılar. Havuz görevlisini atlatmak geldi içimden, denedim ama yemedi. Demek kadın dakika sayıyordu. Suya doyamadan çıktım. Tekrar yıkandık, saç kuruttuk ve kimonolarımızı giyip odaya çıkarken ikimizde aynı şeyi düşünmüşüz ki; Yarın sabah çok erken kalkıp tekrar gelelim mesela saat 04.00’de kimse kalkmaz herhalde. Ben doyamadım, dedim. Odamıza çıktık. Deliksiz ve rahat bir uykudan çalar saatin sesiyle uyandık. Hazırlanma ve tekrar termale girme vakti.
Başka yer olsa 5 dakikalık bir keyif için asla bu kadar erken kalkmazdım. Burada çaresiz kaldım. Kahvaltı sonrası hemen Tokyo tarafına hareket edeceğiz. Tek dileğim bir kez daha aynı zevki tatmak. Bu kez içimizdekileri tamamen odada çıkarıp sadece kimono ile aşağıya iniyoruz. İçimde tam izah edemeyeceğim bir sevinç. Gözüm pırıl pırıl nabız atışım da yükselmiştir muhakkak sanki birkaç gündür göremediğim aşkımla kavuşacakmışım gibi heyecanım zirve yapıyor. Nasıl olsa sabahın köründe kim olacak. Ah be havuz artık bizim. Bu kez en az 10 dakika kalmak istiyorum. Serbestçe suya girip sadece suyun sesini duyarak orada yalnız olmak duygusu…
Bu durumda zaten çıplak ya da mayolu ne fark edecek. İstediğin gibi dolaşıp, su keyfi yapacağız. Dün zaten burası çok kalabalıktı bir de öyle utandım ki. Rahat olamadım. Gitmeden son bir kez daha özgürce bir keyfin hayali… Tokyo’ya 20 km uzaklıkta Fujiyama Dağı'nın eteklerinde tam bir termal otelde. Hadi bakalım sabahın 4’ü ama biz cin gibiyiz. Ayağımızın ucuna basa basa gürültü yapmadan sessizce termal bölgeye yaklaşıyoruz. Birbirimizin yüzüne bakarak da güç alıyoruz birkaç dakika sonra yine enfes bir keyif alacağız umuduyla. Derin bir nefes alıp kapıya bu kez sertçe dokundum ve kapı açıldığında ağzım açık kaldı. İnanmıyorum. Bizim turdaki kadınların çoğu yine oradaydı. Şaka gibi. Yine aynı komik manzara… Of ya, dedim içeri girerken.
Başka yer olsa hemen orayı terk eder sonraya ertelerdim. Ama ne başka zaman dilimi ne de alternatifi yok buranın. Yok, böyle keyif gerçekten… Çaresizce aynı işlemleri yapıp ki birkaç hijyen kontrolü yapıldıktan sonra kenarları yeşillikler ve taşlarla çevrili neyse ki sadece kadınlara ait üzerinde hafif buhar bulutu olan termal havuzlara girdim. Suya girdiğim andan itibaren üzerimdeki tüm gerginlikler ve takıntılarımın azaldığını söylesem gerçekten bir abartma değil. Kükürt ile birlikte birçok zengin mineralin olduğu bu karışım ruh sağlığıma öyle iyi geldi o kadar rahatlatıcıydı ki, değil 10 dakika insan sudan çıkmak istemiyor. Sinirlenme, öfke, kızgınlık gibi olumsuz duygular bir anda unutuyorsun ve daha hoşgörülü bir bakış açısı ile çıkıyorsun oradan. Utanma konusuna gelince, aslında utanılacak bir şey de yokmuş. Zaten oranın vereceği keyfi tadan tekrarlamak için gereken neyse karşı çıkacağını sanmam ama en az bir kez yaşamak lazım.
Fotoğraflar: Alamy
Paylaş