Paylaş
Brüksel’den Brugge şehrine varmak çok kolay. Sık sık tren seferleri var, arada Gent şehrine de uğrayarak sadece bir saat sürüyor. Tabii ki araba kiralayarak da ulaşmak mümkün. Ülkenin dağınık şekilde yerleşmiş köylerinden geçerek, büyükbaş ve küçükbaş hayvanların dolaştığı çiftlikleri görerek seyahat etmek hiç fena alternatif değil. Yol kalabalık değil, hatta sakinlikten sıkılabilirsiniz, etrafta pek insan göremeyebilirsiniz onun yerine dışarıda otlanan hayvan görüntüleri pek dinlendirici. Hele trendeyseniz dışarıdaki sakin görüntüyle birleşen klasik müzik eşliğinde uykunuz gelebilir. Bu uyku hali bende hep oldu. Eylülde Belçika hep böyle mi olur veyahut aslında buraların havası hep elektrikli midir bilemedim. Ani bir yağmur çıkıyor, bardaktan boşanırcasına kaçmaya çalışıyorsunuz ama gerek yok aslında sonra yine birdenbire güneş açıyor. Dakikada havanın değiştiğini en çok bu ülkede şahit oldum. Biriyle konuşursanız bu durumu “Burası Belçika” diyor, demek ki burada iklim dengesiz, yoksa insanlar gayet stabil yaşıyor görünüyor. Hatta bize göre fazla sıkıcı…
Brugge istasyonuna vardığımda otel yolu üzerine kafa yormadım. Tek anahtar kelime tarihi şehrin içinde olduğuydu. Demek ki orayı bulursam gerisi kolay. Hoş önümdeki kalabalıkları takip etmem yeterliydi. İstasyondan oraya gezmeye gelenler nereye gidecekti tabii ki eski şehrin merkezine.
Takip ederken fark ettim ki bu grup otelini arıyor mantıken. Önce bavulları bırakmak lazımdı doğal olarak. Ben ne yapabilirim. En doğrusu en yakın turist ofisini bulmak. Turist ofis nerede olabilir, tabii ki eski şehrin merkezinde olabilir. Aslında yollarda ofisi adresleyen pek işaret yok. Baktım bu şekilde olmayacak bavul ağırlaştı, taş yollarda sürürken ses gürültüye dönüştü bir yandan da bitmeyen yağmurlar. En kısa yok, iletişimin gücünü kullanmak.
Peki, bu durumda kime sormak en doğrusu? Ne yaşlı ne genç, orta yaşlı sportmen kızlar zaten bakışlardan anlaşılıyor. Yüzüne baktığınızda soruyu bilme olasılığı yüksek görüyorsanız sorun derim. Eğer oralıysa ve İngilizce biliyorsa yardım etmeyi seviyorlar. Fakat oralı o kadar az ki... Çoğu göçmen. Bir de İngilizce sorunu var. Yüzü mutsuz bakan birine ise asla adres sormayın. Bir dövmediği kalıyor. O aşamaya gelmeseniz iyi olur.Neyse ki fazla yorulmadan ofisi buldum ve bir derin oh çektim. Zaten küçücük bir yer ve sokak sokak bilen, kendine güvenli ve İngilizce konuşan bir memurla konuşmak yorgunluğumu aldı. Sonra geçtiğim kare taşlı yollardan bu kez daha enerjik geçtim. Otel meğer ne kadar yakın ve merkezdeymiş. Buna memnun oldum. Hemen ağırlıklarımdan kurtulup kendimi sokaklara attım.
Şehri saran çikolata kokuları
Şehirde o kadar güzel kafeler var ki, özellikle çikolata kokular şehri sarmış durumda ve bu ürünleri çeşitlendirmişler. Meyveli, dondurmalı, waffle üzerinde, içilebilen ve farklı kakao oranlarında satış yapan şirin ve minik mağazalar.
Öyle çekici ki, bu özel koku zaten baştan çıkarak yolunuzdan çeviriyor, hipnotize edilmiş gibi dükkândan içeri dalıyorsunuz ve çikolata çeşitlerine hayranlıkla bakıyorsunuz. Bunları açıktan da, paket halinde de satın alabilirsiniz. Bazılarının ambalajı çok özel. Hediye olacaksa ambalaj önemli. Koku ile başa çıkarsanız kanalı bulabilirsiniz, her yol hemen hemen kanala çıkıyor. Ve kanalda ardı ardına akan turist gezdirme tekneleri göreceksiniz. Nakit olarak 10 Euro alıyorlar ve yaklaşık yarım saat farklı dillerde anlatarak kanal gezisi yaptırıyorlar.
Ben binmedim, onun yerine tekneleri kanal gezisinde kıyıdan yürüyerek takip ettim. O da keyifliydi. Bu arada minik şehrin tarihi ara sokaklarında kaybolmak da eğlenceli. İstediğiniz kadar kaybolmaya çalışın. Dönüp dolaşıp yine iki büyük meydandan birine geliyorsunuz. Ya da eski şehrin kenarındaki parkta kendinizi bulursunuz. Yürüyerek dolaşmak bir seçenekti. Bisiklet daha zevkli olabilir. Saatlik, günlük ya da daha uzun kiralayabiliyorsunuz. Uzun kalsaydım kiralamayı düşünürdüm. Geniş bisiklet yollarına ve sporculara saygıya hayran kaldığımı da belirteyim. Herkesin birbirine saygılı olduğunu gördüğüm bu Avrupa şehirlerine çok özeniyorum doğrusu. Tarihi şehir, kanallar ve çikolata buranın çok kısa özetiydi.
Paylaş