Paylaş
Üzülmeyin, yine gelin...
DOĞA TARİHİ MÜZESİ
Aslında diğer iki seyahatimden aklımda kalan özel bir yer vardı, ‘Doğa Tarihi Müzesi... Daha önce burayı çok hızlı gezmiş, doyamamış, ‘Kızımla tekrar gelme sözü’ vermiştim’ kendi kendime. Sözümü tuttum tutmasına ama yine de doyamadım.
Burası 1881’de yapılmış. İmparatoriçe Maria Theresia’nın kocası tarafından yaptırılmış. 5 katlı ancak sadece 2 katı ziyarete açık. Toplam 30 milyon eser var. Ancak 3 milyonu görülebiliyor. Onu da görmeniz için sanırım günlerce bu müzede yatıp kalkmak gerekiyor.
Binlerce değerli taş, kutup kuşlarından primatlara, boz ayılardan dünyanın en zehirli yılanlarına kadar dondurulmuş hayvanları bu müzede görebilirsiniz. Dinazorlar ve ilk insanlar bölümünde kendinizi kaptırırsanız saatlerce vakit geçirebilirsiniz.
Viyana dünyada müze için saray yaptıran ilk şehir olarak da biliniyor. Doğa Tarihi Müzesi’nin tam karşısında Sanat Tarihi Müzesi de bulunuyor. Çok önemli uyarı, buraları sakın kısa bir sürede gezmeye kalkmayın, gezemezsiniz, bitiremezsiniz. Sadece bu iki müzeyi gezmek bile en az iki gün sürer...
Doğa Tarihi Müzesi’nden çıkarken aynen iki yıl önce kapıldığı hislere kapıldı, “Bir gün tekrar geleceğim ve yine burayı gezeceğim”... Ben bunu söylerken rehberimiz Jale Akçıl bana gülerek baktı ve şunu söyledi: “Serkan Bey, ben tam 36 yıldır burada yaşıyorum, 20 yıldır da burayı gezerim. Yine de tamamen bitiremedim. Üzülmeyin, yine gelin...”
16 çocuk 1000 hiçmetçi
SCHÖNBRUNN SARAYI
Viyana önemli bir kültür şehri olduğu kadar süslü bir mimariye de sahip. Hatta bazı kaynakları Avrupa’nın en süslü mimarisine sahip bir barok şehri olduğunu belirtiyor. Bunun da en güzel örneği yazlık saray olarak kullanılan ‘güzel çeşme’ anlamındaki gelen Shörbrunn. Sadece bahçesi 160 hektar. İnanılmaz büyük bir yer. 300 yıllık tipik bir barok sarayı. Hofburg Krallığı döneminden kalma. İmparatoriçe Maria Theresia kızlarıyla birlikte bu sarayda yaşadı, tam 16 çocuğu varmış imparatoriçenin. Ve 1000’e yakın da hizmetçisi...
Daha o dönem bile çocukların eğitimi sekiz yıl zorunluymuş. Sarayın çocuklarla ilgili ayrı bölümü var. Burası çocuklar için özel olarak hazırlanmış; kostümler, maketler var. Mira perukları takıp 300 yıl öncesinin Viyanalılarına benzemeye çalıştı. Filmlerde kullanılan o beyaz perukların aslında neden kullanıldığını öğrenince gözümde cazibesini kaybetti biraz. Çünkü o dönem su yokmuş. Bazen bir ay yıkanamıyormuş insanlar. Saçlarına özel bir koku sürüyorlarmış, pudra gibi. Döktükleri tozdan dolayı da saçları beyazlıyormuş. Bazıları da o saçları örtmek için peruk kullanıyormuş.
Uçsuz bucaksız yeşil
PRATER
Burası Avusturya’nın en büyük parkı. Devasa lunaparklar, restoranlar ve uçsuz bucaksız bir yeşillik var. Latince Prater kelimesi ‘yeşil alan’ anlamına geliyor. Burada önce dev dönme dolaba binin, bölgeyi gökyüzünden keşfedin. Sonra rotanızı yapın, keşfe çıkın. Burayı da günlerce gezseniz bitiremezsiniz.
Önce Mira ile oyun alanlarına daldık. Çarpışan arabalar, dönme dolap derken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Yeşilde ise neredeyse yapılabilecek her türlü etkinlik var. Özel kaykay pistlerinden, toprak bisiklet yollarına, koşu parkurundan piknik alanlarına kadar ne isterseniz mevcut. Bir turist olarak bize sadece izlemek ve hayıflanmak düştü.
Orkestra şefi oldum
Haus Der Musik Müzesi
Viyana Filarmoni Orkestrası’nın müzik müzesi Hausder. 2000’de açıldı. Her geçen gün çocuklar için daha da geliştiriyorlar. Bana kalırsa şimdiden çocuklar için dizayn edilmiş bir çocuk müzesi gibi. Merdivenleri piyano tuşundan oluşan, bir ekrandan gerçek orkestrayı şef gibi yönetebildiğin inanılmaz bir yer. Mozart, Beethoven , Schubert’in hayatını burada oyunlarla öğrenmek mümkün. Bir katta Beethoven’ın kulağının duymaması ile ilgili özel bir alan yapılmış. Kulağınıza koyduğunuz farklı hunilerle tıpkı Bethowen gibi yıllar geçtikçe (farklı huniler) nasıl müziği daha az duyduğunu anlıyorsunuz. En sondaki hunide ise hiç ses gelmiyordu. Bunu deneyen bir çocuk bence ne Beethoven’ı unutabilir, ne de onun yaşı ilerledikçe duyma yetisini kaybettiğini...
Sesim kaç desibel?
ZOOM ÇOCUK MÜZESİ
Diğer müzelerde çocuklar için özel bir bölüm vardı. Ancak Zoom, tamamen çocuklar için yapılmış bir bilim müzesi... Burası için de en az bir gün ayırmak gerekiyor. Ancak bu kadar zamanımız olmadığından birkaç saatte turu tamamlamaya çalıştık. Müzede çocuklar için özel rehberler var. İlk masada çiçek dürbünü yapılıyor.
Ses titreşimini anlamak için dev bir çanın içine konulan suya tokmakla vuruluyor. Renkleri anlamak içinse özel bir oda hazırlanmış. Bir fotoğraf makinesinin içine de girebiliyorsunuz... Ama en ilginç yerlerden biri ses ölçen odaydı. Baba-kız ayrı ayrı bu odaya girerek kaç desibel bağırabildiğimizi ölçtük. Galip mi? Elbette kulakları sağır edercesine çığlık atabilen Mira oldu...
Gidenlerin sayısı artıyor
Türkiye’den Viyana’ya kaç kişi gittiğini merak edip Viyana Turizm Ofisi’nden yardım istedim. Ingrid Friz-Frizberg’in verdiği bilgilere göre, geçen yıl Türkiye’den Viyana’ya gidenlerin sayısı 71 bin. Bir önceki yıla göre yüzde 5 artmış. Son 10 yılın verileri ise bu kente Türklerin her geçen yıl daha çok gittiğini gösteriyor. Örneğin 2006’da gidenlerin sayısı sadece 19 bin.
Paylaş